Saturday, December 25, 2010

sadece

Bugün günlerden hiç. Benim adım yok. Kanatlanıyor içimden binlerce siyah kelebek.Savruluyor rüzgarda yaprak gibi kalbim, uzaklarda bir yerde. Kalbim kayıp.Karanlığa dokunabiliyor sanki ellerim.Sadece sesler duyuyorum. Ayak sesleri uzaklardan.Susuyorum. Sessizlik keskin. Bekliyorum. Beklemek keskin.
Burdan gitmem gerek. Herşeyi unutmam ...

Wednesday, December 22, 2010

İNAN....

20li yaşlarını geride bıraktığından bu yana hayatında neleri başarmış olduğunu sorguluyordu... İstediklerinin ne kadarını gerçekleştirmişti. Kendine bir yol çizmiş miydi, çizdiği yolda kimleri kendine yol arkadaşı edinmişti. Ömrünün her günü bir başka noktasından bakıyordu belki önünde uzanan o yola ya tümseklerini aşmak bir tarafa, takılıp düştüğü çakıl taşlarına kafa patlatmak zorunda kalıyordu zaman zaman. neden başına geldiğini anlamadığı sayısız zorluk mevcutken hayatında, pişman olmadıkları vardı ve elbette ah keşke yapsaydım dedikleri...Nasılsa vakit var, Yaparım dediği onca şey, düş kutusunda beklerken zamanla çürümeye bırakılmıştı işte.

Gençken daha kolaydı risk almak diye geçirdi içinden. Yaş ilerledikçe ne zamanın kalır kaybetmeye, ne tahammülün. Hem sonra bir tek kendi sorumluluğun da yoktur artık omuzlarında. Onun sıkıntısı, bunun beklentisi derken ne istediğini düşünmez olmuşsundur. Gençken nasılsa vakit var yaparım dediğin onca şeyin yerini almıştır "çok geç!" dediklerin.." Boş vaatlerle, solgun hayallere ayıracak vaktim yok!" diye ısrar etti, kendi kendine..Daha yola çıkmadan kendine başarısızlık yolunda epey bir pay biçmişti şimdiden. Böylesi daha kolaydı. "Nasılsa olmaz!", "boşa vakit kaybı...", "ne derler?","ya istediğim bu değilse", "ya elimdekilerden de olursam!?". Bir an irkildi, farkettiğinde bulduğu baheneleri. Geçen onca zaman, gelecekte neleri yapacağından çok, onları neden yapamayacağına kafa yorar olmuştu. Aslında, yaptığı kendini neden yapamayacağına körü körüne "İNAN"dırmaktı! Hal böyle olunca ne istediğini bilmez, bilse de duymaz, duysa da dinlemez olmuştu. Böylesi daha kolaydı.

Zinciri kırmak mümkündü elbet. İstediklerini şu an sahip olduğu şeylerin ilüzyonuyla zincirlemişken kolay değildi adım atmak. Kolay değildi, vazgeçmek, ve dahası zaman zaman düşeceğini bile bile daha adım atmadan koşmaya başlamak. Lakin önünde uzanan o yolda her gün bir başka açıdan bakarken hayatına, hiç bir şey yerinde saymıyordu. Geçen yıllara yenik düşmeyen "Olgun"luğunda hayatına biçtiği yeni umutların tek ihtiyacı vardı...Ezelden beri düşlerini zincirlediği İNANcını şimdi de zincirleri kırmak için kullanmalıydı...

Umudu ve hayali gerçek yapan tek şey aslında yalnızca "İnanç"tı...

Neye inandığınızı farketmeniz dileğiyle...

Friday, December 17, 2010

OKU...

Bir yerlerde karşılaşıyoruz ve ben mutlu oluyorum illa gerçek olmuyabiliyor sanal da olsa rüya da olsa karşılaşıyoruz işte yine karşılaştık öle bir soruyorum

-müsait misin ?

-gibi gibi diyor.

-içimden gelen birşeyler sölüyorum

yazmıyor konuşmuyor.Benim yüzüm düşüyor.Telefonum çalıyor.Bi bakıyorum o arıyor :)O an beni görmelisiniz.Ellerim,yüzüm,gözlerim özelliklede gözlerim öle bir ışıldıyor ki karanlık olsa gözlerim aydınlatır bile :) açıyorum telefonu

-bitaneem
-sen bitaneem diye mi açtın telefonu diyor.

ve öle tatlı sölüyor ki hani içinizden sıcak sıcak bişeylerin aktığını hissedersiniz.

telefon konuşmasının devamı özel hayata saygıdan yayımlanmayacaktır.

Ve telefonda geçen birçak saniye konuşma ama telefon kayıtlarına baktığımızda 14 dakika olduğunu sölüyor.Galiba telefonumda bir bozukluk var.


Hani onsuz yalan değil yemek yiyorum,içiyorum bazen,gülümsüyorum,uyuyorum,araba kullanıyorum,arkadaşlarımla takılıyorum,derslerime çalışıyorum,derslerime çalışıyorum,mesajlaşıyorum arkadaşlarımla,tv izliyorum,zaman yine geçiyor yani yaşıyorum.....

tamam tamam ben bile inanmadım


Onsuz iştahım kaçıyor yiyemiyorum...

Onsuz içki akmıyor boğazımdan...

Onsuz gülümsemek istemiyor yüzüm...

Onsuz mideme giren kraplar uyumamı engelliyor...

Onsuz araba kullanamıyorum kazaların bini bi para...

Onsuz dersler çalışmak zaten yalan...

Onsuz gelen mesajlara cevap değil telefona bakmak bile istemiyorum....

Onsuz tv izlemek gelmiyor içimden uyumak için açıyorum kanal önemsiz.Dizilere bakıyorum.Oyuncular yerine bizi koyuyorum diziye.Kendimi yine kendi seneryomda buluyorum yine O nu düşünürken...

Onsuz zaman geçmiyor çünkü zaman benim için O sanki hapsoluyorumbir yere ve zaman kitliyor beni çevremden insanlar geçiyor,koşuyor,birşeyler yapıyor,soruyorlar.Kelimeler boğazıma düğümleniyor,çıkmıyor ağzımdan...

Dinmiyor,özlemim bitmiyor...

Tuesday, December 14, 2010

Diyelim ki...

Düşün şimdi....

Monster da olduğunu düşün...

Yazıyı oku sonra gözlerini kapat aklında kalanları düşün...

Hava sarımsı böle sonbahardan yaza dönen bi akşam üstü gibi düşün..

Konuşmuşuz gülüşmüşüz kıskanmışız birbirimizi belki biraz öpüşmüşüz..

Hava giderek mavimsi bi karanlığa bırakmakta kendini düşün..

Arka koltuktayız ön camdan batan güneşe yavaş yavaş ışıldıyan şehre bakıyoruz...

Sarılmışım sana başın göğsümde...

Uzatmışız ayaklarımızı bi yere...

Saatler yine sen olduğun için bana saniyeden farksız geçmiş, ben nasıl o kadar çabuk hareket ettiğimizi bile algılayamamışım...

Gülüşüp eğlenmişiz tüm gün nerdeyse yemeği bile monster da yemişiz..

Ön koltuklardayız şimdi..

Hala hiç bi yere gitmiyoruz..

Karşında bi şehir olduğunu düşün..

Işıkları parıldıyan..

"Tut elimi" diyorum sana...

Manasız bakıyosun...

"Niye?"

"Sadece tut..."

"Peki..."

Hisset şimdi gözlerini kapatıp ordaki ışıkların hangisini söndüremezsin?

Hisset şimdi hangisini söndüremem?

Hisset şimdi tüm dünyayı seninle alırım karşıma hisset...

Okuma sadece kapat gözlerini sonra devam edersin okumaya...

Yaslan arkana...kapa...hayal et..hisset..

Bak yanındayım....

Monday, December 13, 2010

Ben yaptım...

Ben kırdım ellerini..

Ben kırdım kemiklerini...

Ben aç bıraktım onları....

Ben göz yumdum dayak yemelerine.....

Ben dayadım kafalarına silahları....

Ben çektim o tetiği....

Ben...

Ben acımadım hiçbirine....





biri hariç...

Her vurduğumda daha çok acıdı içim..

Her üşüdüğünde titredi iliklerim...

Her düştüğünde kanadım içim...

Her ağladığında kramplar girdi mideme...

Her bağırdığında boğazım acıdı...

Her hasta olduğunda içim sızladı...

Her aç kaldığında boğazımdan geçmedi lokmalar...

Her kurşundan kaçışında yanlış yerlere ateş ettim...

Her gözleri dolduğunda ağladım...

Her isyan ettiğinde şükrettim...

Her susturulduğunda konuşamadım...

Her güldüğünde dünyaları kazandım...

Her birinde ayrı acı çektim ama böle olması gerekiyordu...Başka türlü öğrenmiyordu.

Evet ben yaptım...

Sunday, December 12, 2010

08:10 vapuru Cemal Süreya

Sesinde ne var biliyor musun ?


Bir bahçenin ortası var

Mavi ipek kış çiçeği

Sigara içmek için üst kata çıkıyorsun


Sesinde ne var biliyor musun ?

Uykusuz türkçe var

İşinden memnun değilsin

Bu kenti sevmiyorsun

Bir adam gazetesini katlar


Sesinden ne var biliyo musun ?

eski öpüşler var

banyonun buzlu camı

birkaç gün görünmedin

okul şarkıları var


Sesinde ne var biliyor musun?

Ev dağınıklığı var!

İkide bir elini başına götürüp

Rüzgarda dağılan

Yalnızlığını düzeltiyorsun


Sesinde ne var biliyor musun ?

Söliyemediğin sözcükler var

Küçücük şeyler belki ama

Günün bu saatinde

Anıt gibi dururlar


Sesinde ne var biliyor musun ?

Söylenmemiş sözcükler var



http://www.vidivodo.com/411566/8-10-vapuru-_-cemal-sureya

çok seviceksin biliyorum..

Thursday, December 2, 2010

Zamanıma.....

Çocuk vardı bitane böle eski bi çocuk ama bu.Pek şimdilerdeki gibi teknolojiden anlıyan o saçları joleli olan bayramlarda el öpmeyi artık garipsiyenlerden değil.Gayet böle günlerde pantolonunu gömleğini ve yeni papuçlarını giymeyi seven.Para için diil de el öpünceki mutluluğu hissedebilenlerden.Hani az kalanlardan yani.Neyse çok büyüdü bu çocuk bu zaman içinde.Arada aklına hep geliyordu nasıl bu kadar çabuk büyüyor.Ve bunu durdurmanın bi yolu var mı diyordu.Herkes gibi.Önce arkadaşlarıyla top oynardı tek derdi olan gol atıp gönüllerde taht kurmak ama pek fazla olmadı bu gene fena değildi ama daha iyileri hep vardı.Bıraktı futbol u basketbol oynamaya başladı ne kadar kısa olursam oliimm o topu ellerimdeyken sokucam o potaya dedi ve yaptığında tüm klüpler peşinden koşmaktaydı.Kimse inanamamıştı o kadar sıçranabiliceğine.Basketide bıraktı.Yüksekten düşünce bilekleri kırdı bi defasında.Kötü şans.Sonra koşmaya karar verdi.100 metre çalışmalarına başladı yokuş yukarı koştu hep rekora gidermiydi bilmiyorum ama azimi vardı taki gönlü geçene kadar bu arada yaptığı sporun haddi hesabı yok ama saymak istemiyorum senin aklına buz pateninden snowboard tan tutta badminton a kadar ne geliyorsa hepsini yaptı dövüş sporlarında iyiydi filan.Hep spor zamanını geçirdi bu çocuğun büyüdüğünün bile farkında değildi taki karakoldaki komser söliyene kadar.Omzunda kanlar oturuyordu "kim yaptı sölesene çocuk mu sanıyorsun sen kendini?" hastahaneden yeni çıkmış gelmiş.Korkuyo.Bilmiyor ki daha büyüdüğünü.Orda anladı ilk.Derken hayattan çekmedi hiç kendini insanlar arasında koşmaktan hiç utanmadı hatta çoğu yere koşarak gitti geldi.Ve zamanının nasıl geçtiğini anlamadı.Taa ki Onu görene kadar.O kim mi? O zaman yani onun sıfatlarından birtanesi zaman olabildiği geliyo aklıma.Çocuk zamanı gördü.Ve aşık oldu.Zaman onunlayken nasıl geçiyor belli değil.Ama o yokken zaman duruyordu.Daha ne olsun.Onunlayken konuşmaktan bile korkardı çocuk niye mi dikkati dağılırda bakmayı dikkatlice yapamazsa diye.Her detayını her ayrıntısını beynine öle bi kazımıştı ki gözlerini kapattığında zihninde değil gözleriyle silüet görebilir hale gelmişti.Nasıl olabilirdi ya.Kalbine soruyor her gece ama kalbi deli gibi atmaktan cevap veremiyordu.Çocuğun birtek kalbi kalmıştı çocuğu seven o yüzden bu kadar fazla atıyordu.Yoksa bu acı çok fazlaydı çocuk için.O zamanlar zaman geçmiyordu.O da naapsın okul ders işte üniverste hayatı yeniden spor.Araba.İçki.

Saygılar...

Monday, November 29, 2010

yeni...yine...niye?

Zamanı takip etmeyi bıraktığım korkularımmış yüzleşmelermiş artık umrumda olmayan bir zamanda yeniden geldin yine geldin ama niye geldiğini hiçbir zaman tam olarak anlayamadım.O kadar uzaktan o bakışlarını hala hatırlıyorum.Hani bişeye bakıyorsun çok istiyorsun ama asla elde edemiyeceksin hani sen bakarken fotoğrafladım ya hafızama o bakışlarını silmicem ne hafızamdan ne gözlerimden.Karanlıkları aldım senin için düşün şimdi sen kullan tüm yaratıcılığını kafanda beni kur Yuli bende ama bu defa buna hayır diyebilirsin ama bu bir hayal ve benimle hayal kurmayı seversin.Bilirim =).Karanlık bir yol düşün yürüyorsun nasıl mı gelmişsin buraya? bunu sende bilmiyorsun sadece yürüyorsun peşindekiler var kaçıyorsun.Kaçtığın için kovalamıyorlar bu defa bu defa kovaladıkları için kaçıyorsun.Ne güzel olurdu di mi şimdi zbigniew dinleyip şarabını yudumlarken odan da bebeklik arkadaşın yanında olsa.Ona daha önce göstermediklerini göstersen uyurken yanında durmaktan sıkılmış ayını mesela.Adımların hızlanmaya başlıyor hava soğuk gibi.Nefesin gözünün önüne geliyor.saçlarını arasında hafif hafif dağılan duman sadece elindeki sigaradan değil nefesinin sıcaklığından olduğunu farkettiğinde paramkalarının üşümüş olduğunu hissedersin.Soğuk giderek artar.Yolda ağaçlar da var evlerin yanı sıra dizili yolda hiçbir araç yok.Burası neresi ya ?Burası senin iç dünyan mı ?Güneşliyken cıvıl cıvıl olan bi yer gerçekten karanlıkta bu kadar korkutucu ve rahatsız edici mi ?Galiba.(şu anda ordayım) ilerisinde ne olduğunu biliyorsun korktuğun birşey sana yaklaşıyor.Hemde çok korktuğun büyüklüğünden korktuğun.Yanında olmaktan korktuğun.Kapılmaktan korktuğun.Vurulmaktan korktuğun.Bir bakışıyla seni hayata küstürmesinden korktuğun.Ama göremiyorsun sadece içindeki bir his.Bak etrafına bak.Yıkılan evleri gör.O korktuğun şey yıkılan evlerin kadar gerçek.Peşindekilerin kendi aralarında olan konuşmalardan çıkan uğultuları dinlemeye çalışırsın.ama nafile.Hızlandı ya adımların biraz geride kaldılar.İyi derin bi nefes al.Dümdüz önüne ve yere bakarak devam ediyorsun.Sahi nereye gidiyorsun sen ? Planlı yaşamayı sevmezsin ki.Nereye gittiğin belli değil.Ama gitmen gerekiyor biliyorsun.Tuttuğun takıma gider gibi gidiyorsun.Ailene gider gibi.Yuvana gider gibi.Tek hissettiğin karşındaki o korku.O siyah o kötü o kara korku.Bir ıslık sesi şeklinde kulağına gelir önce ne mi ?" http://fizy.com/#s/1mbobn " artık birşeylerin bittiğine daha eminsindir.Yürümekten terlemişsin.Ve soğuk bunu sana daha çok hissettiriyor.Ama yürümeyi bırakmıyorsun ellerin ceblerinde.Sesi anlamaya çalışıyorsun.Kemanları.Evet ıslıktan daha iyi duyabiliyorsun.Başını kaldırmaya cesaretin yok sadece.Aynalar geliyor aklına.Hani sana hep doğruyu sölemiyen o aynalar yok mu ? işte onlar.Bak o aynalara zihinle bak kapayıp gözlerini.Yapamazsın ki.Yolu bilmiyorsun.Düşersin.Korkuyorsun çünkü.Mantıklı düşünmeye çalışıyorsun.Korksan hep ne kaybedersin ki.Hep korksan.Çelişkiye düştün yine.Yine geçmişindeki düşüceler sardı etrafını.Kalamamak ile gidememek arasında kaldın.(okumaya devam et acı verdiğinin farkındayım ama lütfen güzel biticek söz.)Susmak.Konuşmak için her fırsatın varken susturulmak.Yine ağzından düşücek melodileri tıkadın boğazına bi düğüm gibi.bu nasıl bi yol Allah'ım.Boğazındaki düğümün gözlerine yaptığı baskı ve ortaya çıkan eser senin göz yaşlarından ne mi ? " http://fizy.com/#s/1m6sg9 " işte bu.Her damlanda bi nota çıkıcak kadar göz yaşı fışkırmaya başladı gözlerinden.Durmadın.Silmedin.Burnunu bile çekmedin.Sadece bıraktın kendini.Sadece sen.Yolda tek olduğuna inandırdın kendini.İzliyenler olmadığına.Senin hakkında dedikodu yapanların olmadığına.Sadece sen.Yanlızlığın ve sen.(biliyorum yalnızlık diye yazılıyor.)Farkettiğin davranışlar var bu sırada.Geçmişine dair.Arkadaşlarına.Çevrene.Erkeklere.Kızlara.Hatta hoşlandığının davranışları geliyor gözlerinin önüne.Hayır ya istediğin bu mu ? Sorguluyorsun kendini.Kollarında kendini rahat hissedebilicekken...Bu burnuna gelen pis kokular niye? Bu sensin çünkü.Bu senin bir dala tutunma ihtiyacın.O da seni taşımaz ki.Biliyorsun bunu.Toplumun dayatmaları geliyor aklına.Sölenen sözler.Yakıştırmalar sana.Hani sevgili değil sadece.Şöle yapsan ne güzel olur.Bu sıradaki aklından geçen şarkı ne mi ?" http://fizy.com/#s/1mq545 " bi daha dinliyorsun aklında bu şarkıyı.Sanki beyninde bi ekran açıldı "beyaz" görebiliyorsun artık daha net tam değil ama daha net.Yürümek artık keyif vermeye başladı.Hayatına karşı aldığın bir çok kararın senin olmadığını farketmek.Ama başka ne yapabilirsin ki ? Özgür kaldığında korktuğun kadar korkuyorsun şu anda.Yoksa? özgürlük? Hayır daha değil.Daha yol uzun.Karanlık giderek daha korkutucu olmaya başlıyor.Ellerini ceblerine sokmadan önce fermaurını iyice çekiyorsun boynuna kadar.Ne kadar seni boğsada ısınman gerekiyor.Parmaklarının ucu artık iyice üşümüş.Soğuk sigaradan önemli bi hale gelmiş.Yinede atmıyorsun onu içmeye devam ediyorsun.Çünkü az kaldı ve yol uzun.Hayatın hakkında düşünürken bakışlar geliyor aklına.Kimin bu gözler? kim bu? aşık değilsin bu bakışlara.Ama biliyorsun.Olmalı hayatında.Çok seviyorsun sen bu bakışları.sana bakmıyor sanki.Hep arkanda bıraktığın Ikra ya hepsi."Oku" hepsi ona.başka şeyler düşünmeye çalışıyorsun.Zaten yeterince derdin var.bu yerden kurtulunca dünya kadar zamanın olucak o bakışları düşünücek.Gitmiyor.Bakışlarla gelen aklına bir şarkı var " http://fizy.com/#s/1m6sga " bu bakışlar sana açlığını unutturuyor.Kulağında bir Rüzgar sesi.Ya yağmur yağarsa?Bu saat çanı ne demek.Boşver bunları.Sadece yürü diyorsun kendi kendine.Etraf yeterince karanlık zaten.Uzun zamandır bişi yemediğini miden sana sölesede.Hayır.Aç değilsin.Huzur var içinde.Bakışlar eskisi kadar kötü gelmiyor.Sırtından.Boynundan.Kulaklarından.Başının etrafından dolanan bir koku gibi sarıyor bu bakışlar seni.Hayalindeki bu bakış etrafı güzelleştirmeye başlıyor.Değişiyor etraf.İçinden çıkan birşey hissediyorsun.Garip gelmesi normal.Korkma.Yoluna devam et.Sadece yürü.Adım sesleri gelince korkma.Kendi adımınla eş zamanlı olarak geliyor adım sesleri.Korkmuyorsun etrafına bakınıyorsun kimse yok.Adım seslerin yankılanıyordur korkma.Uzaktaki silueti farkettiğinde yüzünde bi umut bakışı.Gerçekten olabilir mi?Evet.Olabilir.İhtimali var.Ya değilse?Bunu düşünmen gerek.Adil diye bi kavram var kelimeyi aklında canlandırdığın anda aklına geliyor ne mi ? " http://fizy.com/#s/1m9jcn " Hayatın sana ne kadar adil olduğu konusunda şüphelerden daha çok eminliklerin var.Aldıklarını vermedi diyorsun.Benim olmalıydı diyorsun.Sahip olmadıklarına kucak açıyorsun.Ne kadar doğru bu yaptıkların??Hiç.Cevabı ben değil sen veriyorsun kendi kendine.Polyannacılık oynama elbette.Sadece düşün.Düşün.Düşün.Düşün.Parmağını başına koy ve düşün.düşün m...düşün m... =) Ve buluyorsun.Yüzünde şaşkın bir ifadeyle.Sen hiç sebepsiz yere mutlu olmadın ki.Düşün bi daha.Olmuşsundur belki.Hadi.Vardır.Durduk yere mutlu olduğun.Hadi.Olmalı.Yok.Hep birşeyler istedin.Ve oldu.İlk başlarda çok iyiydi.Çok mutlu oldun.Çok.Giderek azaldı.Sahip olma çabaların arttı.Hala istediğin herşeye sahipsin.Sebepsiz mutluluk mu istiyorsun? Yürümeye devam et.Bak ne geldi aklına küçükken sen kendini bu şarkıda kahraman ilan eder boynuna bebeklik battaniyeni alır koşardın " http://fizy.com/#s/1mco3q ".Evet hatırlıyorum.Adımlarınla ritimsizlik var kulağına gelen sesler geliyor.Yanında birisi olmalı.Ya da etrafında.Bakmaya korkuyorsun.BAK.sol boş.Ya arkanda ya sağında.Soldan arkana bak sol ne de olsa boştu.Arkanda da kimse yok.Sağında.Tam sağında.Kafanı çevir.Korkma çevir.Ne olabilir ki.En fazla acı.Zaten alışıksın.Gördüğüne iyi bak.Kendine iyi bak.Bu sensin işte.Gülümsiyen.Evet yanında kendin var.Buna vicdan diyoruz.Soru sormak için ağzını açtığında sadece bakışlarıyla kapatıyor ağzını.Diyor ki: sadece yürü.Anlıyacaksın yürü.İnsanlardan banane diyor.Kendine yaptığın haksızlıklar yetti o yüzden seni yürütüyorum yürü.Yoksa parmak şıklaması kadar kolay burdan çıkmak ama yürü.koluna giriyor.Hala şoktasın.Sadece kendine güvenirdin di mi? Hala güveniyor musun? Korku büyüyor içinde sanki içine üflenen bir duman gibi.Yürü.Belki vicdanın sana bir şarkı fısıldıcaktır kulaklarına " http://fizy.com/#s/1m6sg2 ".Ağaçların yaprakları rüzgara ses veriyor.Gözlerini kapatabildiğini fark ediyorsun.Bakışlar geliyor gözünün önüne.Vicdanın sıkıyor kolunu.BAK.Hayır bakma.Bakma gör onları.inceleme o gözleri.GÖR.Görebilirsin.Korkuyorsun.Hala.Gözlerini açıp kapatmakla ilgisi yok bunun.Özlediğini görüyorsun ilk başta.Evet diyor vicdanın devam et.Görüyorsun.artık sanki yürümüyorsun.havadasın.Annenin bakışları gibi bunlar.Sadece dikkat etmemişsin.Baban gibi.Ömer gibi.Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyor.O sevgiyi görüyorsun.Isınmaya başlıyorsun.Nasıl özlemişsin onları.Peki nasıl olabilir bu ? Bir başkası nasıl verebilir bu duyguyu sadece bakışla?Bakışlar.Kapat gözlerini.Ciddiyim kapat.Göz kapaklarına odaklan.Kimi görüceksin bakalım.Aklında yüzler geçirme.Korkma.Hayır geçmişi değil.biliyorum biraz başına ağrı veriyor gibi oluyor.Bırakma geçicek o ağrı.Odaklan.yapabilirsin.İşte bu.Yaptın.İnanmak istemiyorsun.Ama O gerçek.tek gerçek hatta.Bunca zaman sana baktı hep. bak " http://fizy.com/#s/1md4p9 " bunca zaman sevgisini verdi sana hemde zerre karşılık beklemeden bak ona.Gör onu.O senin sende göremediğin yerleri bile gördü.O yüzden di ya bu korkun.Göremediğin yerleri koruyamazsın hiç.O biliyordu.O savaşabilirdi.Ama sonuçları hep sana patlardı.Yapmadı.Bildiklerini karakterlerine bile sölemedi.TEK onda kaldı.M.de kaldı hepsi.Artık yüzünde bi gülümseme tanıdık bu yüz galiba.Gözlerini açmak istemiyorsun artık.O yüz tek varlığın çünkü.Sendeki herşeye ihtiyaç duyan.Ve onsuz yaşayamıcağın.Evet o.O işte ya O.O sana bunca zamandır aradığını vericek olan.O işte bi kapının kilidiyle anahtarı arasındaki mükemmel uyumu sağlıyacağın.O.Kulaklarında tanıdık bir ses daha o sana getiriyor yine hiç birşey beklemeden.Bak bu gerçekten önemli dinle bunu." http://fizy.com/#s/1lw6iv " zaten ezbere olman öneli değil.O getirdi senin için.Hayalini hatırlatsın sana diye.Ve Yuliyle görürsün Onu tüm o zifiri karanlıktan çıkar gelir.Yulinin kanatları ne kadar güzel salınıyor öle.Tüm karanlığı ve sessizlik battaniyesini çekip atarcasına gelir.Üstünde O elini uzatır sana.Tutmak için uzanmana gerek yok.Yuli eğer önünde.Nasıl da şaşırırsın Yuli senden başkasının sözünü nasıl bu kadar iyi dinler diye.Nasıl senin kadar iyi dinler diye.Çünkü sana en yakın ve en uzak şey O.Kendini düşündüğünde aklına gelen ilk şey O.Çünkü sen beyazsın.O ise siyah.Aynaya baktığında hala O nu gördüğünde şaşırdın.Ama şaşırma.Artık birsiniz.Alır seni O yoldan.Tutar elinden.Sarar belini.Hiçbirşey sölemez.Sadece ileriye bakar.Kokun yeterince dikkat dağıtıcıdır zaten.Ve hep istediğin şeyi sana karşılıksız sunar.Özgürlük.Dikkatli uç meleğim.Düşersen yakalarım.Ama düşme uçarak gel yanıma der.Yuliyi sana teslim eder.Gitmek istiyorsan Özgürsün ben buralardayım.Nasıl ulaşıcağını biliyorsun der.Ama şimdilik git sadece der düşün.Emin ol.Öyle gel.Geldiğine Beni Yeniden Sevene Kadar Hiçbir Yere Gidemiceksin Çünkü....

niye mi ? Her saniyesi.Her anı.Her adımı.Ayrı bir keyif.Ayrı Bir Haz.Ayrı bir TUTKU...Niyesi yok.Çünkü O beyaz Ben siyahım.....


Saygılarımla.....

Thursday, November 11, 2010

demiş bir büyük saygılar.....

Rabindranath Tagore
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış ...yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin TUTKUN olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm TUTKULARIM ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...

Noktalamalar....cümlemeceler.....

Epey zamandır yürüyordu genç adam. Tepenin başına geldiğinde, batmakta olan güneşin ağacın dalları arasından hala gözlerini alabildiğini farketti. Hala güçlüydü. Usulca oturdu patikanın sonundaki kayalığın üzerine. Hayatındaki pek çok şeyi de arkasında bıraktığı şu patika gibi geride bırakmıştı.

Hepimiz kendi hikayemizi yazarız. Hikayenin tümcelerini özenle seçer, öznelerini kendimiz belirleriz.ve fakaat...Zaman zaman anın büyüsüne kapılır bitmesin diye uzatırız cümleleri. Bitmesi gerektiğini bile bile bırakamayız tümcenin öğelerini.Noktayı koymak kadar noktadan sonra yeni bir cümleye başlamak da ağır gelir zaman zaman. Bazense noktayı şükrederek koyarız son erdirdiği için tüm yaşananları ve korkularımızın zincirleriyle bağlar, hikayenin devamını getiremeyiz...

Genç adam da nokta koymanın vermiş olduğu ağırlığı hafifletmek için yeni cümleler kurmak yerine noktada kaybolmayı seçmişti. Bir kopuş, ayrılış, noktası sağlam bir son hissediyordu tüm benliğinde. İçini hüzünle doldurmak aslında kendine acımasını kolaylaştırıyordu.

Kendine acımak...ne büyük gaflet...NOKTA'yı SON olarak görmek ne büyük kayıptı oysaki...

Öyle bir ana saplanır kalırız zaman zaman...Ne arkamızda doğmakta olan aydan haberdarızdır, ne batan güneşin aydınlattığı yolu görebiliriz denizin üstünde. Gözlerimiz öyle esiri oluruverir ki gün batımının; görmez, hissetmez, fark etmeyiz ne nokta ardına sıralanan yeni cümleyi ne noktaya gücünü veren kelimeleri. Böylesi kolaydır, bahanesi bol bir acıma mekanizması!

Yaşanmış herşey, kurulan her cümle, sarfedilen her kelime, noktadan sonraki cümle için yazılmıştır oysaki. Yeni cümleleri kurabilmek için vardır o nokta ve yeniden derin bir soluk alabilmek için.. Ne cümleleri oluşturmadan bir hikaye yaratabilir, ne soluğumuzu tutarak yaşayabiliriz...

Güneş denizin üstüne yansıyan gölgesiyle yaptı son selamını.Sonra usulca yol verdi kutup yıldızına, NOKTA'nın SONSUZluğundan yeni cümelere ışık tutması adına...

Affetme(me)k

Kararsızlık içindeydi. Bir tarafı duyduklarını hazmetmekte zorlanıyor öteki yanı ise bunun neden kendi başına geldiğine bir anlam vermeye çalışıyordu. Öyle ya haksızlıktı bu! Tahammül etmek bir tarafa, hissettiklerini saklamak bile imkansızdı. Gecenin kör karanlığında sokağın ortasında biraz ileride birbirleriyle takışan sokak serserilerinin sesini, içinde yükselen isyan bastırıyordu. Kızgındı; ama kızgınlığının ötesinde, korkuyordu. Başına gelenler yok yere miydi? Ne için katlanmıştı onca şeye? Neden sabretmişti ve ne kazanmıştı? Boş yere geçen zamana küskündü. çekilen onca sıkıntı...Hepsi bir hiç...O bunu “hakkedecek” ne yapmıştı?



Öfkesinin onu esir almasına izin veriyordu. Bu esaret onun yaşadıklarına içerlemesinden öte, onu kendince çok güçlü kılacak bir aldatmacaydı. Sanıyordu ki ne kadar öfkeli olursa, ne kadar çok affetmeyeceğini yinelerse kendine, o kadar güçlü olacaktı. Unutmamaya yemin etti; O affetmeyecekti!.... Çünkü bunların hiç birini hakketmemişti....



O, Kurbandı....!



Kolaya kaçtı....yüzleşmekten korktuğu seçimlerinin ağırlığını hafifletmek uğruna kibirinden güç aldı, affetmeyecekti....! ne de olsa, o, üzerine düşenleri fazlasıyla yapmıştı...affetmemek pek tabiki hakkıydı... o bunların hiç birini hakketmemişti. O, kurbandı....... lakin unuttuğu bir şey vardı....Kurban olmak, hakketmemiş olmak kolaydı. Affetmemek çok kolaydı. Kolaydı, bir şeyleri başkalarına yıkmak, üzerinden bütün sorumluluğu atmak, sorumluluktan kaçmak. Kolaydı, affetmemek.... sadece kibire sığınılmış bir güç gösterisi değildi bu...Bu, affedilmeyene kapıyı çarparken kendini içeriye kilitlemekti. Bu, kendini yaşadıklarına mahkum etmek, olası seçimlerini kısıtlamak demekti... aslında bu, kendine yalnızca yine aynı seçim şanslarını bırakmak demekti.



Kendi seçimlerinin sorumluluğunu alamayanlardır affedemeyenler... çıkmak istemezler o küçük odanın dışına, kolaydır başkalarına suçu atmak. Kolaydır, çünkü hayatının sorumluluğunu almana gerek yoktur. Ve fakat bu, yeni olası seçimlere de kapatmaktır kendini.. affedilmeyene kapıyı çarpıp içeride kaldığın sürece , ya yalnızca yapmış olduğun yanlış seçimlerle var olur ve aynı seçimleri yapmaktan kurtulamaz yada aynı hataları yapmamak için başkalarının senin adına seçim yapmasına izin verir, kendini bilemezsin....



affetmek özgürleştirir.....yeniden hayatının iplerini eline al, sorumluluğu üstlen ve kilitleme kendini..



Sevgiler...

Uyanmak adına

İnsanoğlu görmediğinden korkar olmuş, karanlık illüzyonuna gömmüş geceyi. El yordamıyla görmediklerini yorumlar olmuş, kendi merceğinde elemiş gerçeği. Uyandım sanmış önceleri gerçek sandığı düşlere , meğer karanlıklara düş'müş cevheri. Ona Karanlıktan korkmasını öğretmişler önceleri. Bilinmeyenden korksun istemişler, kendini keşfetmesini engellemişler . Kendini bulmasın diye türlü korku illüzyonlarıyla süslemişler hakikati; gizlemişler geceye cevherini. Karanlıktan korktuğundan cevherini bulamamış insanoğlu. Bilinmeyenden korkmuş... kendinden korkmuş... kendini bilmeyi unutmuş, bilmediğini unutmuş, karanlıkta düşlere gömülmüş. Kendiyle birlikte gömmüş geceyi, cevherini unutmuş..Işığı sönmüş...

Bakmamış, görmemiş, bilmemiş gerçeği!...Ne ayın geceye hasretini fark etmiş, ne günün geceye sabrına meyletmiş, ne de bilmiş kendini... gömmüş ya geceye cevherini; bilememiş içindekini...Gizlediğini... ay gibi, güneş gibi, ve sadece kendine özeli, kendi cevherini...

Karanlıktan korkmak yerine karanlıkları aydınlatanları görebilmektir aslolan...Geceye doğan ay gibi, güne doğan güneş gibi..Herkesin kendi cevherini ortaya koyması, karanlığına ışık olması, karanlıklardan uyanması, unuttuklarını hatırlaması, kendini bulması, dahası bilmesi dileğiyle...

Tuesday, November 9, 2010

Hiç beklemediğim bir anda kelimler dökülür ya aklına nerden geldiğini bilmezsin aslında pek sorgulamazsın da nerden geldiğini sadece izin verirsin gelmesine aklına girmesine ve hayatında yer etmesine."SEN" geldin hayatıma nerden geldiğini biliyorum ama seni bilmiyorum ki öğrenmek diil amacım seni gün içinde arayışlarımda "SESİNİ" duyabilmek, atmadığın o msj var ya onu beklemekten telefonuma bakmaktan kolum yoruluyo cebime her koyduğumda telefonu 1 dk olmadan geri çıkartıyorum acaba hissetmedim mi msj attında ben mi görmedim diye ama yok atmamışsın..üzülüyorum..ama kimseye belli etmiyorum çünkü hep yüzü güle birisiyim biraz bişiye konsantre olsam bile çevremden sorarlar nooldu niye gülmüyosun diye hep konuşan arkadaşlarıyla takılmayı sürekli bişilere laf sölemeyi seven birisiyim ki arkadaşlarımda bu halimi seviyorlar telefona baktıktan sonra bi terslik olduğunu anlamak için filozof ya da insan sarrafı olmaya gerek kalmıyor yani.Aslında diyorum kendime niye bu kadar merak ediyorum ya da ondan haber bekliyorum..bilmiyorum..

tek bildiğim onu istediğim...

Saturday, October 23, 2010

yine bi gece.....

Yine bi gece yürüyodum yolda dün gece 2 kere aramışsın tam sonuncusunun bittiği yerde gördüm aradığını bi daha ararsın diye dönmedim arkadaşlarımın yanına yürüdüm ama aramadın..... 3. kez aramadın.....ve unutmadan her durumda her şekilde açarım sadece açana kadar ara yeter.mesela şimdi hadi hazır bunu okudun nerde olduğumun bi önemi yok iki elim kanda olsa açarım o telefonu eğer farkındaysam aradığının ne sarhoşluğumun ne de başka bişiyin etkisi diil bu sadece farketmedim aradığını.....dolunaydandır diyelim....hadi ara....belki sana bi süprizim olcak

Saturday, October 9, 2010

farkındayım

Yolda yürürken bana baktığınızı farkedebiliyorum mesela....ve niye baktığınızda.....kıyafetlerime ya da görünüşümemi yoksa telefonla olan konuşmam yüzünden mi farkedebiliyorum


Dar bir sokakta yürürken kafamı yukarıya kaldırmama gerek yok ki astığınız çamaşırlarınızın farkındayım ya da kirli çamaşırlarınızın evet onlarında farkındayım.....


Bana gülümserken kafanızdan neler geçer bilemem ama iyi olmadığında farknıda olduğumun farkında olmadığınızın farkındayım.....


Yalan sölediğimde inanmadığınıznda farkındayım ama yalan sölemeyi sevdiğimin farkında mısınız acaba ?Ben farkındayım.....


Birisiyle ilk tanışmamda bana ısınıp ısınmayacağının 3.cümleden sonra benim cümlelerime bağlı olduğunun farkındayım.....


Araba kullanırken bana güvenmediğinizin farkındayım.....(hemde hepinizin).....


Bana kızgın olduğunuzda başkaları yanınızdayken gülümsemenizi değiştirmemek verdiğininz çabanın farkındayım ama siz benim buna saygı duyduğumun farkında mısınız?ben farkındayım.....


Sizden birşey istediğimde buna istekli olup olmadığınızın farkındayım o yüzden hep alternativ sunarım acaba kaçınız farketti bunu?


Bir kız bana baktığında gördüğü şeyin ne olduğunun 100% farkındayım.....


Dışardan görünüşümün çok artist olduğunun farkındayım....


Dişime kaçan simit susamının farkındayım.....


Aklım yerinden çıkıyor farkındayım....


Bıraktığınız yerde olmayacağım hiç bir zman farkındayım....


Arkadaşlığın öneminin farkındayım.....


Mehmet'in uyanmamasının gerektiğinin farkındayım.....



Saygılarımla.....

Monday, September 20, 2010

Erkek severse.....

Birşeyler farkettim uzun olmasada baya bi çalışmamın sonucunda.Erkekler sevmeye kadınlardan önce başlıyorlar.Bunu açıklaması garip ama denicem işte.Bakalım kelimeler nereye kadar kifayetli olabilicek.


Eğer bir erkek bir kızı kafasına koymuşsa burda önemli olan ona ulaşmak ya da ulaşamamak değildir.Erkek o anda sevmeye başlar kızı,o kız için başlar çabalamaya.Dikkatini çekebilmek için yapmadığı şeyler yapmaz aslında ama yaptıklarını daha iyi yapar.Biraz göze batıcak şekilde.Erkek dediğimiz aslında pek gülmez hele ki 20 yaşından sonra eskiye oranla daha az gülmeye başlar ama gülünce annesinden ya da çevresinden "lan oğlum gülmek sana yakışıyor"denmediği için değil.Denmiştir zaten ama hayat yavaş yavaş biner işte erkeğin omuzlarına sanki hiç derdi tasası yokmuş gibi gidip birini sever bide.Hep onunla olmak ister.Ondan msj gelince güler.Ondan cevap gelmezse msjlarına üzülür kafasında kurarda kurar.Erkek kafasında kurduğu sürecinde kızdan cevap gelir mesela "uyumuşum" erkeğin içi gıcıklanır.Daha çok sevmeye başlar.Kız hala kendi halindedir belki haberi yoktur bu sevgiden çünkü erkek bi anda açamaz kendini tabiri cayizse g.t ister bu.Ne yüzyüze ne telefonda söliyebilir.Zordur erkek için.Helede accık doğululuğu varsa.Kızın anlamasını olucaksa evet ben senle varım demesini olmayacaksada kusura bakma ama ilgin benim sana olan ilgimle aynı değil olmayız demesini bekler.Erkek çevresinden görmüştür daha önce başkaları ne kızları aşık etmiştir kendilerine bırakmaz savaşır.Göz yaşı dökmez belki ama hep içi acıyarak gezer.Eğer erkek sevmişse.(şimdi burda bi parantezle şunu sölemek isterim 2 yönlü ilerler hikaye burdan sonra)


Birincisi,eğer erkek sonunda zafere ulaşmışsa uzun bi ilişki sürer ve erkek ayrılır çünkü sevmeye erken başlamıştır erken biticektir.ama güzel uzun bi ilişki olur geride kalan bi kız acıları ve 3 ay sonra bulduğu yeni sevgilisiyle.

İkincisi,eğer erkek sonunda zafere ulaşamamışsa dönüp bakar arkasına ve anlamışsa artık olmayacağını hiçbirşeyin.Der ki "değerdi ulan,senin için harbi değerdi" der ceketini alıp çıkmak terimini düşünün o şekilde bırakır gider içinde hep bi acı ve acının verdiği olgunlukla.....


bu aralar ki bi tespitim di saygılar.....

Wednesday, September 15, 2010

Sende buraya kadarmışsın.....

Hoşçakal aşkım.Hemen kızma ve buruşturma yüzünü oku sadece bak benim.Uzun bi msjdı bu sana biliyorum ama senden rica ediyorum oku sadece ve içinden gelmiyorsa cevap yazma.Lütfen.Aşkım dediğim sen değilsin sana olan aşkım o.Aşkım dememe hep kızardın ne çok istedim sana aşkım demeyi neyse.Çok istediğim şkımı yüreğine üfliyebilmeyi ve çok istedim 'O' olabilmeyi senin için ama bugün seni inceledim.Sadece sendeydi tüm dikkatim beni en çok etkileyen şeyin gülüşün olduğunu frkettim güneşin doğuşundan da batışından da daha güzel o gülüşün.Hep gül hep gülümse umarım.Bugün yoktu o gülüşün.Kanatlarını hayal ederdim sırtından çıkan beyaz iki büyük kanat ne kadar çok uyumlu olurdun onlarla bi bilsen.Onları görebilmek hayal edebilmek için uzun uzun baktım sana.Yok açılmadılar.Anladım açılmayacaklar.Hoş zaten seni melek yapan şey kanatların değildi ki.Ve o deniz kokun.bana hep deniz deniz kokardın.Parfümlerin altından o güzel deniz kıyısındaki insana huzur veren o güzel kokun.O kokuyuda hissedemedim bu gün.Belkide bana ilk defa yalan sölediğin için hani demiştin ya mesajlarında ilişki istemiyorum diye.İstiyomuşsun işte güzelim.Ne gerek vardı ki.Sadece diyiceğin seni istemiyorum.Neyse.Umarım çok çok mutlu olursun.Umarım bir başkası o güzel güneş saklı yüreğine daha güçlü üfler aşkını ve aşkı tadabilirsin o herşeyden güzel yüzünü kahkahalarla süsletir umarım.Bir daha açmıycam bu tarz konuları.Vazgeçmiş değilim sna hala sırılsıklam aşığım ama seni artık daha fazla bunaltmak ya da rahatsız etmek ya da ne dersen işte huzursuz etkmek istemiyorum.Hepsi bu.Büyük ihtimalle son kez pamuk pamuk uyu.....


Mehmet yazdı.....

Monday, August 9, 2010

Ben Aşık Oldum Anne.....

ben aşık oldum anne çünkü O beni bulutların üzerine çıkarmak yerine bulutları ayaklarımın altına seriyor ama ben olup biteni anlayana kadar ne bulut kalıyor ne de O.

ben aşık oldum anne çünkü O yamurdan bile daha güzel.Sesinin kulağımda dolaşmasının en yakın tarifi rüzgarın kulakta bıraktığı tatlı bir esinti ki bu bile çok uzak kalıyor.

ben aşık oldum anne çünkü O'nun sıcaklığı yakmıyor içimde alev yok saf sevgi var en sinirli olduğum anlarda sakinleşebilmemin tek sebebi bu.

ben aşık oldum anne çünkü O'nunla otobüse binsem koltuğumu yatırmam bile ki O rahatça başını omzuma koyabilsin.

ben aşık oldum anne çünkü O'nunla ilgili düşler kurmak beni dinlendiriyor.Gerçek olmayacak olsa bile bütün o düşlerden sonra ben dinçleşiyorum.

ben aşık oldum anne çünkü O güldüğünde kışın üşürken ısınıyor yazın terlerken serinliyorum.O korktuğunda dünyayı durdurasım geliyor.

ben aşık oldum anne çünkü O'nunla buluşmak sudan nefessiz çıktığında aldığın ilk nefes gibi O benim yaşam pınarım.

ben aşık oldum anne çünkü O yolculukların bitmesi çünkü O aradığın huzuru bulmak.O'nunla herşeyi anlayabiliyor hatta gülebiliyorum.

ben aşık oldum anne ve bunu kimseye anlatmıyorum anlatamıyorum gerçeliğinden o kadar eminim ki insanların bu denli normal birşeyi nasıl anlayamazlar bende bunu anlayamıyorum.

ben aşık oldum anne çünkü en doğal şey Onu sevmek öle hissediyorum Onu gördüğüm ilk nefesten beri sevmek nefes almakla aynı şey benim için.

ben aşık oldum anne çünkü.....çünküsü yok anne ben aşık oldum.

ben aşık oldum anne O da gitti ben hala O'na aşığım çok seviyorum anne çok.....




"bebeğin annesine"




Toprak Türk.....

Nefes.....birilerinden birilerine gelsin.....

Güzel.


canım birtanem çiçeğim aşkım,
keşke diyemeyeceğim kadar uzağım,
başın göğsüme koyduğumda nefesin dolaşssın isterdim yüzünde,
o kadar isterdim ki ısıtmayı nefesimle sırtını,
keşke yüreğine en güzel aşk şarkılarını fısıldayabilseydim,
yapamadım aşkım;
kelimelerden utandım,
ellerim ellerini sevdi,
dudaklarım koynunu,
gözlerim yüreğini,
o güzel içinde güneş saklı yüreğini,
zannettim korkundan bulutlara baksam korkar kaçardı,
elimden birşey gelmiyor,
artık çok geç,
yalvarırım kızma bana,
bir bulut gözlerimi esir aldı aşkım;
kapatamadım,
olmadı aşkım;
onlar kaçacağına ben bulut oldum,
günei dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım,
affet beni,
çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgar,
sesini duyar gibiyim aşkım;
inan en çıplak halimle içime alacağım laneti,
affet diyeceğim.
nefesim nefesine nefes katsın diye istedim ama olmadı,
küçücük nefesi içine üfleyemedim,
o kadar çok isterdim ki o küçücük nefes göğsünden sevgini emsin,
ama olmadı aşkım;
anamın fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine,
oysa o kadar istemiştim ki masallarımı rüzgarın yapmak,
bir varmış bir yokmuş da kaldı fısıldamam,
ötesini fısıldayamadım,
o zilin sesini duyduğunda yüreğine düşen acıya lanet ediyorum,
artık koklayamayacağım hiç,
bir bulut gibi kapatacağım yüreğinin içindeki güneşi,
beni affet,
kelimeler hiçbir zaman bu kadar anlam kazanmadı canım,
vatan sana canım feda derken dışım içim vatan sensin diye haykırdı aşkım;
toprağın olmaya çalışmak varken mezarın oldum,
nehir olup akmak varken deren olup taştım,
güneş olmak varken gölgen oldum,
beni affet,
aşkım neden dinlemedim yüreğini,
neden gözlerimle duyup kalbimle bakamadım sana,
neden elini uzattığında kalbimi arkaya sakladım,
keşke gözyaşlarımı utanmadan yanağımda gezdirebilseydim,
aşkım seni de yanımda götürmeliyim,
ne kadar acı yüreğinde bulut olarak dolaşmak,
bütün sabahların ışığında yüzündeki aydınlığı alıyorum içime,
rüzgarlar yardım edin bana,
umarım güçlü bir nefes daha güçlü üfler aşkını yüreğine.
ve ben çıkar giderim,
o gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım,
seni seviyorum çiçeğim...




dinlemek istiyende olursa:http://www.youtube.com/watch?v=NfAz7NBXgSE

Saturday, July 31, 2010

Rüyayla hayal karışımı bişi işte.

Çok ilginç bi rüyaydı sen ve ben vardık ve gariptir odada başka kimse yoktu ama aklımdan o odaya nasıl geldiğimizi düşündüğümde evet gayet mantıklı bi geçmiş gelmişti aklıma önce imzaları attık evetleri söledik alkışlar içinde arabamıza bindik ve evimize gelmiştik ama o anda o odadaydık ve ben duvağını kaldırırken senin dudaklarından dökülen sözlerin hepisini yazmaya kalkmayacağım ama şu an yani yaşadığımız anla o anı karşılaştırıcak olursak şunu sölemek gerekir.Bence sen sana olan sevgimi göremedin ama ben senin benim sevgimi gördüğün anı gördüm......=) duvağını kaldırıyodum.=)




arkadaş kalmayı çok istedim ama olmadı napalım bişeyi iyi bil bu kalp senindi sen senin olan kalbi kırdın.kendi parçanı yok ettin.mutlu ol

Kara çocuk

Sunday, July 25, 2010

Özür dilerim.....Anladım =)

Özür diliyerek bu yazıyı yazmak istediğim için başlığı böle.

Az önce kan ter içinde uyandım.Rüyamda yine sen vardın(gerçekten) ve birşeylerden kaçıyordun.İşte bu sayede sende hep sorduğum sorulara aradığım cevabı kendim buldum.Niye beraber olamayacağımızı.Ne arada bana imrenerek baktığının ve bana sölemediğin ben fark edince inkar ettiğin birçok şeyin cevabını anladım.

ne mi cevaplar.Sen fazla şeye sahipsin çok fazla şeyin var.belkide herşeyin var ve bu yüzden hayat sana bana geldiği kadar yaşanılası, heycanlı, ya da ne biliim güzel gelmiyor.Evet aileni seviyosun, arabanı, arkadaşlarını, ama araban gitse ne olur ki senin için ? yenisini alırsın.Bu kadar basit.Ama benim için bu kadar basit değil.Benim arabam giderse ben yenisini alamam ve benim için bu yüzden bu kadar çok değerli.Yani demek istediğim şu.Senin ödediğin bedeller elbette var elbette çektiğin sıkıntılar var yanlış anlama hiç birine saygısızlık yapmak istemem.Ama şu da bir gerçek.Tektanem sen hep sevildin.Hep en çok değer sana verildi.Hep en üstte oldun.Bunu kendimde de gördüm.Hep seni sevdim.Ama senin istediğin bu değildi.Senin istediğin bu kadar zengin olmayıp.Normal bi ailenin normal bi bireyi olup.Birini sevmeyi istedin.Birisi için endişelenmek nasıl bi duygu acaba?biliyo musun gerçekten?Umrunda bile değil di mi =) neyse.Sonuç olarak sen bana özeniyosun ben sana ya demek istediğim bu değil aslında.Ama yeni yeni anlıyorum.Çok uykusuzum saat tam sabahın 06.00 ı ve bunları yazıyorum.Sen sevmeyi sevgilinle bi bavul dolusu parayla kaçmak olarak bildin.Hayır sevgi o değil.Aşk o değil.Sevgili öle bişeyle gelirse eğer bunun yanlış olduğunu ona algılatabilmektir.En azından ben böle düşünüyorum.



Kara çocuk.....

bitirceğimi bitiriyimde.....

Onun hayatı o kadar karışık ki,ne kafasını toparlıyabiliyor ne de dağıtabiliyor.

O kadar masum ki bakışları,ne gözlerimi ondan alabiliyorum ne de ona bakabiliyorum.

Onun gülüşü o kadar mükemmel ki, aklımdaki düşüncelerimi dağıtıyor.

Onun bakışları o kadar delici ki, canımı acıtabiliyor.

Onun yardımı o kadar büyük ki, hayat yeniden anlam kazanıyor.

Onun anlatımı o kadar büyüleyici ki, kendimi direk olayı yaşarmış gibi hissediyorum.

Onun kendine has o kadar güzel kelimeleri var ki, sanki yabancı biriymiş gibi geliyor bana.

Onun bi anlık atarları var ki, geçiceğini bilmeme rağmen yinede acıtıyor.

Onun güveni benim için o kadar önemli ki, sanki avcumda en kırılgan madde var gibi hissediyorum.

Onun göz damlası o kadar değerli ki, gördüğüm andan beri unutamıyorum.

Onun kokusu o kadar mükemmelki, en mavi denizlerden bile daha güzel.

Onun dokunuşları o kadar değerli ki, rastlantıymış gibi yapmak için sürekli düşünüyorum.

Onun fiziği o kadar düzgün ki, hala insan olduğuna inanmıyorum.

O bana inanmıyor olabilir ki, ben hala onun kanatlarını görebiliyorum.

O bazen bana içini öle bi döküyor ki, o anlarda ona yakın olduğumu değil arkadaşı olduğumu hissedebiliyorum.ve bu güzel bişey.

Onun bendeki anlamı o kadar büyük ki, aksine bişey diyen olunca istemsiz sinirleniyorum.

Onun çaresizliği o kadar büyük ki, gözleri dolduğunda geri kalan herşeyi yok etmek istiyorum.




Aşık olduğum kıza gelsin.Kara çocukun.....

Tuesday, July 20, 2010

Herkesin mi bilmem ama benim için ikinci şans gibi bişeydi.

sadece tasfir etmek istiyorum.Bozuk Türkçem ile , imla hatalarımla yani anlayacağın benimle.


Hayatı o kadar karışık ki,ne kafasını toparlıyabiliyor ne de dağıtabiliyor.

O kadar masum ki bakışları,ne gözlerimi ondan alabiliyorum ne de ona bakabiliyorum.

ya böle olmuyor düz yazı şeklinde yaziim de uzun süredir belki arar diye uyumadım izninle şimdi uyuycam.Ama bil çok ama çoksun güzelliğin sana olan sevgim kadar çok.

O kadar mütevazidir ki, sanırsın o hayat sanki onun değil.Hoş son gördüğümde artık mütevaziliği birazcık bırakmıştı bi kenara ama neyse.hadi ben uyudum

Monday, June 14, 2010

öle diil böle güzelim.....

Bundan yine yüzyıllar önceydi biriyle tanıştım.Adı lazım ama sölemiycem.Benim için özelden de fazla bişileri ifade eden birisi birazcık bahsetmek istiyorum ondan sizlere.O sizin iyi mi kötü mü olduğunuzu bilmez ama durumunuz neyi gerektiriyosa öle davranır.O sizin trilyoner mi yoksa fakir mi olduğunuza bakmaz yanınıza gelir sizinle konuşur.O sizi orta sınıfa koyar.Siz ya azalır ya artarsınız.O sizden bişi isterken yüzü bi değişir biraz sevimli biraz yaramaz bi ifade alır.O öle bi isterki sizden.Siz şüpheye düşersiniz acaba O'nun istediği şey gerçekten sizin mi yoksa O'nun mu diye.O sadece bi gülümsemesiyle dünyaları değiştirebilir.O eğer günündeyse pes'te sizi yenebilir.O eğer günündeyse yani başı ağrımıyor veya bi sorun hakkında düşünmüyor ve canı eğlenmek istiyorsa.Sizi farkettirmeden eğlendirir.O sizin eğlenerek yaptığınız birşeyden eğlenebilir ve bu sizi yakınlaştırabilir.O sizi sürekli dinler taki sizden alıcak bişi kalmayana kadar.O size sürekli bişiler anlatır taki size verebiliceği bişeyi kalmayana kadar.O alırken de verirkende sınırları zorlayabilir.O göründüğünden daha güçlüdür.O göründüğünden daha kırılgan.O göründüğünden daha yakışıklıdır(ama bunu onun suratına hiç sölemedim).O göründüğünden daha düşüncelidir.O bitanedir o.sanırım biraz bilgi sahibi olduğunuz O nun hakkında.şimdi gelelim asıl meseleyeee.....




Geçmiş yazılarımı okuyanlar bilir bilkenti hep bi düşman olarak görürdüm kendime.Ve şimdi O bilkenti yendi.O benim dostum.O benim kardeşim.O benim için bitane olan insan bilkenti yendi.....bundan aşşasını 18 yaş altı okumasın lütfen.Evet küfür edicem ve bilkentle özel olarak konuşucam.....








Oldu mu a.ına soktuğum haa oldu muuu ? taktik dediğin böle olur işte ben dikkatini çektim O da seni yendi şimdi O da gidiyor bende gidiyorum yaaa kendini çok mu büyük sandın yaaa y.rraaaakk kafalı japon askeri seniiiiii.Adamın ağzına böle korlar işte.Kendini bi b.k sanmaya devam et sen.BİZ seni YENDİK.....




Saygılarım O saygı değer insan(M.A.A)a gelsin......




Saygılarımla.....Toprak Türk.....

Monday, April 26, 2010

sakın

Hayatta bazı şeyleri yaşamış gibi yaptım.Bunun kötü bişi ya da iyi bişi olduğunu sölemiyorum ve tartışmaya da kapalıyım.Sadece sorgusuz yaparım.Hoşuma gittiği için diyebiliriz.Bazıları iyi bazıları kötü şeyler.Ama bunları yapmam da en büyük içimi rahatlatan şey empati duygum.Sizle paylaşmak istediğim şey de şu.Ne kadar empati yapabilirseniz yapın.Ne kadar kendinizi zorlarsanız zorlayın gerçek olan bişeyi yaşamakla empati yapmak arasındaki farkı yaşamadan anlamazsınız.Sakın hayata güçlü olduğunuzu sölemeyin.Öle hissetseniz bile.Yıkılmazsınızdır belki ama bunu hayata sölemeyin çünkü sizi yıkmak için o kadar büyük silahları var ki.Yaşadım gördüm.Görmek bazen çok güzel bazen çok kötü.Siz siz olun sakın hayata gücünüzle artislik yapmayın.

Önceki gibi yazılarımı hayatımın akışını başka dünyalarda anlatış şeklimi bi süreliğine bıraktım.Yani bi süre daha yazı yazmayacağım psikolojim düzelene kadar.Beni okuyan ve okuduklarımdan bişiler alabilen kim varsa.Özürümü kabul edin.ya da kabul et.Zor zamanlar geçiriyorum.....saygılarımla

Saturday, February 20, 2010

küçüktüm.....

Küçükken tek derdim şeker almak değildi benim.Evimizin mutfağının baktığı bi boşluk vardı böle hep top onardık orda hiç bi zaman futbolda iyi olmamışımdır ama arkadaşlarım beni severdi ve çağırırlardı belkide onlardan 1 2 ve ya 6 yaş büyük olduğum için evet arkadaş sırasında yaşı önemsiyenlerden olmadığım için çok mutluyum.Arkadaşlarımın çoğu nerdeyse top cambazı denilebilicek nitelikteydiler ben 6 dan fazla top sektiremezdim bile şimdide en fazla 10 dur herhalde uzun süredir top sektirmiyorum.Nedenini bilmem galiba futbola olan ilgisizliğim.İlgimi küçükken de hep kızlar çekerdi belki de yapılmayanı yapma alışkanlığım biraz da burdan geliyor.Çevremde ya da çevremde olmayan insanlar hep bi konu üzerinde fikirlerini ortaya sunuyorlar bazılarında birleşim bazılarında ayrım yaşıyorlar.Ama konular genelde aynı filmlerden duyduğum kadarıyla en azından bu konular para, aşk , kadın, erkek, futbol , araba , alışveriş, bide herkes kendini çok duyarlıymış gibi konuşulan deprem açlık vs vs gibi konular var.Benim bu aralarki en büyük konum okulum ailem.Okuldan atıldım.Ailem ayrılıyor.

ya ben küçükken en büyük düşüncem bi sonraki gün gol atabilme ihtimalimdi.....

Wednesday, February 17, 2010

Bana derdim var deme.....

Çoğunuzun bildiği üzere ben insanlara yardım etmeyi seven biriyim aslında ama bu görüşümü saolsun hayat denilen varlık değiştirdi.Evet artık insalara yardım etmeyi seven birisi değilim.Birde benim yardım anlayışım biraz farklıdır.Ben bazen birisini sırf selam vermeyi onunla konuşmayı bile iyilikten sayanlardanım tabi benden başka böle birileri varsa.Genelde karşılık beklemem adı üstünde iyilik bunun.Fakat benim iyiliğime sen ters tepki verirsen.Bunuda sana ödetirim.Neyse,Durumumu bilmiyenler ve anlamayanlar için bir kere daha yazmak istiyorum toparlama gibi düşün bunu.2005te bilkente girip 2006 da atılanlardanım tam yurtdışına gidicekken af çıktı diye sevinip geri bilkente dönenlerdenim 2009 oldu bu arada geçen süre.2010 da yeniden atılanlardanım.Ailevi durumu belli olmayanlardanım. Bana sorarsanız gerçekten boktan bi hayat yaşıyorum. Eğer diğer tüm yazılarıma bakarsanız en çok bunun noktalama işaretlerine dikkat ediyorum, çünkü ciddiye aldığım bir konu. Bir de şöle insanlar var benimle aynı zamanda bilkente girmiş, son sınıfta olup,internette msn dir face tir nette görünce selam vermezler sizden gelincede ters teperler.Evet çok sinirleniyorum böle insanlara yüzünün ortasına yumruğumu gömmek istiyorum sonrasında içim acıyacak biliyorum ama bunca sene hiç kalmadan son sınıfa gelebilmene rağmen benim bu kadar boktan bir durumda olduğumu anlayamayacak olman kendimde şüphe yaratıyor.Gerizekalı bile değilsin gerizekasızsın sen umarım bu bişileri değiştirir.Bana acı demiyorum ama konuşurken biraz daha dikkat etsen olmaz mı ? En azından bizim için. Diğer herkes ne düşünürse düşünsün ben dostlarıma gerekirse yumrukta atanlardanım. Yüzüne söleme cesaretim de var. Ama şu anda o kadar sinirliyim ki. Zıtlık yapmana tahammül edebilicek bir durumda değilim. Şu anda 5 saat derse girmek ve 5 saat işe gidebilmek için hayatımdan 10 yılımı verirdim ben. Sense şikayet ediyorsun. Sen bilirsin.....

Hadi rüzgar gel bi 7 de tur atalım.....

Wednesday, February 10, 2010

Yalan

Vee işte hayatın belkide en büyük gerçeklerinden birine geliyoruz.Yalan.Bakın baştan söliim tepki almak istemiyorum ve din karşıtı birisi değilim ama herkesin inancı kendine yani sonuç olarak Tanrı diye bahsettiğimiz sonsuz bilgelikteki ve sonsuz yücelikteki varlığın %100 kanıtı yok demek istediğim şey 6 milyardan fazla insan gerçekten bir yalana inanıyor olabilir neyse.Sadece yalanın aslında bi çok şeyin üstünde olduğunu göstermek için verdim yukardaki örneği.Yalanın benim hayatımdaki yerinden bahsedicem sizlere.Öncelikle azcık ta kendimde mi bahsetsem ki ? ya da neyse o kadar yazıyı okuyan beni tanır mı ki ? Acaba o kadar yazının hepsi koca bir yalan mı ?hı hı hepsi koca bi yalan mı ? bilinmez....neyse sonuç olarak ben aslında yardım etmeye hevesli biriyimdir eğer imkanım varsa şu anda bunu okuyan sen gibi bende sevdiklerime yardım etmeyi isterim okurken ne kadar rahat ve hayalinde düşününce ne kadar kolay gibi diil mi mesela bi aradaşının evi taşınırken senden yardım istese gitmez misin ? en fazla 3 saat boyunca onu indir bunu yükle yapıcaksın sonunda belki bi ödül bile kazanabilirsin.Yaparsın yaparsın biliyorum.(noluyo bana ya ben konuşmam ki okuyucuyla....) yalan a dönmek istiyorum.Yalan benim dünyamda kesinlikle var olması gereken birşeydir.Bi noktaya dikkatinizi çekicem sadece sölediğim yalanlar tanrı örneğindeki gibidir.Yani tanrı yoksa herkes üzülcek ya da sevincek mi ? bence kimse üzülmiycek ya da sevinmiycek en azından kolunuz kırılsa daha çok üzülür ya da herhangi bi lotondan en çok paranın bi azını kazandığınızda daha çok sevinirsiniz diye düşünüyorum.Benim yalanlarımda böle hani bi gün size yalan sölediğimde bunun gerçeğini bulduğunuzda bu sizin hayatınızda nerdeyse hiç birşeyi değiştirmez mesela adım ? çok mu önemli ? yaptığım iş ? senin hayatına var mı bi katkısı? geçmişim? doğru bilsen ne ? yanlış bilsen ne ? anlatabildim mi ? genelde böle yalanlar ve hep sölerim....kendi sebeplerim var.....genelde kişilerin arasını düzeltmek için ya da istemediğim durumlardan kaçmak için sölerim yalan.bi yere gitmem gerekiyor yerine ortama girmeden düşünürüm şöle olursa böle böle olursa şöle yaparım diye ona göre bi giriş bulurum en alakasızda olsa "geçen lasgevastaydık" gibi bi kullanımdan yola çıkıp sıkıldıysam hadi benim gitmem lazımı bi şekilde yalanla bağlarım......


Bu defa bağlıyamıyorum.Gideri, geliri, eğrisi, doğrusu yok.(çok özür dilerim) assiiktir gerçeği söledim.Diz kapaklarımın arkasından dirseklerime kadar tüylerim diken diken oldu.Daha ben bile emin değilken gerçeği söledim.Ve istemediğim durumdan kaçamaz oldum.Hayat insanı bu hale mi getiriyor?Gerçekten birine yardım edemicek durumdaysan bile dur şunu hallediyim gelirim demek yerine yok abi yardım edemem mi geliyor ? bunun başka bi yolu olmalı bi çıkış yolu olmalı mesela köprüden önceki son çıkış ya da ya da ya da hiç istemiyorum ama acil çıkış olmak zorunda çünkü hayatımı yalanlarla değil yalan söliyerek kurdum ben gerçeklerin etrafında dönen yalanlar kimseye olayın fazlasını anlatmamak benim özelliğim muhabbetimi bilenler bilir ben lafı uzatmayı sevmem bi olay vardır direk sölerim şöle yapmam:

--offff

- hayırdır nooldu ?

-- offfff dayım

- olm nooldu sölesene

--dayım gitmiş adam vurmuş sonra yakmış mı naapmış

- olm saçmalama olur mu öle şey doğru düzgün anlatsana

--vs vs uzaaar gider bu böle

demek istediğim böle değilim sölediğim şey %70 yalandır ama gerçeğe en yakın yalandır ve gerçeklik payıda vardır %40 ta olsa vardır.meselaa

-babam arabamı benden alıcak(%40 ihtimalle alıcaktır ama benden almasının asıl gerçekliği bana kızgın olmasıdır bunu zaten anlarsın en azından ben seninle konuşurken seni bu kadar zekisindir diye tahmin ederek konuşuyorum değilsen konuşmayalım).

sonuç olarak yalan benim hayatımdadır yalanları severim hayal kurmakla kendine yalan sölemek arasında çok büyük bi fark görmem.Tanrı örneğini verebilirim yine burda.Ve sevgililere olan yalanlar.Sen çok tatlısından tut sensiz yaşıyamam.ama ayrılınca zaten kaşardı.hangisi gerçek hangisi yalan o insanı tanıyarak bilebilir miyiz ki ?zannetmiyorum.Kendimle çelişkiye düştüğüm her zaman yalan söledim birilerine ve çelişkimi unutup yoluma devam ettim çünkü sölediğiniz her yalanı hatırlamak zorundasınızdır.Ona göre davranmak zorundasınızdır.Mesela adınızı farklı sölediniz örneğin adınız ayşe ama siz fatma sölediniz biri size fatma dediğinde bakmalısınız diyelim ki bakmadınız ama farkettiniz size seslenildiğini dalmış gibi yapmalısınız yalan sölemek kolaydır derler hayır yalan sölemek zordur.Yalan sölerken dikkat edin ve şu tarz yalanlar sölemeyin.

bi damat adayına kız tarafı sorar:

-oğlum içki kullanır mısın ?

--hayır efendim.

-oğlum sigara kullanır mısın?

--hayır efendim.

-oğlum uyuşturucu filan kullanır mısın?

--hayır efendim.

-oğlum kumarın var mı peki ?

--hayır efendim.

-oğlum senin hiç mi kötü özelliğin yok ?

--biraz yalan sölerim....

Kemalettin Rüzgar'a saygılar ve sevgiler.....

Wednesday, January 27, 2010

ya bi gidin işinize.....

Derler ki baharda hertaraf aşk kokarmış..peki kabul...hatta önce tomurcuklanırmış ağaç ya....zaten bu aşk dedikleri şeyi herşeye benzetiyolar garibimin bi kendi kalıbı yok neyse....tomurcuklandı mı abi sonra insanların gözlerinde ışıltılar saçmaya başlıyo nasıl bişiyse böle hayat insanlara daha bi güzel daha bi çekilebilir geliyo insanlar daha iyi geliyo çocuklar daha sevimli arabalar daha temiz.Sokaklar ayrı bi doğal hani doğal ama orjinal de aynı zamanda insanlar hepsi ne güzel ya bahar gelmiş.yeni yeni kuşlar cıvıldıyor off mükemmel ya elele iki tarafı ağaçlı bi yoldan yanında sevgilin varken yürüyorsun....Bi bakmışsın yaz olmuş tomurcuklanmalar artık büyümüş hemde kocaman kocaman olma yolunda öle sağlam ilerliyor ki bitmez sanıyosun içinde korku bile yok ya o kadar iyisin yani tatillere gidiliyo her gece dışarı çıkılıyo alkol ekleniyo gülünüyo eğleniliyo derken yaz tüm hızıyla sürüyo şarkılar sevgililere hitap ediliyo tüm şarkılar onu anlatıyo yokluğunda sesiyle yetinmeye çalışıyorsun eğer o gece yalnızsan sabah olsada onu görsem diye uyuyosun sabah oluyor kahvaltıdan sonra saçını başını düzeltip kendini onun yanında güzel hissetmek için bakımını yapıp haberleştiğiniz yerlere gidiyosun belki ilgi görmek için biraz trip atıyosun ilgi geliyo şımarıyosun bi kız ya da erkekten onu kıskanıyosun davranışların değişiyo yaz sonuna gelinmiş hava hala köpek gibi sıcak.Kıskançlığın sana olan ilgiyi arttırdığını görmüşsün daha da kıskanmışsın unutarak şu lafı "fazla kıskançlık aşık usandırır" yok ya öle diildi ama bu lafta oldu bence.Bi de bilmezler sevgililer sonbahara beraber girilmeeezzz.İlla bi ayrılık olcak hani onsuz yaşıyamam lafı hani bi daha öle sevmicemler vardır onsuz yaşayabildiğini ilk banyodan sonra aynada bornozla burnundan akan suyu temizlediğinde fark edersin bak onsuzda nefes alabiliyosun.Sonra arkadaş arasında yayılan bu ayrılık izleri başlar karşı tarafa küfretme sedromu olarak adlandırırım.Yok zaten şöleydi yok zaten böleydi poposu küçüktü çenesi büyüktü bıdıbıdıbıdıbıdı ne gerek var ki konuşmaya bitti ama yedirememek ve en anlamadığım trip "ben ayrıldım" fark eder mi kimin ayrıldığı iki tarafta bi şekilde tek kalıyor.Üzerine onca acı cabası ve acıların bıraktığı derin derin yaralar sonbaharın bitimine doğru başlar havalar iyice soğumuştur bazıları hemen hasta olur daha çok ilgi bekler daha azını görür ve bu yaralarını arttırır.Ve kış gelir genelde her kışın sonu bahar derler niye kış kötü bişey mi ? Ya bi gidin işinize....kış olmasa o kadar kar yağmasa tüm onca çekilen acının bıraktığı izleri ne örtücek ki ?yeni bi bahara kadar ?evet her kışın sonu bahar ama bahara hazırlıyan kışı üzmek olmaz yoksa yaralı çok insan dolaşır etrafta be.....saygılarımla.....

Sunday, January 17, 2010

Ve senn.....

Kaç yüzyıldı hatırlayamadım.Aslında galiba baya oldu.Ya da neyse zamanın çokta önemli olmadığı bir yerdeyiz aslında.Biraz egomu tatmin edicem bu defa.Bilirsin "bak demiştim ben sana" demeyi nasılda çok severim değil mi?Kardeşş!!.Yine karşılaştık.Biraz değişmişsin ama dediğim gibi biraz.Ben de değiştim tabiki de.Hemde çok sandığından daha çok üzerime yolladığın tüm karanlıkları attım.Tüm sarılıklardan kurtuldum.Tüm beyaz tenlileri bi kenara ittim hayatımda.Tüm salakları bıraktım.Ama sen,sen başkasın acaba insan olsan neler sölerdin.Benim en büyük düşmanım sensin....şimdilik.Bu defa sende farkındasın yenicem seni.Biraz eskiye dönmek istedim sadece en sevdiğim renki hatırlar mısın ki ? dur bi ipucu veriim siyah.Beremi hayırlar mısın hani benden çaldığın.Siyahını buldum.Monster ı bilirsin.Artık Kartal var.Toprak hala aynı Toprak.Bildiklerimin azı hala aynı ama çoğu şeyi yeni öğredim ve seni yenmek için yeticeğini biliyorum.Güçsüzlüğünü bekliyordum sadece.Karşında var gücümle durup beni defalarca yıkmana rağmen pes etmediğimi gördüğünde ne düşünüceğini ve yüzünün alıcağı şekli görmek için her defasında kalktım.Dizlerim kanadı kalktım.Yüzüm çizildi kalktım.Ellerimi kırdın kalkamiim diye,bileklerimi kırdın.Yinede kalktım.Beynimde girdin yine kalktım.Ve şimdi burdayım.Bu ahlaksız oyunlara devam etmek günah.Uyan bak şimdi gerçek rüya başlıyor 2 gün kaldı dünya saatiyle benim satimle mi tahmini 1 ay var 24 gün filan işte sen ne dersen.Hayalini kurduğum yerleri geçtim.Tek bi engelim kaldı sonrasında herşey biticek.Herşey.....Ve senn.....koparıcam seni.....