Wednesday, December 30, 2009

Süpriizzz.....

Bir su kenarındaydım nerde olduğumu bilmiyordum ama suya bakarken buldum kendimi eğilmiş sadece suya mı yoksa içindekilere mi yoksa sadece kendimi görmek için mi bakıyordum bilmiyorum su bulanmaya başladı bi pislik çıkıcağını anlamak için filozof olmaya gerek yoktu.Bazı arkadaşlarımı bekliyordum belkide.Etrafta sesler yükselmeye başladı aslında ilk bakışta hiç ses olmadığı için gelen 3 5 küçük ses büyük gibi gelmişti.Derken sesler gerçekten artmaya başladılar.Uğultuya dönüştüğünde çevremde insan oldukları idda edilen nesneler küfürlü küfürsüz konuşmaya başladı bana bakışlarına alışmıştım artık yalnız olmaması gerek ama yalnız niye ki ? bakışları.Bacalarıma kadar çamura battığım için olabilir galiba.Sancılarımda artımıştı.Bulduğum yiyeceklerin tadına diyecek yok ama tek sorun beni hasta etmeleriydi.Kalkıp uzaklara doğru bakmaya başladım özlemişim bunu ne zamandır yapmıyordum ki?? Ama bu defa farklı.Çok farklı bi his.Sanki bi arkadaşımla sözleşmişim de o geliyor.Sanki birinin geldiğinin farkındayım ya da birşeyin.Hiç birinden emin olamadım tek emin olduğum şey vardı.Gelecek olan şey yerden yüksekteydi.Tek bildiğim buydu.Uzaklara anlamsız anlamsız ama inançla bakıyorken çevremdeki insanlar artık beni farketmez olmuştu bakışlarım kesmedim...sonunda...Uzaklardaki dağların tepelerınden birşeyin hareketlendiğini yüksekten bana doğru geldiğini hemde hızla geldiğini anlamıştım gelen bu şeyin vahşi olduğunu anlamak kolaydı.Arkasında bıraktığı toz bulutunun yağmurlarından anlıyabiliyordum ne kadar vahşi olduğunu.Yaklaştıkça kanatlarının farketmeye başladım rengi bile belli değildi o kadar pisti aslında.Ama rengini hissetmiştim bile gece laciverti ;).Öle olmalıydı.Hızını arttıra arttıra bana doğru geliyordu.İnsan bilmediği şeyler korkar bende korktum.Sonra düşündüm eğer beni ezip geçebilicek kadar güçlüyse ezip geçsin zaten o zaman ya.Yaşamak için pekte çok bi sebebim kalmadı nasıl olsa.Tamam dedim gel.Gelip geçebiliceksen eğer gel bakalım.Ama dikkatli ol kolay nokta değilimdir dedim.Çoğu kişinin bırak görmeyi duymadığı şeyler yaşadım yaşıma göre fazla şeyler o yüzden ölüme o kadar da çok gaddar değilim diye düşünürken büyük bir kükremeyle hızını arttırdı.Çeyrek bilmeden biraz daha fazla vardı aramızda tam üzerime doğru geliyordu.Arkasındaki toz bulutu pelerin gibi arkasında havalanırken dişlerini sıkmış bana doğru gelme çabasının ne kadar uzunzamandır sürdüğünü anlamıştım.Beni ezip geçmek beni yok etmek için uzun süredir bekliyordu diye düşünmüştüm.Bunca zaman bunalmış olmalı şimdi tüm hırsıyla üzerime üzerime geliyor.Hiç kıpırdamadım.Tam ortalamış beni ve bana doğru hızla geliyor.Giderek yaklaştı.Yaklaştıkça büyüdü.Derken bişi farkettim.Pelerinin içine gömülmeye başladı hızını azaltıyordu.toz bulutuyla saldırıcaktı.Bunu hiç düşünmemiştim.Şansım çok azdı nasıl bi savunma yapabilirdim ki ?.aklıma hiç bişi gelmedi ama zekasınada hayran kaldım hemde göstere göstere attığı bu kocaman yumruğa.gözlerimi kapatıp ellerimi öne doğru uzattım tahmini bedenden 60 dereceyle yeri göstericek şekilde uzattım kollarımı.gözlerimi kıstım toz bulutu olsada yinede görmeliydim başka ne saldırısı var diye.Artık gelmiş olmalı diye düşünüyordum toz bulutu etrafımdakilerin kaçışmasına sebep olmuştu bu güzeldi işte.ellerime bişi dokuntu bi metal kadar soğuk.Gözlerimi açmadan kısık birşekilde ne olduğunu anlmaya çalıştım.işte O.Bende tam olarak Onu bekliyordum.Türünün tek örneği olan.Benim için gelmiş olan.Benim canım KARTALIM.....Hoşgeldin.....

Kale

Kendi kalemi kurduğuma inandığım zamanlardı o zamanlar etrafımda çok insan vardı parmak ucumla silemiyeceklerim arasında bulunan.Onların beni anlamayacağını düşündüğüm için soyutlardım kendimi ortamlardan Libert'in doğum gibi hatırlıyorum bunu ya da bna onu hatırlatıyor sahip olduklarını düşündüğü şeyler onlara sahip olmuştu ve bunu anlatamıyordum çünkü onlar mutlu görünüyorlardı ve bunda yanlış birşey görmedikleri için de beni anlamayı reddediyorlardı onları suçlayamam. Başkaları için büyük şeyler yaparken bulmuştum kendimi.Bunun içinde ailemde arkadaşlarımda vardı.Genelde doğruların gerçek olmadığına inandığım için yalanlara inandım ben hep ne pembe ne de beyaz yalanlardı bunlar ama güzel tarafı bana ait olmalarıydı.Bunu anlatamadığım için anlatmayı bıraktım sadece inandım yalanlarıma.Arkadaşlarımı ingilizceyle laptoplar sarmış bırakılmış dürtüler arasında dolaşırken kendimi raki feller kulesine tırmanırken buldum aşşa bakınca asfaltta et kurutan insanları görüceğimi bildiğim için aşşa bakmadım hiç.Üstümde hep deri giysilerimin olduğunu düşünen insanların aksine bıraktım kendimi aşşağıya doğru.Yırtılsın üstümdeki giysi et kurutan insanları umursamak ya da umursamamak için bimiyorum düştüm canım düşündüğümden daha fazla acıdı yoksa bu kadar acıyacağını düşünmediğimden mi atlamıştım.?? Kaleme gelirken hep üstüm başım yırtık üzgün döndüğüm zamanlardı.Arkadaşlarımla konuşmak içki içmek benim tatilimdi.Bunu onlara sölemedim sölemiycem.Onlar modern çağın kölesi olabilir.Ben olmayacağım.Hala dışarlarda "bi yer"ler var konuşarakta eğlenebiliceğim.Şu anda Çıkmamamın tek sebebi onların kırılmamasını istemem.Kaçı anlıyor ki derken bi baktım onlara beni anlayacak kadar beyin hücresi olmamasından değil.YAzmadı sölemesinden zor ama galiba bnei anlamak yerine modern çağı seçmek daha kolay zaten beni anlamalarını beklemek galiba bencilllik olur olsun ben bencilim kale benim kural benim.Kaç Kale de modern çağ vardı ki ?

Meleklerin Sözü Var

Hayatınızda yaşadığınız özel şeyleri bazen birilerine yani dost,yakın arkadaş vs adınız siz koyun ona anlatırsınız ki bi ortamda anormal davranmanız gerektiğinde birinei bunu görsün ve sebebini anlasın ki sizi durudrmaya kalksınlar engellesinler.....



Hikayeye geri dönüş.....

Daha öncede bahsettiğim gibi anı hatırlama krizleri olduğundan emin olduktan sonra yaptığı işlerin listesini tutmaya karar vemrişti çünkü hangisi gerçek hangisi kriz ayırt etmenin bir yolunu bulmalı ve bu şekilde yoluna devam etmeliydi çok fazla durmuştu kaşları gözleri duyuları ve olasılıkları paslanmıştı yolunda gitmemesi normaldi çünkü meditasyonları bırakmış uykuya hasret gözleri ve çok acıyan bir kalbi vardı......Bir kalbi vardı taa eskiden ama taşa çevirmişti kalbini geçen 200 yıl önce ama sonra Onu gördü.En serseri zamanında en uçuk kaçık zamanında en yalnız en çaresiz en herşeyini kaybetmiş zamanında.En güçlü zamanınd sanki yaşamının tamamında Onu tanıyordu bir olaydan herkes farklı bi sonuç çıkardığında O ve kendisinin sonuçları aynı oluyor,aynı şeylere gülüp,aynı şeylere üzülüyorlardı.Savunmaları aynı mekanizmaya bağlı gibi olduğundan ikiside sadece birbirini acıtabiliyordu ve taktir edersiniz ki O daha çok acıtıyordu.....

Tuesday, December 15, 2009

Bazı Sorularım Var.....Cevaplamaya G.tü Olan Var Mı ?

Bir çok kişi benim bir ilişkimi bitirdim diye baya bir eleştirdi bunu yapmamalıydınlardan tutunda ondan daha iyisini bulamazsına kadar aklınıza ne gelirse evet hepsini sölediler.Peki (1.sorum) bu ilişkiyi yaşarken ben 2.5 yıl onların laflarıylamı yaşadım da şimdi onların kararıyla ayrılmıycam?.devam ediyorum.Yalan sölemekse eğer işin ucu ben yalan sölemenin en alasını yapabilen birisiyim..mına koyduğumun hayatı saolsun yalan sölemeyi önce aileden başlıyarak öğretti.Gerçekten iyiyimdir.Dedim ki ilişkimde sana hiçbir zaman yalan sölemicem en fazla bişeyi sölememişmdir açıklamamışımdır daha sonra açıklarım ki hepside böle oldu.Ama gel gör ki bana yalanlar sölenilmiş.Onların Lombak ya da L-manyak olduklarını ben senin ya da sizlerin bildiğinizi bilmiyor muydum?O kadar ortak noktadan bu çıkmaz mıydı?Biriniz de çıkıp (2.sorum) ya bunları sen burdan almışsın niye kendin yazmıyorsun sen yazmadıktan sonra başkasının yayınını herkes paylaşır ya diyemediniz mi?.Hadi hepsini geçtim yalandır şudur budur kimsede çok büyük bi kayıp yok gördüğüm kadarıyla iki tarafta özellikle benden taraf zaten artık hislerinin bittiğini sölemiş.üzerine de demiş ki sana yalan sölemicem gözlerine bakıp seni seviyorum demicem çünkü artık sevdiğimi hissetmiyorum.karşı taraf çok seviyormuş.2 ya da 3 ay geçmiş.hoşlanılmış yeni birinden.benim sorumluluğum olmayabilir ama ben yalan sölemedim.seninde sölemediğini sanardım.neyse.Belki dikkat etmişsinizdir ilişkilerde genelde şöle bişey vardır.İnsanlar önce çıkarlar çıkarken iki tarafta yok şöle seviyorum böle aşığım işte beraber mutluyuz iyi kız iyi çocuk güzel kız yakışıklı çocuk filan der birbirleri için ama ayrıldıktan en fazla 2 hafta hadi 1 ay olsun bi taraf başlar küfretmeye zaten kaşarın biriydi zaten herkese aynı şeyi sölüyen p.çin tekiydi.(3.sorum) madem ben böle biriydim benle niye bu kadar zamanını harcadın be kadın?.neyse.genelde insanlar hep herkesi dinlediklerini ve en iyi empatiyi kendilerinin yaptığını düşünürler.bir düşünün bi sorununuz olduğunda kime sölersiniz?yardım almak için kimi ararsınız?eğer aklınıza 1 ya da daha fazla isim geliyorsa siz empati filan yapamıyorsunuz başkaları sizden daha iyi yaptığı için yardım istiyorsunuz.ha olay maddidir o durum farklı.neyse konu dağılmasın.ilişkilerde sevgililer birbirlerinden anlayış beklerler.birbirilerini dinlemelerini beklerler.ama bi taraf fazla beklerse diğer taraf sıkılır.genelde kız tarafı bunu pek anlamaz.ve sürekli ya hasta olurlar.ya işte okulda yorulmuşlardır.ama erkek tarafı hep güçlü olmak zorundadır.hep yeni fikirlerle gelmek zorundadır.(4.sorum) seni benden daha fazla dinliyen birisi var mıydı hayatında?.neyse.ilişkileri bitiren bazı şeyler vardır.bunlar genelde küçük şeyler.bi taraf yaparken karşılık beklemeden yapar bunları.ama zaman geçtikte karşılığını arar.en azından öle hisseder.ve en ufak ya da en büyük kavgada bu karşı tarafın yüzüne vurulur.(5.sorum)yüzüne yaptığım şeylerden bir tanesini bile ima edicek bi bakış attım mı?.neyse.herkesin kendisine göre sebepleri vardır.ya da beklentileri ya da bunun gibi şeyler.istenileni yapmak hep zor ama istenilmeyeni yapmak genelde kolaydır.(6.sorum) istemediğini söleyip yaomaya devam ettiğim birtek şey var mı?.neyse.okuduğumu bildiğini yazmışsın uzun zamandır okumuyordum ne yalan söliim.bu seninde okuduğunu gösterir bana bunların hepsini sana yazıyorum.sen o günleri özlemiş olabilirsin ben seni özledim.(7.sorum)benim için çok mu kolay oldu sanıyorsun?.neyse.en azından özlediğimi sölicek kadar cesurum hala.sana sölediğim şeyler başkalarına sölemicem diye bişey dediğimi hatırlamıyorum.elbette sölicem onlar sevgiyle ağzımdan çıkan aklıma gelen şeyler.yine gelmiş yine sölemişim.yine gelir yine sölerim.bu benim kalbim.bu benim aklım.bu benim sözüm.bana sölediklerini başkalarına söleme diye bişey demedin ki sen hiç bi zaman.neyse.kalp kırma konusuna gelince.senin kalbin kırılmış değildi.senin kalbin soğuk değildi.senin kalbin hiç bişey değildi.senin kalbin bile yok.(8.sorum)eğer bir kalbin varsa sana bunca acıyı çektiren beni bu kadar çok sevip sonra arkamdan konuşmanı sitelere yazılar yazmanı sağlıyan bir kalbin varsa azıcık romantik olamaz mıydın?.neyse.ne kadar anlatmaktan nefret etsemde birtek şey anlatıcam.cemle elif beraberlerdi o zamanlar daha son zamanları.bende kalmışlardı beni kırmayıp.o gün sana çok kolay bişeyi anlatmam için uykumdan uyandırdın beni tahmini olarak hatırlıyorum ama genede kaç kere anlattığımın sayısını az sölüycem 3 kere anlattım hala anlamadın ve uyku siniriyle sana bağırdım.evden çıkıp gittiğinde.kafama kurşun sıkılmışa dönmüştüm.(9.sorum)sevmemiş olsam nasıl peşinden koşa koşa gelir sana sarılır ve çok korkmuş olurdum?.neyse.bitmiş bir ilişkinin ardından aklıma gelmen dışında bi iki kere ortak arkadaşlarımızdan birisi dedi ki senin sözlerinmiş bunlar " inşallah çok güzel bir kızdır, inşallah çok mutlu olur." ben bunları senin sölediğine inanmıyorum.seni asla aldatmadım.sen varken hiç kimse yoktu.senden hür irademle ayrıldım.artık monotonluğundan bıktığım için ayrıldım.monotunluğunu bile bile yapmacık hareketlerin yüzünden ayrıldım.artık farklı birşeyler aradığım için ayrıldım.artık seni sevmediğim için ayrıldım.küçük şeyler vardır kir gibi görünmezler zamanlar kalınca onlar çıkmıyorlar.ha bana gelince senin hakkında herkese her sorana aynı şeyi söledim."o çok iyi bir insan umarım karşısına çok düzgün birisi çıkar umarım çok mutlu olur" bana yaptığını başka kimseye yapma olur mu?bu belkide senden son ricam.....saygılarımla.....

Sunday, December 6, 2009

Kendim için.....

Şimdi bir düşünün gözleriniz boş boş uzağa bakıyor nefes alıp verişinizde bir grilik var bağımlısı olduğunuz bir şeyenden mahrum bırakılmış gibisiniz.Bir iş var bir olay çok çabaladınız belki ter döktünüz hatta kan bile akıttınız o derece olması gereken bir iş çünkü durumun bu kadar kötüye gitmesini istemiyorsunuz.Bu kadar çaba bu kadar emek zahmet yorulmadan sonra yaptıklarınızın yeterli olduğunu düşündüğünüz anda sizden daha güçlü biri çıkıyor yıkıyor tüm yaptıklarınızı şimdi düşünün o anda ki duygu emeğin boşa gitmesi sinirin emin ve hızlı birşekilde kendini göstermesi ağzınızdan "hhh" diye birses boş boş uzaklara bakarken gözlerizden anlamsız bir yaş geliyorsa evet beni anlıyorsunuzdur bunu tamamen kendim için yazdım şükürler olsun ki en azından özgürüm.....

Tuesday, November 10, 2009

Düşen bir Melek için.....

Öncelikle verdiğin tüm mutluluklar ve acılar için teşekkür ederim.Bunu biraz açıklamak istedim mutluluk açıklanıcak birşey yok gayetinden çok mutlu ettin beni bunun için teşekkürler ama verdiğin acı.....bunun için de sonsuz teşekkür ve minnetimi sunarım sana keşke diyorum keşke bu acıyı bile bir şekilde telafi edebilsem şaşırma kızgın, kırgın,nefretli yani sana karşı kötü bişiler beslemiyorum.Verdiğin acı olgunlaştırdı bunun için teşekkürlerim.Anlıyorum seni.....İlk başta anlamalıydım hayatıma umarsızca düştüğünde anlamalıydım özür dilerim sebep olduğum tüm sorunlar için.Elimden geldiğince yapmamaya çalışıcam ama biraz bahsetmek istiyorum geçmişten geçmişimizden.Merak etme herhangi bi isim kullanmıcam bilinmicek kim olduğun.Acı doruklarda olsa bile kızamıyorum sana.Biraz kendimden bahsedicem önce okuyan biraz anlasında aptal değil aşık olduğumu anlasın.hoş yazılarımı okuyanlar az çok anlarlar.Neyse.Bir boşluktaydım ben sen bana rasladığında içimde değildi bu boşluk dışımdaydı o kadar güzel sarmıştın ki, kendimi o kadar güçlü,özgür,senin hissetmiştim ya o kadar mutlu etmiştin ki beni aşkla tanışmam seni ankaraya tanışmamla aynı güne rastlar :) güzel bir gündü.geceler boyunca beni aramaların bitmesin diye ne çok koşardım internette bir sorun çıkarsa diye heycanlanmamaya bile çalışıyordum.Heycanlanınca ne olduğunu sen biliyorsun :) neyse.Bana bakışlarında beklediğim o hüzün vardı işte hep görebiliyordun içimi dışımı kalbimi bende o kadar sağlam değildim sen beni bulduğunda benimde yaralarım vardı başını öne doğru eğer anladığını sölerdin gözlerinle yaralarımı yüzüme bakıp gülmediğin an yoktu ki.Gözündeki ateş kalbimi yakınca sandım ki aşkımız bir ömür sürer.Artık aşkımız değil galiba ama aşkım sürücek.Napiim kalbe söz geçmiyor işte.Benim için aile hep demekti ki : Anne baba çocuklar dışarıdan çok uyumlu mutlu görünür ama içeride herkes kendisini yalnız hisseder.Aile böle bişey değilmiş teşekkür ederim bunu sen gösterdin bana.Sonsuz teşekkürler.Daha önce hiç böle bi veda şeyleri yazmamıştım.Garip geliyor.Hissedemiyorum.Çünkü bitmiş aşkın bana hissedemiyorum.Hata olduğuna nasıl inandıysan bitmiş.İnan kızmıyorum sana.Çünkü sen doğru bildiğin şeyi yapıyorsun.Sevdiğine inandığın adamın peşinden gidiyorsun.Git.Sonuna kadar arkandayım.Sonuna kadar destek veririm.Unutma hep bir telefon kadar uzağındayım.Ne istersen konuşabiliriz.Bunu anlamışsındır zaten çok sölüyorum çünkü.:)Ne yaptın nasıl yaptın bilmiyorum ama aşık kendine zilli.Benim için hep böle kalıcak mısın bilmiyorum.Seninde sölediğin gibi benimde yaralarım oldu.Daha önceleride sevdim.Hepsi bir bir silindi.Belki sende siliniceksin.İlginç senin silinmeni istemiyorum.Sevmek çok mu güzel yoksa çok mu kötü anlamıyorum bu dakikalarda çünkü çok acı veriyor ellerim titriyor.Yinede güzel birşey olarak geliyor.Neyse.Seni bu kadar desteklemem şaşırtmış olabilir diye bi kere hatırlatayım dedim sadece.Bir gün arabayla gidiyorduk.Sana demiştim ki "sadece senin sevgilin değil. Yeri geldiği zaman arkadaşın da olmak istiyorum.Hemde en yakın arkadaşın" işte bu yüzden seni bu kadar çok destekliyorum.Benim en yakınlarım yaptığım herşeyi anlıyor.Yaptığım herşeyi destekliyor.Sen ne yaparsan yap biz hep arkadayız diyorlar.Bir de galiba senin mutlu olmanı çok istiyorum ben ya.Senin mutluluğu hak ettiğini düşünüyorum.Benden daha fazla hemde.Geçenlerde bir yerde okudum ama nerde olduğunu hatırlamıyorum.diyor ki " Aşk fedakarlık ister" benimkisi böle bişey galiba.Çok aşıkım sana,yağmurdan çıkmış kedi gibi aşıkım tektanem.Sana sölediğim sıfatları hiç kimseye sölemedim ben ya da sana yaptığım tasvirleri anlatımları bir şekilde herşeyi sana bağlamayı daha önce yaşamadım ben.Ben çok büyük sevdim seni çok küçük bir zamanda.Merak etme gerçekten dediğim gibi olucak.Ben kolay giderim.Gidemedim bu zamana kadar çünkü hissetmedim.Bana aşık olmadığını hissetmedim.Bu gün aya da söledim.O umut bağladığım küçük yıldızlar var ya onlarada söledim.Artık hissedemiyorum diye.Üzülme benim için sakın.şu Funda Arar'ın şarkısındaki gibi.Tabi bir de Gülşen var.Ahmet abiyi unutmuş değilim.Seninle geçen bazı anılarımı anlatmak istedim sadece. Ama pek azını hatırlıyorum çünkü su gibi geçiyordu yanında zaman.Aklımda kalan ise kokun gözlerin ve gözlerinin arkasındaki ve sen gittikten bir saniye sonra kalbime batan milyarlarca iğneler.Yağmurları bırakıyorum sana bilirsin.:) ben mi ? ben.....Durucam burda.....Gidişini seyredicem.....Kıpırtısız sakin gibi görükücem.....Kavgasız olucak.....Fırtınasız olucak.....Saçma sapan olucak.....Organlarım birbirine vurucak.....Arkandan sessiz bakıcam.....Ben yine salağı oynucam.....Gülümsemen için gerekiyorsa gülmücem bir daha.....Bir maske takarım yüzüme gülen bir surat.....İnsanları kandırmak kolay.....Üzülme artık benim için.....Göz yaşı da dökme sakın.....Seni çok özlüyorum.....Özür Dilerim Sana Aşık Olucaktım Olamadım Seni Seviyorum Hemde Büyük Bir Aşkla Seni Seviyorum Benim Kanatsız Melek'im.....


Kaybettiğimiz Mehmet kardeşimin anısında saygılarımla.....Toprak Türk

Monday, October 26, 2009

bi dahaki sefere ben yazıcam

su notu okuyacak birkaç insan kadar iyi biliyorum ki su ana kadar cildirmamis olmam cildirmayacagim anlamina gelmiyor. ne yazık ki istatistikler her konuda oldugu gibi bu konuda da hepimizi yanıltıyor.

---

"ani hatırlama krizleri üç yüz dördüncü kez yıkadığınız bir lavabonun üzerindeki aynaya baktığınız anda altı yaşında yediğiniz bir tokadın acısını hıssetmenizdir. hiçbir zaman düşünmediğiniz, hiçbir zaman hatırlamadığınız her şeyi, o an ve yerdeymiş gibi, bir rüyadaymış gibi yeniden yaşamanızdır. bu krizler sırasında, sabahında eve nasıl döndüklerini bilmeyenlerın arasında sarhoş gecelerinde ne yaptıklarını hatırlayanlar bile vardır." HG, Ziyan

Nazlıya teşekkürlerimi bir borç bilirim onun yazısıdır çok beğenmişimdir.....

Friday, September 4, 2009

Hayatsızlık

Hayatsızlık: Bunun ne olduğunu öğrendiğimde 6 yaşımda başımdan geçen kötü bi hikaye gelir aklıma gerçek mi yalan mı onu bile sorgulamayı bilmediğim bir yaştaydım ve hayaysız kalmıştım insanlar benden sadece büyümemi olgunlaşmamı diğer çocuklardan daha farklı davranmamı bekledi ama öle olmamak için tüm gücümle savaştım bunu başardığımı düşündüğüm yıllarda nasıl da güçlü ve ulaşılmaz hissetmiştim önce bi tarafım kalktı sandım ve bunu düşürmek için insanları dinlemeye karar verdim çok insan dinledim dinledikçe insanlar arttı dinledikçe kalabalıklaştı çevrem ve çok istememe rağmen artık insanları dinliyemez oldum çünkü onlar benim dinlediğimi düşünüyorlar ve birbirilerini dinleme gibi sıkıntıları olmadığını ne de olsa onları dinliyen birisi olduğunu düşünüyorlar.Hayatsızlıktan nerelere geldik di mi dur dur hayatsızlıkla devam edicem çok insan görürsünüz aslında hayatsız yani yerler içerler sıçarlar okula ya da işe gidip gelirler belki gidip gelmezler ve bir ortama tutunmaya çalışırlar hayatsız bu diil hayatsız yer içer sıçar bi ortama tutunmaya bile çalışmaz ortamını kendi bi yaratmaz hatta ağlamaz gülmez hissiz olduğunu düşünün en iyi yaptığınız işi hala en iyi yapın ama isteksizliğinizi düşünün mesela matematikte çok iyisinizdir hatta 3 haneli sayıları aklından çarpabilen birisi olun hayatınızın anlamını bulup kaybederseniz hala çarpabilirsiniz o sayıları ama soyut bi şekilde soyutlaşmak hayattan sizi yalnız bırakmaz daha da kalabalıklaştırır içinizde sesler yoğunlaşır ve çevrenizdeki herkez öle yapma böle yap der sanki siz salaksınız ve bilmiyosunuz gibi ama biliyosunuzdur nasıl yapılacağınızı ama hiç bişeyi yanlış olduğunu bile bile yapmadınız mı ? YAPIN evet belki iyi hissettirmez her zaman ama güzeldir işte farklıdır saçma sapan şeyler için acı çektiniz mi bilmiyorum ben çektim ve çekiyorum saçma sapan olması sorun değil ben mutluyum bu belki mazoşistlik ama diil çünkü canım gerçekten çok acıyor ama bağırmak bi tür zayıflık zayıf olamamlısınız di mi hayır ya zayıf olun insanların çok olduğu bi yerde bağırın yapabiliyosanız helal olsun size ben o kadar güçlü olamadım hala ama çabalıyorum bi gün o da olur bu bağırma öle birine kızdığınız için diil acı çektiğiniz için belki anlamlı belki anlamsız bi sözcük ama deneyin ve ilk seferinde olmazsa küsmeyin kendinize ağız ses ve acı hala sizin.Teoman arkadaşım bi şarkısında bişey dedi "Yoruldukça kaybolur acılar" yalan acılar varken nasıl yorulabilirsiniz ki bunu kendi yüzünede söledim öle abi benim için dedi neyse ben yoluma devam edicem mi bilmiyorum ama deniyorum bi yol daha olmalı buralarda sanki daha önceden ama çok önceden 200 yıl önce geldiğim bi yere geri geldim evet herşey çok değişmiş ama o yolu kimse bulamaz ve bitek ben biliyorum eşyalarım sırtımda çok fazla yüküm var hepsini yanımda taşıyorum peluş yılandan şarjı bitmiş cep telefonuma bitik bira şişemden boş sigara paketine kadar herşeyimi taşıyorum yüküm ağır yüküm fazla sadece o yolu buliim yeter yük hala sırtımda ama o yolu arıyorum bulunca yazmaya devam ederim ya da bulamayacağımdan emin olunca şimdilik aramaya gidiyorum yoluma çıkan kişi ve insanlara sanki suymuşum gibi davranıcam dağ bile çıksa etrafından dolanır su sadece bilgi olsun diye söledim......Saygılarımla...... Toprak Türk.....

Friday, August 28, 2009

yola devam.....

Yargılamak diye bi terim vardı hani olayları gözden geçirmek işin doğrusunu yanlışını öğrenmek ve benzeri şeyleri objectiv bi gözle bakabilmek için yapılan bi işlem.Bunun çevremde olmadığını gösteren tüm sevgili arkadaşarım dostlarım aile dostlarım aile bireylerim ve benzeri kişilere sonsuz teşekkürü bi borç bilir ve yoluma devam ederim.....



Kulağımda müzikle tüm yolları dolaşmaktan başka bişey yapmak gelmiyordu aklıma zaten dinlemek istediğim de birkaç müzik vardı uzun zamandır dinlemek istediğim ve kulağıma taktım çevremde kalkanım monster yine bi grip içerisinde takılıyor doktor getirtmem lazım o da zor iş biraz uyusun diye bıraktım evin önünde takılıyor kendi başına arkamdakileri hissetmek için özel güç e gerek yok değil üstüne gözlerininiz 4 derece bozuk kulaklarınızın ağır işitiyo olması gerekiyor sanki önceden elf olanlar orglar tarafından yakalanmış ve geri orga dönüştürülmüş gibi geliyorlar sanki farketmiyorum yapmayın.....bi tapınak buldum ve başladım bittiğinde öğrendiğim tek şey şuydu çünkü dövüş sanatlarını öğretmiyorlar kendin su taşırken tuvalet temizlerken doğada koşarken dağdan düşer ya da çıkarken şelale altında dururken bilemedin doğal hayatta yemek ararken bi şekilde öğreniyor ve hareketleri keskinleştirebiliyorsun bana öğretilen tek şey şuydu "Dostlarını yakınında tut,Düşmanlarını daha da yakınında" yeri geldiğinde herkes cezasını alıcak bana kimi nasıl bulucaksın diye sorma 2 gün önce tuttuğunu koparan sensin diyodun tutmiim diyorum bunu tutarsam koparırım hele bi yanlışını göriim tutarsam koparırım yapma diyodum artık çok geç tuttum kopunca anlatıcam nasıl yaptığımı meraklı gözlerle beni izlemeyi bırak kendi hayatına bak saygılarımla Toprak Türk......

Thursday, August 27, 2009

Ben sanmıştım ki küçtüm ama daha sanıyordum ki ben büyüdükçe dünya küçülücek herşeye ulaşmak daha kolay olucak önce uyuduğum o güvenli beşik mi dersiniz döşek mi bilemem ama o yer büyüdü sonra ayakabılarım hatta giysilerim bile büyümeye başladı o kadar güzel ve hoş geliyordu ki insanlara artık birşeyleri ağlamadan anlatabiliyor ve istediğim şeyleri söleyince insanlar gülümseyere veriyorlardı sonra gitmem gereken yerler olduğunu sölediler benim gibiler varmış orda adına da şey demişler neydi hah okul gittim gördüm hiç biri benim gibi değildi hatta ilk gün bi kızla konuşuyordum erkek sanmıştım geçirdiği hastalık yüzünden saçları sıfıra vurulmuş bir kız yani anlıyacağınız o zamanlar azcık farklıydım.Sonra 2. sınıf çıktı herkes ooo artık büyüdün demeye başladı yazı diye bişey öğretmeye başladılar benimkisi asla güzel olmazdı zaten sevmem yazı yazmayı hep bi kolay yolunu aradım herkes harıl harıl yazarken ben kekeme gibi yazardım zaten kekemeydim de sonradan açıldı konuşmam hala takılırım büyüyen sadece bunlar olmadı artık babam arabayla okula bırakmak gibi bişey yapmıyordu büyüdün sen kendin yürü demeye başladı okula yani yollar büyüdü hep geçtiğim yerlere baktım giderek büyüyolardı o zamanlar para kazandıklarını anlamıyordum ama demekki kazanıyolarmış diyorum şimdi düşününce.Sonra harçlıklarım büyümeye başladı tabi harçlığımdan daha hızlı büyüyen enflasyondan habersizdim ben.Almak istediklerim büyüdü ya da fiyatları desek daha doğru bi aralar ayaklarımın büyümesinin hiç durmayacağını zannnettim orta 1 vardı benim zamanımda şimdilerde 6. sınıf diyorlar o zaman 41 numara ayaklarım vardı kimseye gerçek gelmiyordu ama doğruydu aynada ben bile artık daha büyük görünüyordum elbiselerim değişmiş yani önlük gitmik kravat gömlek pantolon geldi orta 1 bitmeden kıyafetler giderek küçülmeye başladı derlerdi sonradan anladım küçülen onlar değil benmişim orta 2 de yine okulum değişti daha farklı bir okul daha büyük arkadaş çevreleri vardı bu okulda ben hep büyük iyi sanırdım ama arkadaş çevresi karşıda ne kadar büyükse aralarına katılmak o kadar zor oluyormuş meğersem.Evet başlarda baya bir zorlandım hatta benden nefret ettiler nefretlerin büyüdüğünü o zaman anladım tabi kavgalarında onun öncesinde bi orta okulda burnum kanamıştı yediğim bi kafa darbesi üzerine ve sonrasında hiç büyük kavga görmemiştim taki orta 2 ye kadar büyük bir kavga ve tabiki alınan her darbede açılan büyüyen yarayla beraber bi dünya görüşü var tabi cevrene göre hala küçüksün abiler ablalar sana hala çocuk muamelesi ve böle böle büyüyo bunlar diyolar hmm demekki kavga büyütüyor e o yaşta var mı daha ötesi büyü de büyü büyü de büyü kavga da kavga ve büyümek = kavga etmek ti bi aralar benim için sonra lise oldu bi sınava soktular orta okuldaki başarımı yanımda oturan arkadaşıma borçlu olduğum için lise sınavında başarısız oldum büyük bir başarısızlık artık sınavların önemi daha bir büyümüştü ben fark bile etmemiştim.Düz bir liseye başladım adına Sivas Lisesi diyorlardı ilk 6 ay herşey aynı gibiydi ilk gün yediğim fizik öğretmenimden olan büyük tokatı saymazsak 6 ay sonunda kar yağmaya başladı ve ilk büyük kavgama karıştım nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama büyük kırmızı bişey bana geldi çarptı adına kar topu diyolar kan topu daha doğru olurdu sinir giderek artıyormuş hele de lisede kavga kaçınılmaz ve büyük polislerin bazı kavgalarda neden etkisiz kaldıklarını o zaman anlamıştım büyük bir kavgaydı lise kavgasına göre büyüktü o zaman biraz daha büyüyorum gibi gelmişti lise hayatım boyunca neredeyse her hafta lise çıkışında bir kavga ve sonra orta okuldaki bi arkadaşımın evinde pansuman ve sonrasında eve giderdim tabi üniverste sınavları geldi çattı büyük bir sınav kesin kazanmalısın küçük şehrin büyük adamlarından birinin çocuğu olmak anca o zaman belli oluyor insanların beklentisi büyük oluyor kesin iyi biyerler kesin büyük puanlar gelicek diye bekliyorlar ilk sınava girdim çıktım ve büyük bir kötü sonuç.Sonuç beni büyük ölçüde etkilemişti ama babam daha büyük etkilenmişti ki bana başım dik yürümek istiyorum dediğinde büyük koymuştu bazı şeylerin kavgada alınan yumruklardan daha büyük bi şekilde etkilediğini görmek büyük bir şaşkınlık yaratmıştı bende sonra üniverste dedikleri o yere geldim yine büyük paralar verilerek geldiğim bu yerde büyük insanlarla tanıştım birkaçıyla hala görüşmekteyim hatta dostum var aralarında o bilir kendini bi yazımı ona itafen yazmıştım neyse büyük adamdır kendisi.Sonuç olarak ben sanmıştım ki büyüdükçe bişiler küçülecek hayır arkadaşlar hayır büyükdükçe dünyada büyüyormuş yani büyüyün ki küçüklere yer açılsın bu küçük dünyada hepinizi saygıyla selamlar ve yazıyı burada bititirim(akustik fantastik öyküye devam edicem fanlarımın seslerini duyabiliyorum sonra nooldu diye büyük bir heyecanlar bağırıyorlar az kaldı merak etmeyin ben dizi yazarları gibi protesto vari şeyler yapmıyorum sadece zamanım olmadı)saygılarımla Toprak Türk.....

Monday, August 24, 2009

Kelimelerle yazılamayacak şeyler vardır ne kadar iyi tasvir ederseniz edin yinede hissiyatı başkadır.Hep bi tasvirde "hani şöle şöle dir" derim.bu defaki "hani" ile geçiştirilebilicek birşey değil.Ağzınız yanar ya hani çok acı bi biber yediğinizde ayran su ekmek geçirmeye çalışırsınız büyüklerinizden öğrendiğiniz gördüğünüz kadarıyla diil diil öle bişey de değil.Ne bi evlat acısı gibi ne de şehit annesinin duyduğu üzüntü gibi o kadar kötü değil çünkü ama farklı eli kesen kağıt ya da omza giren kurşundan daha acı veriyor çünkü aklında hislerinde kanında dolaşan bi madde gibi her kalbinden geçişinde acıtıyor işte evet evet böle bi tasvir olabilir aslında.Herşeyin olduğu gibi bununda bi "ama"sı var elbette ve hikayemiz burda başlar aslında sonudur ama sonun başlangıçı şöledir. Bir su düşünün akar su ya bildiğimiz akan akarsu.Bu akarsunun taşıdığını bazı alivyonlar var elbette akarsı bir gün bir oluka doğru akmaya başlamış hafif kalın ama yinede sağlam bir oyukmuş bu ve diğer tarafıda görünüyormuş ama alüvyonlar geçerken çarpıyormuş derken bir gün oyuk çatlamaya başlamış ama acıyı bi düşünün ya hissetmeye çalışın dişiniz gibi sanki dişiniz çatlıyo ama tamamen kırılmıyor ve arasına soğuk su ve hava dolup dolup boşalıyor çok can acıtıcı birşey ama yapıcak birşey yok alüvyonlar gelmeye ve çatlağı büyütmeye devam ediyorlar acı dayanılmaz olucak gibi görünüyor derken geçen alüvyonlardan bazıları artık acıtmamaya başlıyor ama büyükler öle acıtıyor ki küçükleri farketmiyo bile büyük taşlar giderek azalmaya başlıyor biyerden sonra artık eskisi kadar acımadığını orda sadece bir boşluk olduğunu hissediyorsunuz ve ordan hızla akan bir akar su artık acı yok artık acı yok elbette arada bir gelicek o büyük taşlardan ve soğuk rüzgar esicek acıyacak ama bu dövme yaptırmak gibi önce çok acıyacak sanarsın sonra acımayınca bi tane daha ve bi tane daha yaptırırsın çünkü düşündüğün kadar acımadığını anlamışsındır artık ve bi karar vermişsindir karardan her geri döndüğünde canın daha da sıkılır ve keşkelerin artmaya başlar acı yeniden belirir tam kurtardım derken alüvyonlar baş gösterir acı artar kalpten geçen bi madde gibi kanla berber ilerler damarlarda başlar bu defa acısı onu ordan çıkarmak istersin damarlarını kesip tüm kararlarını etkiliyen o maddeyi taneyi ondan nefret ettiğin filan yoktur ama hayatını kötü etkiliyodur acı sonuçta keşkeler olucak biliyorsun ama istemiyorsun artık keşkeleri ittirmeleri göz yummaları.Dedikleri gibi artık kendin gibi yaşamaya başlamalı özgür hissetmelisin bu şekilde acısada öle hissetmelisin çünkü ölesin artık.....

Bu yazıyı yazarken aldığım kararlar hiç bir şekilde sorgulanmayacak yargılanmayacak 3. şahıslar tarafından bilinmeyecektir saygılarımla.....

Toprak TÜRK

Tuesday, August 4, 2009

Yapabilirsin biliyorum.....

Kalk,uyumadığını biliyorum ayağa kalk.Kalk ve yüzüme söle ne söliyeceksin bu yaptığına kıskançlık denir biliyorum hatalıyım ama bu kadar ağır cezayı hak etmediğimden eminim hadi nolur ayağa kalk yalvarırım ayağa kalk Monster.Monster kalk nolur inlet gene tüm geçtiğin mahalleleri gece gündüz farketmeden bağır dinleme kimseyi özgürlüğüme özgürlük kat kalk Monster kalk.Tüm taşıdıklarının içlerine korku sal yeniden kalk Monster kalk yatma öle ölü gibi kalk kalk kalk.Kalk Monster çıkalım yine o yüksek tepelere de bakalım bulutların üstüne beraber kalk.Konuşmuyorum senle konuştuklarımı kimseyle kalk Monster kalk asfalt ağlasın yine kalk.Bi tek senin sesin kaldı çocukluğumdan sende gidersen napıcam ben kalk büyümüş mü olucam hayır istemiyorum bunu kalk Monster uyan kalk hadi kalk.....

Monday, July 20, 2009

bitmez....

Benim yalanlarım bitmez adımı hep başka sölerim.

Benim günlerim bitmez hep bir gün derim.

Benim şarkılarım bitmez hep birşeyler mırıldanırım.

Benim kahkahalarım bitmez hep gülücek birşeyler bulurum.

Benim duygularım bitmez hep birşeyler hissederim.

Benim eleştirileriem bitmez hep birşeylerde kusurlar bulurum.

Benim sarhoşluğum bitmez hep alkol bulurm.

Benim hikayelerim bitmez hep birşeyler anlatırım.

Benim kavgam bitmez hep birşeylere sinirlenirim.

Benim uykum bitmez hep uyuyabilicek biryerler bulurum.

Benim açlığım bitmez hep midemde bir boşluk bulurum.
..
Benim korkularım bitmez hep paranoya yaşarım.

Benim fotoğraflarım bitmez hep yeni pozlar veririm.
.
Benim yolculuklarım bitmez hep yeni yollar keşfederim.

Benim filmim bitmez hep çekicek yeni sahneler bulurum.

Benim düşüncelerim bitmez hep aklıma yeni birşeyler gelir.

Benim yazılarım bitmez hep yazıcak birşeyler bulurum.

Sunday, July 12, 2009

O gün anladım.....

Olayın zamanını bu zaman çevirmek gerçekten zor o yüzden zamandan bahsetmeyi pek sevmezdi ama uzun süredir yürümekte çeşitli yerlerde kalmaktaydı.Gittiği heryerde göze çarptığının farkındaydı artık paranoyası değildi bu insanlarla aynı yolda yürümeye çalışırken insanlar yollarını değiştiriyorlardı.Kendinize doğru gelen iri ve sadece gideceği yöne bakan ve diğer kalan şeylere tepkisiz iri yarı birisini görseniz acaba siz napardınız?O bunların hiç birine aldırmıyordu gittiği yerlerde insanlar O'nun hakkında konuşuyor ve göz göze gelmemeye çalışıyorlardı.Verdiği savaşlar sanki sınavları gibiydi ve şu ana kadar kötü olanları telafi etmeye başlamış neredeyse bitirmek üzereydi.Önce içki içmek için bi yere gitmek istedi ama sonra vazgeçti kendi uzayında bulduğu bi yere oturdu barmenden bi içki istedi ne olduğunu bile hatırlamıyordu kendi karışımını hazırlamak için birkaç şey daha hazırladı barmenle tanışması bu şekilde oldu farkında olmadan sosyalleşmeye başlamıştı bu o kadar da kötü birşey değildi artık sadece kendiyle değil başkalarıyla konuşmak ne kadar garip gelsede yinede eğlenceli bir hal almaya başlamıştı barmen çocukla konuşurken birileri daha gelmeye başladılar belliydi niyetleri merak ediyorlardı birşeyler duymak belkide bilgi almak içindi diğerlerinin önemli olarak gördüğü herşey onun için o kadar sıradandı ki.....Yinede onların gördüğü bu gizemi bozmak gibi bir niyeti yoktu.Sevmişti aslında orayı ve gün aşırı gitmeye başladı artık insanlara selam verip selam alıyor bazılarının hayatları hakkında sorular souyordu ne kadar sıkıcıda olsa insanları dinliyor ve hala insanların farkedemediği bilgiler var mı diye bakıyordu kısa sürelide olsa dinlenme yeriydi bursı.Ve bitti giderken insanlar O'na daha sonra ulaşmak için bir yol aradılar ama yoktu.O ben sizi bulurum gerekirse dedi ve arkasında birden fazla bakan çift gözlerle ordan uzaklaştı savaş alanına doğru geri döndü yüzü neden sürekli sinirli bakıyordu en son düşmanının yenilgiyi kabul etmesinden 48 saat geçmemişti bile ama genede başka çevrelere bunu bu şekilde ispatlamak zorunda olması illa bi kanıt olmak zorunda olması O'nun canını sıkmaya yetiyordu.Artık birşeyler hayatında düzelmeye başlamış olması O'nunda moralinin düzelmesine neden oluyor ve ilişkilerine de yansıyordu daha az sinirlenirken daha çok empati yapmayı öğrenmişti.Yaşadığı bunca şeyi dostlarına anlatmak için can atarken birden acaba ukalalık mı olur diye düşündü empatisinin biraz fazla geliştiğini söledi kendine ve çarpık bir şekilde güldü.Savaş alanında fazla kalmadı yeni kişilerle tanıştı ve bambaşka bi yere doğru yola çıktı hep isteksiz göründü ama aslında çok istekliydi başka biryer kaybolabiliceği ve kendi yolunu kendi bulduğu zaman birdaha kaybolmayacağı biryerdi burası bu kadar kişinin yaşayıp hergün evlerine gitmesinin başka bir açıklaması olamazdı dedi kendi kendine.Düşündü "ev" acaba kendi evi nerdeydi doğduğu yer? büyüdüğü yer ? olgunlaştığı yer ? savaşmaya başladığı yer? savaşlarını bitirdiği yer? ve bu yeni gittiği yer ? acaba neresi derken daha sonra bulmaya karar verdi bunun cevabını.....Oraya gittiğinde daha önce hiç karşılaşmadığı dostu olan elfle karşılaştı o kadar iyiydi ki rehberlik ediyor dinliyor bazen farkında olmadan paylaşmak için çok konuşuyordu ama elfte şaşkındı daha önce hiç görmediği birine bu kadar yakın hissetmesi ya da bu kadar çok şeyi bu kadar az zamanda paylaşabilmesi ikisi içinde garipti aile gibiydiler.Günlerin geçtiğini farketti.Artık birşeyler yapması gerekiyordu uzun zamandır geziyor ve geziyordu.İşlerine odaklandı üstüne başına şekil verip yaralarını gizledi teknolojisi sizin bildiğinizden daha geniş bir şekilde işlediği için bu normal denen bir insanın yaralarını kapatmasıyla kıyaslanamaz derecede çabuk ve kolay oldu.İşleri iyi gidiyordu güzel haberler almaya başlamıştı bile yakında olasılıklar istediği taktirde olduğunda daha sakin bi hayat yaşayabilicek ve kimseye hesap vermek zorunda olmayacaktı.ÖZGÜR olabilicekti.Bekliyordu sabırla.Daha sonra yine dinlenmek için gittiği sanılan bir yerde duruyor ve hayatını gözden geçiriyordu elinde içkisi vardı ve uzaklara bakıyordu o anlamsız bakışlarından anlaşılamayacak kadar uzaklara gidilemeyecek gidilmeye korkulacak kadar uzaklara birden birşey oldu aradığı sorunun cevabı buldu arkada bangır bangır çalan müzik diye saçma sapan şeyleri belli belirsiz duyuyordu sol omzunun üzerinde şimşekler çakarken sağ omzunun üstünden batan güneşin son ışıkları sağ gözünün kirpiklerini okşuyordu O o gün anladı işler yolunda ve dengede olduğu sürece mükemmel şeyler olucaktı artık kendini iyi hissettiği heryer onun evi olabilirdi döndü arkasındaki tüm diğer insanlara gülümsedi ve gitti.....

Tuesday, June 16, 2009

Sevgili Dostum....

Hayat saolsun öğretti düştüğüm zaman kalkmayı o yüzden düştüğümde elini uzatırsın bilirim ama tutmazsam yanlış anlama.Bi gün bi mekanda hesabı ödiyeceğin sırada elini tutabilirim lütfen yanlış anlama.Bi gün rasgele bi yolda karşılaşabiliriz elini uzatırsan tutmamamı yanlış anlama sarılmak istememdendir.Bir gün darda kaldığımda beni o dar dan çıkarmak için elini uzattığında tutmazsam yanlış anlama dar a düşmeni istemememdendir.Bir gün içerken şerefe diyip seninle biramı tokuşturduktan sonra masaya vurmazsam yanlış anlama giden gitmiştir.Bir gün bana bir sorununu anlattığında sana geçicek üzülme demiyorsam yanlış anlama herkes olmadığımdandır hani herkes çok anlar ya.Bir gün tam bişey sölicekken sözünü böldüysem özür dilemeden yanlış anlama sana anlatacağım önemli olduğundan değil seninle bir şey daha paylaşmak istememdendir.Bir gün sana bestekarda içerken daha fazla bira almak istemiyormuşum gibi görünürsem yanlış anlama seni düşündüğümdendir.Bir gğn sana araba kullanırken yavaşla dersem yanlış anlama hızdan korktuğumdan değil sana birşey olmasındandır.Bir gün sana bir gün bana bu gün sana yarın bana durma.....


Sevgili Dostun.....

Monday, March 23, 2009

Arayıştan sonra.....

Belki şimdi....

Ben hiçbir zaman düşüncelerimi, hissettiklerimi, yaşadıklarımı tam anlamıyla anlatamadım. Yazarak anlatmak istedim. Yazdıklarım yapmacık cümleler gibi geldi. Bana ait değillerdi sanki. Okuduğum herhangi bir yazara aitti. Benim yaşadıklarımı onlar da yaşamıştı ve anlatmışlardı. Ama ben anlatamıyordum. Çoğu zaman etrafımdaki insanlar tarafından yanlış anlaşılıyordum. Beni uzun yıllardır tanıyan insanlar dışında hiç yakın arkadaşım olamadı bu yüzden. Belki ifadelerim de eksikti. Peki düşündüklerim nereye gidiyordu? Bunu yeni anlamıştım. Düşündüklerim içimde kendine bir yer yapmıştı. Dışarı çıkmadan, orada karışık bir şekilde duruyorlardı. Eğer düzenli olsalardı size bunları yazarak anlatabilme imkanım olurdu. Ama karmakarışıklardı. Birini çeksem arkasından gereksiz bir sözcük geliyor, cümle bozuluyordu. Bu yüzden yazdıklarımı okuyan insanların çoğu, senin kafan fena halde karışmış diyorlardı. İçimde büyüyen karmaşa bir şekilde dışarı çıkmalıydı. Onu ya ben çıkarmalıydım ya da o fışkıracaktı… Günlerimin azaldığını biliyordum. Bir gün bir kırtasiyeye girdim ve boya reyonuna doğru yöneldim…

Bunu yazdığı için sevgili kuzenim GÜLİN ÖZDEMİR'e sonsuz teşekkürleri bir borç bilirim.....

Thursday, January 8, 2009

Dolunayla yüzleşme.......

Çook eski yıllardı o zamanlar bir dostum vardı A.E.T. Kendisi yürümeyi çok severidi. Birkeresinde bana demişti ki "kızancık ellerimi arkada bağlayıp aya kadar yürürüm ölece" anlamışsındır herhalde ne kadar çok sevdiğini yürümeyi.Geçen gülnlerin birinde bindim aya giden en yakın trene monster a bi baktım bana ona bakışı hem beni de ala yanına hemde biraz daha uyuyim aya kadar yorma beni der gibiydi heleceğini sandı uyu dedim yorulma daha fazla hele sen dinlendaha çook zamanımız olucak seninle uyu sen şimdilik üzgün bir şekilde tamam dedi ve yumdu gözlerinialnına bir öpücük kondurdum ve horlamaya başladı.Garajdaki diğerlerinden özür dilerim monster adna. Trene binerken farketmedim sonrasında başladı zaten bir terslik aslında benim dikkatsizliğim kafamın doluluğundan fark edemedim trenin o kadar bol oluşunu giderken trenin sesine dağıldı zar zor topladığım dikkatim neden beden başka kimse yoktu neden ben ayaktaydım. Zaten trene bindiğim yer de bi acaipti kafamın doluluğundan onuda fark edemedim siz hiç ormanın içinde ağaçların arasında durağı ya da istasyonu olmamasına rağmen ağaçların yanından sadece dolunayın görüldüğü bir yerden yolcu alınan bir tren gördünüz mü? Bende görmemiştim ama artık çok geçti istasyonlarda durmadan geçmesine rağmen yolcular belirleşmeye homurtular uğultulara dönüşmeye başlamıştı trende.Neden oturmadığımı da zaten o zaman anladım.Herkesin önceden rezarvasyonu vardı. Sakat dolunay avcıları, doğaüstü/altı yaratıkları, gece gezicileri, ağaçtan ev katilleri, ses bükücüler, sokak kanunlarının kaçıkları, hava yiyiciler, mürekkep tükürenler ve daha bunlar gibi bir çoğu yani anlayacağın günlük hayatta karşına pek çıkmayan tipler haaa bir de yedi katiller.Yanlış trende olduğumu anlamam(kişisine göre değişsede) pekte uzun sürmedi.Önce ağaçtan ev katilleri saldırdı kollarıma ormanın kokusu sindiği için eğer ormandan burnuma kaçan toz toprak olmasaydı hapşuramayacak ve sarsılamayarak kollarımı çekip ağaçtan ev katillerini boşa düşüremeyecektim.Onları saldırısı farketip cebimdeki Nil adı verilen nehirden aldığım sudan döküp işlerini bitirmiştim. Boşalan yerlerine doğru yürürken ses bükücülerin önünden geçerken kulağıma savurduğu ses camların kırılmasına neden olmuştu anlamıştım istenmiyordum ya da birileri beni ezmek için sırayla güç gösterisi yapıyordu ikiside beni şaşırtmazdı savurdukları ses hani kıldan ince kılıçtan keskin bi tattaydı.3250 nin kulaklığı buna daha fazla dayanamadı camlar gibi kırıldı o da ancak o kırılınca anladım kılıcımı çıkartmam gerektiğini.Kılıcımı savurduğumdan sonraki müzikalden sonra diğerlei artık bana bulaşmamaları gerektiğini anlamışlardı(tıpkı bir trafik polisinin bir makam aracına baktığı gibi bakmaya başladılar)ve ben açılan yerlerin birine oturup gözümde biriken uykumu cebimden çıkardığım Mısırdan aldığım keseme doldurmaya başladım. Kese dolup gözümdeki uykuda bitince ses bükücülerin kırdığı camdan kendimi trenin üstüne fırlattım manzaranın güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydim hani hepimiz böle güzel bi manzaraya karşı kollarımızı açıp o Titanic filmindeki sahneyi yaşamak isteriz ya kolları açıp rüzgarın yüzüne yüzüne vurduğu ve hissedersin işte ÖZGÜRLÜK.Dikkatimi yeniden toparladığımda pekte gitmek istediğim yere gitmediğini anladım bi trenin. Tren Belgrad adı verilen bilinen bütün kötü büyülerin ve kötü canlıların çıktı yerdi.Bir şekilde trenden uzaklaşmalıydım trenin arkasına doğru koştum ve gökyüzünden tutunacak bir yer aradım.Küçü ayı bulutların arasından elini uzatıyordu tutunabilir miyim diye düşünmeden sıçradım sanki bir daha sıçrayamayacak gibi sanki NBA daki oyunların yavaş çekimlerde yükseldiği gibi yükseldim yükseldim yükseldim küçük ayıya doğru gözlerimi kapattım ellerim gökyüzünden tutunacak birşeyler arıyolardı. Görmüşsünüzdür hani NBA daki oyuncuları yükselebilicekleri en yüksek anda gözleri biraz daha fazla açılır aynen yaşadım bunu göğsümde bi ısınma kalbimde hafif bi ağrı başladı olmayacak gibi geliyordu ellerim gökyüzünde boşta kaldılar geri aşşaya doğru düşmeye başladığım anda pelerinimden birisi tuttu havada asılı aldım(sana borçluyum küçük ayı)pelerinimden tutunup kendimi yukarıya doğru çekmeye başladım gökyüzündeydim ama hiç şaşırılacak gibi bişey gelmiyordu bu bana dolunaya baktım benden kaçar gibi uzaklaşmaya başlamıştı buna izin vermemeliydim kutup yıldızına sordum nasıl gidebiliceğime kutup expresi bana yardım edicekti fazla kalmadı yetiştirir seni dedi ve küçük ayı beni var gücüyle savurdu expresse doğru biraz fazla savurmuş vagona yapıştım çarpışmanın şiddeti beni ne kadar kendime getirsede bi o kadarda şoka uğrattı ne vardı bu kadar hızlı atıcak küçük ayı arkamdan muzur bi arkadaş gibi gülüyordu elbet dönücem yanına.Bu yeni trende tam aradığım kişiler vardı benim gibi birilerinin peşinde bir inanç uğruna koşanlarla doluydu ne dertlerini anlattılar ne benimkini dinlediler sadece hoş geldin dediler.Gittikçe yaklaşıyorduk. Trende tanıştığım birisi bana tinkerbell i tanıdığını ve elindeki 10 kese tozdan 2 tanesini verebiliceğini bu tozlarla benim uçabiliceğimi söledi borç olarak alacağımı ve kesin olarak geri ödiyeceğimi sölediğimde zaten bunu sölemem gereksiz gibi baktı.Gece dünya saatiyle 03:15:13 tü Trenin en arkasından tozları üstüme döktüm ve havalanmaya başlamam sadece düşünmemle oldu Trenden uzaklaşmaya başladım yavaş yavaş ve dolunayla yüzyüze gelmeye yakışlaşıyorduk. Kim dolunaya haber verdi bilmiyorum ama maskesiz halimi görüceğini anladığında bildiği tüm bulutları çağırdı tabiki bulutlarda maskesiz yüzümle karşılaşmak istemedikleri için gelmediler dolunayın kaçışı yoktu tam önündeydim artık yüzümden maskemi çıkartmaya başladım yarısıdan fazlasını çıkarttığım anda sırtımda derin ve katıksız bi acı hissettim dönüp bakmak için tüm vicudumu çevirmem gerekti bu acıyı yüzümde göstermemeliydim bi düşman vardı arkamda hemen maskemi geri taktım döndüm baktım "Sende mi Brütüs" dediğimi hatırlıyorum. Uyandığımda yatağımda kan ter içindeydim hepsi bir rüya mı ? Yoksa sadece olacak birşeyler için önceden bi uyarı mı ?"Sende mi Brütüs".......

Saturday, January 3, 2009

Taşta kan vardı.....

Taşta kan vardı gök yüzünde dolunay bahçede toprak kokusu.Ürkütücü bir serinlik içinde yüzüyordu ağaçlar.Kış güllerinin yavaş yavaş açma vakti gelmişti.Yedi kişi girmişti bile bahçeye...Yedi öfkeli yürek nefretin ele geçirdiği yedi akıl yedi keskin bıçak.Yedi lanetli adam bahçenin sessizliğini yedi parçaya bölerek yürüdü kurbanlarının bulunduğu tahta kapıya.....

Taşta kan vardı.Bahçede ürkütücü bir serinlik.Cinayetin tek tanığı dolunaydı.Hiç şaşırmadan ürpermeden korkmadan bakıyordu uzun boylu kavak ağaçlarının ölü yapraklarının arasından.Yedi kişiden en genç olanı vurmuştu kapıya.En yaşlı olanı çağırmıştı içeridekini.Yedi kişinin yedisi birden saplamıştı bıçaklarını içeriden çıkana....

Taşta kan vardı.İnsanların yüreklerinde nefret, dolunayda derin bir sükunet.Bir bebek ağlamsı geliyordu uzaklarda bir yerlerde, bir bebek kıpırdanıyordu evlerden birinde.Genç bir kız uyuyordu uzaklarda, genç bir kızın bedeni ağır ağır çürüyordu toprağın altında.yedi kişiden en genç olanı saplarken bıçağı adama kıpırdandı mezarda çürümekte olan genç kızın körpe bedeni.Bir gülümseme yayıldı ölümün bile örseleyemediği yüzüne.Yedi kişiden en genç olanı saplarken bıçağı,bir oh çıktı kızın boğazında düğümlenip kalmış son nefesinden.

Taşta kan vardı.Yedi bıçak yedi yara açmıştı.Yedi kızıl fıskıye.Yedi kes sarsılmıştı adam.Yedi kez sarsılmıştı bıçağı saplayan yedi kişi.Ama yerin altındaki kızın körpe bedeni kıpırdayamıyordu artık.Genç kızın bedeni gibi yerin üstü de sesizdi şimdi.Sanki dünyanın son vaktiymişcesine canlı cansız ne kadar mahlukat varsa susmuş kıpırtısız kalmıştı....

Taştaki kan kıpırtısızdı.Taştaki kanın içinde sönmekte olan dolunay kıpırtısızdı.Uzun boylu kavaklar, açmaya yakın kış gülleri tazelenen nergisler,toprak kokulu bahçe...Canlı cansız ne kadar mahlukat varsa hepsi susmuş hepsi hapsolmuştu taştaki kanın içinde....

Ahmet Ümit adamımsın....Teşekkürler böle bi yazı için.....

Thursday, January 1, 2009

Derlenip Toparlanma.....

Artık meditasyonun sonlarına geldiğini anladı.Ne zaman bunun farkına varsa dikkatinin dağılmamasını sağlamak için sadece bir kelebeğin kanat çırpışıyla karanlıkta bir timsahın kediyi yemesini düşünürdü.İkiside sizin gözünüz önünde olup ordan kaçmayı başarabilirseniz anlarsınız ki bu konsantre istiyen bir iştir.Meditasyonunu tamamladıktan sonra etrafında bakıntı her zamanlı artist edasıyla etrafta kim vardı kim yoktu neler olmuştu önce bir gazete bulmalıydı tabi bir de restaurant o timsahın neden o kediyi yediğini böle anlarda daha iyi anlıyordu.Tea hause diye bi yer çarptı gözüne hep girmek isterdi ama hiç girmedi acaba yemekleri iyi miydi diye düşünmedi bile direk daldı elinde birkaç gazete genede gözüne ilişen haftalık gazeteyide aldı diğerlerini düşürme pahasına.Gözler ona döndü diğer gazeteler düşünce garsonlardan biri direk yardıma geldi ama boş geldi gelene kadar gazeteleri toparlamıştı bile.Herkesin ona bakmasına rağmen sanki bu duruma çok alışıkmışçasına rahattı ne de olsa yeni meditasyondan çıkmıştı ve kendini iyi hissediyordu.Oturdu bir masaya garip sandalye ve aralıkları olan bi masa.Açıklamayacağım gidin görün.Menü geldi ana yemeklere baktı yemediği bişey yoktu.Hep yenilikçi olduğundan yeni bişeyler yemek istiyordu bu açlığından bile daha önemliydi o yüzden tavuklara yöneldi belki orda değişik bişey bulabilirdi birden gözüne daha önceleri bir arkadaşını tavsiyesi parladı.Köri Soslu Tavuk. Yiyin.Evet ya köri soslu tavuk yanında da kola ve birazcık ekmek(birazcık=400fırın) yemekten sonra meditasyonun verdiği rahatlık andorfin seviyesinin 2 ye katlanmasıyla rahatlıkta 2ye katlanmıştı.Ne güzeldi yemek yemek.Ne güzeldi normal olmak.Birden dikkatinin dağılması bi lambanın patlamasıyla oldu dikkatini hiç dağıtmadan etrafına bakıntı herkeste bi korku vardı normal hiç bişey yokmuş gibi durması dikkatleri üstüne çekiyodu bi anda uyanmış numarası yaptı garsonu çağırıp noolduğunu öğrenmek üzere onunla konuştu merak edilecek bişey olmadığını sadece elektrik voltajının artıp azalmasına lambanın dayanamadığını sölemişti garson ama O öle olmadığını biliyordu.Hesabını ödedi ve geri dönüş zamanı gelmişti.Birkaç küçük adımdan sonra tabikide.Meditasyona başlıyalı 12 gün olmuştu anca derlemişti kendini disipline ihtiyacı olduğunu kendi bile farkedememişti sadece bu süre içersinden kendine çok dalaşanları biraz fazla hırpalamıştı o kadar genede bi kaç kişinin kendisine iyilik borcu olduğunu ve birilerinde kendine ait bişiler olduğunu biliyor ve hepsini bir sıraya koyuyordu.Uzaklaradan gelen eski bir dostu vardı.Yakın zamanda onu görmeliydi özlemle bilgiye ihtiyaç arasında bişey hissetti bilgi olmasa bile görüşmeye karar verdi.Listenin başı uzaktan gelen dostla buluş......