Tuesday, December 23, 2008

siz hiç?

hep sıkışınca mı kaçılır bi yerlere bişeylerden illa sıkılmak ya da sıkışmak mı gerekir.
Biraz onlardan uzak kalmak için hiç kimse yalnız kalmak istemez mi istemsizce ?ister nasıl mı ?


Bişeyleri görmesi için illa gözlerinin açık olmamasını anladığından beri hayatında bişiyler iyi yönde değişmeye başlamıştı bile.
siz hiç hayallerinizi görmez misiniz?

Bi yerleri görmek için illa oralara ayaklarıyla gitmesede olurdu.
siz hiç bi yere gittiğinizde sanki oraya daha önce gittiğiniz izleniminiz olmadı mı ?

Birilerini tanımak için illa onlarla içmesi gerekmiyordu artık.
siz hiç otobüste birilerini tanımadız mı ?

Bi menüde gördüğü bişeyin tadını bilmesi için illa onu tadması gerekmiyordu artık.
siz hiç bu güzel bişeydir diyip ısmarladığınız olmadı mı?

Bi yolu bilmesi için illa o yoldan daha önce geçmesi gerekmiyordu artık.
siz hiç burdan kısa bi yol vardı diye dönmediz mi?

Bi şarkının güzel ya da kötü diye tanımlaması için illa dinlemesi gerekmiyordu artık.
siz hiç bi şarkının isminden onu sevdiğiniz olmadı mı ?

Bi zarın kaç gelmesini tahmin etmesi için illa zar tutması gerekmiyordu artık.
siz hiç şansınıza güvendiğiniz olmadı mı?

Bi filmi beğenmesi için onu illa izlemesi gerekmiyordu artık.
siz hiç kapağından film beğendiğiniz olmadı mı?

Mutluluğun tek ölçüsü insanın ben mutluyum demesidir.....

Sunday, December 7, 2008

kimsin sen ?

Üzerindeki şoku atması durumun ciddiyetini farketmesi fazla uzun sürmedi acaba Mehmet gerçekten ölmüş müydü?Bakacak mıydı direk gidicek miydi?Hava soğumaya başlamıştı.Düşündü eğer bu halde bırakırsa birileri görebilir hem kandan dolayı kesin birileri aramaya çıkar köpekler derken işler karışır derken Mehmet'ten bi ses geldi.Hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyodu tüyleri bi anda ellerinden ayak bileklerine kadar selam verir gibi kalkıp kalkıp iniyordu arkası dönük olduğu halde böle bi ses duyması aklına bişey gelmesi olanıksızlaştı bi anda arkasında ayağa kalkıyor olan bi ceset vardı.Her an onu öldürebilirdi hala ölmemiş olmasının bir şans olduğunu düşünüp tam arkasını döndü ki Mehmet hala yerde yatıyordu.Boğazından geçen damarı ve bileğini aynı anda kontrol etti kendi ellerinin titremesinden ne nabzı anlayabiliyor ne de nefes alıp verişini.Daha sonra anladı ki Mehmet yaşıyordu gözüden bi damla yaş düşmesiyle eline bi damla yaşın düşmesi bir oldu yağmur geliyordu.Havanın kokusuna bakılırsa bu Toprak kokusu bu kadar netse kanı temizlemesine gerek kalmayacak kadar büyük bir fırtına geliyordu.Mehmet uyuyordu baktığında Mehmet'tin bi yerinin kesik olmadığını anladı kan hala acıyan sağ dizinden geliyordu kendi dizi.Mehmet uykudaydı ve uyanmamalıydı daha fakat yağan yamurun altındada kalmamalıydı.Bulunduğu ortam bir klipte bile zor görülen güzel anları anımsatıyordu.Etrafında bir kulübe acaba içinde birileri var mıydı?Bunu kontrol etmek için o tarafa doğru adımlar atmaya başladığında bilekleri acımaya sağ dizi yeniden hata vermeye başladı acının büyüklüğünü anladıktan sonra geri dönüp Mehmet'i yattığı yerden aldı ve sürüklemeye başladı taşıyamacak kadar ağırdı Mehmet.Acı sol bacağını öylesine sarmıştıki bi an uyuşmayla karışık baş dönmesi hissetti çabuk toparlandı eğitimde acının büyük bir silah ve ihanet edenler için kullanılacağında etkisini artırdığını iyice öğrenmiş ve defalarcada şahit olmuştu.İhaneti affetmiyecekti Mehmet'i vuran cezasını bulacaktı.Acısını nefretle yuğurup kullanmaya başladığında bileklerindeki acı azalmaya başladı duyduğu nefret sadece bi boşluğaydı birisine ya da ama ne veya kim olduğu belli değildi yinede bu bile Mehmet'i tek omzuna alıp taşıması için yeterliydi.Kulubeye vardığında bitkindi klında geçen teorilerin haddi hesabı olmuyordu.Olasılıklar çok fazlaydı.Tam bir çıkış yolu bulmuşken başka hayatlar tehlikeye düşüyordu en az risklisinde bile sağ kalması o kadar zordu ki ama biliyordu imkansız değildi.Mehmet'in rahat ettiğinden hemen sonra gözüne ilişen bir not bir çok şeyin cevabını ortaya koydu.Bulmacanın bulamadığı büyük parçasını bulmuştu sanki yapbozun bulunamayan tek yeri gibi bi anda kucağına düştü.Zamanın geldiğini anlamak için gökyüzüne bakması yeterli oldu.Geride parça bırakmamak için etrafını iyice toparladı.Kısa sürede yola devam etmeliydi.Herşeyi vardı bu defa pusulası bile yeterliydi oysaki.Bu defa pusuladan fazlası vardı yanında.Yara bantları biraz azaldı yaralarını kapatınca bacağındaki ağrının geçmesi için toplu iğnesinin ısıttıktan sonra defalarca küçük ritimler halinde baçağının ağrıyan bölgesinde gezdirdi sanki dövme makinasını daha yavaş çalışan bir makinası gibi ritmik ve sakin bir şekilde gezdirdi iğneyi bacağında.Bacağındaki elektiriği aldıktan sonra çakı kabından daha sert birşeye ihtiyacı vardı etrafına bakındı ıslak bir odun gördü işini görürdü sağlam gibiydi ıslak olduğu için eğilebilir ama genel olarak düz duracağı için sorun çıkmayacaktı.Sırt çantasını son bir defa daha kontrol ettikten sonra guruldayan miğdesinin sesi kulaklarına gelince anladı ki midesine bişeyler sokmalıydı.Kulube ağzına kadar yiğecek çakılı olduğundan hiç tereddüt etmeden bişler almaya başladı bunu yaparken içindeki suçluluk duygusu artsada yanındaki paradan biraz bırakınca bu duygu tamamen kayboldu.Karnından gelen sesler kesildikten sonra yorulduğunu ve kaç gündür uyumadığını düşündü evet uyumuyordu en son bir iğne yapmışlardı felç olmuştu ama uyuyamamıştı bi şekilde göz kapakları kapanmamıştı yerde yatarken kalkmadan öncesinde bile farkında değildi aslında kötü bir rüya gibi hatırladı hemen kulubenden çıkıp koşarak yattığı yeri aradı bardaktan boşanırcasına yağan yağmur görüş açısını iyice aşağıya çekmişti genede buldu baktı yağmursuz düşündü haklıydı bu boş ambara bakan yerde ölece yatmıştı yeter uzandığında ne kadar uykusu olduğunu anladı bunu ölçmek için bi icat olsa kesin yüksek bir değer çıkıcağını düşündü ve bunu not aldı ilerde bir gün bunu bulsa bile gidip söleyecekti ben daha önce düşünmüştüm diye.Gülümsedi bu düşüncelerle ve geri kulübeye gitti gözlerninin titremesinden artık uyuması gerektiğini anladı.İçindeki nefret sönmemişti sadece ertelenmişti acısını unutmak için meditasyon yaptı uykuya dalmadan önce kapıyı kitledi arkasına boş bir kova koydu içinde metal parçalar olan ki ses olsun herhangi bir şeye karşı önem.Mehmet'e baktı ve zihnini Mehmet'in zihninin sakinliğine bıraktı kendini.....

Nasıl ya ?

Kozmik bir anamolinin içine çekilip yalpalayarak dönmeye başladı ve düştü uzun bir baygınlık ve flash anlarını hatırlıyor kollarından sürüklendiğini başının sağ sola çarptığını hatırlıyor.Kafasını kaldırıp baktığında da kimse yoktu yanında "biri dışında"elinde bir silah yanında kanlar içinde yatan biri üstündekiler tanıdık gibi sanki birde yüzünü görebilse,ayağa kalkmaya çalışsada kalkamıyor üstünden kamyon geçmiş gibi bir his sol kolu bile çalışmıyor bu daha nasıl anlatılır ki çalışmıyordu işte sadece bir kasıntı başka hiç bişey yok sol kolu çalışmıyordu işte yoksa silahı şimdiden bırakırdı.Yinede sağ eliyle doğruldu ve etrafına baktı ayağa kalkmaya bir kere daha çalıştı fakat dizleri ve bileklerindeki acıdan hemen yere kapaklanıyordu.Konsantre olması ve eğitimde öğrendiklerini uygulaması için tam zamanıydı.Herşeyi gözden geçirdi tekniğin adı neydi"ikinci beden" ve tüm tekniği defalarca eğitimde kusursuzca uyguladığı gibi uyguladıktan sonra kendine geldi ayağa kalktı ve bu tanıdık elbiseli kim ona bakmaya gitti.Yerde yatan neden hala ayılmadı?Yoksa ölmüş müydü O ya da bu bi tuzak mıydı?Bütün bu sorular kafasından geçerken elindeki silahı daha sıkı tutmaya başladı gözlerini önce etrafta gezdirdi.İşaret parmağını magnum yazısından çekip tetiğin üstüne koydu.Yerde sırtı dönük yatanın tam bir adım gerisindeydi ayağıyla yüzününü çevirmesiyle şok olması neredeyse aynı zamandaydı bu olamazdı olmamalıydı buna sölenecek söz düşünecek fikir yoktu.....

Mehmet kanlar içinde yerde yatıyordu.....

Sunday, November 16, 2008

Heyy LiBeRT....???

Evrenimin uzun zamandır hiç gitmediğim bi yerinde uyandım.Yanımda tanıdıklarım kollarımda bi ağrı vardı.Nolmuştu ya??Haa üzerinde yoğunlaştığım ellerimi bulaştırdığım bi işin içindeyim kollarımdaki güçü kollanıp üstüste bişiler yığıyorum kare kare görüntüler geliyor.Gözlerim yakan acı bi koku var gözlerimden yaş geliyor.Küçük bir çocuğun anne deyişi gibi bi ifade yüzümde ama bırakmıyorum yuğurmaya devam.Hemde ne yuğurma biraz su olsa diyorum su geliyo gözlerime değil asla işin içine su katılıyor.Düşman giderek kendini bırakıyor sanki ellerime yapışmış çıkmak istemiyor gibi.Yere vurdukça vuruyorum vurdukça daha güçleniyorum bunu artık gözlerimin yanmamasından anlıyorum.Çevremden şöle yap böle yap diyenler var.Ama pek dinlemiyorum hani bildiğimi yapıcam ya dinlemiyorum yumruklarımla vurmak yerine ezmeye karar veriyorum.Derken üzerine koyu kıvamda kan renginde hafif acımsı bişey ekliyolar ellerim kırmızıya boyanmış gibi.Ellerime gelen etler soğuk ince ince çekilmiş.Hatırlamak zor.Ellerim hala acıyor.Oturma diye bişey yok zaten illa ayakta durmak zorundasın.O yüzden biraz ayaklarımda ağrıyor.İşin kötü tarafı hiç bir kalkanımı kullanamıyordum.Çevremdekilere saygısızlıktı çünkü.Tamamen çıblak elle savaşmalıydım bu düşmanla ve eğer savaştan sonra güzel bişey çıkmazsa ortaya bi de bunun sorumluluğula daha bi odaklandığımı hatırlıyorum.Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 2 saat filan uğraştıktan sonra kollarımda hal kalmadığını anımsıyorum gittim ellerimi yıkadım.Çevremdekilerin bakışlarından tatmin oldukları belliydi benim yorgunluğumdan da zaten anlamıştım güzel bişey çıkıcağını.Çiğ köfte güzel olmuştu.....


İlginç gelmişti çünkü canavar yoktu yanımda kalkanımı çıkardım tüm çevreye çıkmıştım artık yeniden dışarıya.Geri dönücektim Kızılayı gösteriyodu tüm işaretler bakiim dedim.Yaklaşık 2 günde kızılaya gittim.Özlemişim orayı bişeyler çekti aslında bneim aklımda direk kaleme gidip ortalığı toparlamak vardı aklımda anlamsız şekilde götürdü ayaklarım eskilerin yanına yanımda kılıcım vardı o yüzden kimse bişey diyemedi dedilersede duymadım zaten.Bakanlar eskilerden nerdeydin diyenler iyi ağarladılar sonra farkettim neyin beni çektiğini.Ordaydı işte.Bakmakla görmek arasındaki fark tam olarak o zaman anladım.Ne anlamsız geliyo ya size hiç olmaz mı bi yüzük bi kolye sizi çekmez mi kendisine doğru ona sahip olmanız gerekiyordur.İşte o zaman gördüm Libert ordaydı sadece göremiyordum eskisi gibiydik ama yanımda değildi gözlerimi kapatmış sanki elleriyle ama o olduğunu biliyorum ama sadece emin değilim görünce anladım.Uzun süre birbirimize baktık konuşmaya çalıştım bişiler söledi sadece dinledim ozaman benimle neden hiç konuşmadığını anladım.Mutlu olmuştum.o zaman neden durup durup ortaya çıkmadığını anladım.Bıraktığını bıraktığın gibi bulunca insanın içine doğan o his o zaman neden ben olduğumu anladım.Libert dönmüştü ve bırakmayacaktı.Biliyordum neden mi? Bunun için bi sebebim yok....

Eve kadar konuştuk hiç konuşmadan.Sanki herkes bizi dinledi yorum yaptı imrendi bazıları belki kıskandı sadece konuştuk.Yürüdük....

Heyy LiBeRT.....

Tuesday, November 11, 2008

çiçek ile su.....

Bu hikaye tamamen senin için geliyor M.iyi okumanı diliyorum sadece kendi kendime.....

Genelde çiçekler dişi olarak anlatılır ama bu hikayede biraz farklı.bu hikayede çiçek erkeği su ise dişiyi oynuyor....


Bir gün su çok etkileyici bir çiçek görür ve bu çiçeğe aşık olur hemde görür görmez.bak sen şu tesadüfe çiçekte suya aşık olur ve beraberce vakit geçirmeye başlarlar günün doğuşundan batışına kadar beraberce konuşup birbirlerine hikayeler anlatırlar.Çiçek döner su ya derki su seni çok seviyorum ve sana ihtiyacım var.Su da döner derki ben de seni çok seviyorum her istediğinde burdayım neden bana ihtiyacın olsun ki.Çiçek susar ve suyun anlamasını bekler.2.Gün olur çiçeğin yavaş yavaş bi iki dalında kurumalar başlamaktadır ama su ya bişey çaktırmamak için hiç bişey olmamış gibi yapar ve yine tüm gün boyunca beraberce vakit geçirirler çiçek günün bitiminde su sana ihtiyacım var kendimi kötü hissediyorum der.Su yanındayım korkma der çiçek susar.Suyun anlamasını bekler.3.Gün çiçek artık iyice çökmeye başlamıştır.Suya dönüp noolur yalvarırım sana ihtiyacım var der su yanındayım seni seviyorum daha ne yapabilirim ki der.4.Gün çiçek ölür.Su o kadar çok üzülürki ama anlayamaz neden çiçek öldü ki.Gidip bi doktor çağırır ve doktor suya derki.Çiçeğin ölme sebebi susuz kalması.Su o zaman anlar ama iş işten çoktan geçmiştir.

Bizim için daha iş işten geçmedi bitanem sadece seni seviyorum demekten daha zor işlerimiz var daha zor günlerimiz olucak sana ihtiyacım var sabrına ve sana gerisini sen anla....

Farketmicem sandın değil mi ?

Bıraktığın yollar gibi sanki azizlerin yalnızlığından dönüyordu ayak sesleriydi sadece duyduğu ama onun kafasındaki sesler sanki dün gibiydi.Verdiğimiz tüm sözleri gezdiğimiz yerleri konuşmaları suskunlukları hepsi kafasında ayrı sesler çıkartırken başı öne eğit ama sadece o istediği için.Bırakmadı kontrolü hiç hep gözleri doldu hep akıtabilirdi onları ama olmadı bişekilde bırakamadı kendini o kadar rahata anlamadı onu çevresindekiler.İyisin sen senden çok daha kötü durumda olanlar var dediler o biliyordu zaten sadece kendi durumu kendine göre ağırdı ama kaldırmaya çalışıyordu en azından çabalıyordu çabalama şekilini bile yanlış buldular kimki onlar.Herşey ters.Neden insanlar birbirlerine anca öğüt verirler?

Yeterdi bu kadar bütün bu olanları sildi attı yeni oldu eskileri bıraktı vazgeçemediği ne varsa çöpe attı üstüne bastı aynen şarkıdaki gibi anlatmakla olmuyor yaşamak lazım.Şehirler gezdi kendi kendine evren kurdu bıraktığı hiç bişey ayakta kalamamıştı düşmüş ya da bükülmüştü gördüğünde gözleri biraz büyüdü ama farkettirmedi çevrede onu bekliyen bişeyler olduğunu biliyordu hatta bütün yol boyunca onunla beraber gelmişti.Hani dolunaylı ya da normal aylı bi gece de otobüs yolculuğunda ay da sizinle beraber gelir ya aynen öle hiç farkettirmemişti düşman kendini o kadar sinsiydi ki anlaması uzun zaman aldı.

Ama farkettiğinde hala çok geç değildi sadece zehrini salmıştı düşman ona farketmesi acı bi şekilde oldu yine ama artık ne yapabiliceğini biliyordu.Gizlice halledicekti bilmeyecekti kimse onun ne yaptığını ne yapacak olduğunu ve gizlice gidicekti yine duymayacaktı kimse bilinmez nerde nasıl başka yerlerde olucaktı belki o zaman buluruz birbirimizi.ha ne dersin M. sen artık bana bişey sölemiyorsun.Devam et bakalım çünkü ağzından çıkan her kelime iğnelere dönüşüp göğüsüme saplanıyor.Hele biraz daha susuyorum sana karşı.bi de sana karşı benim bi kalkanım yok sadece söliim dedim.Aklıma çok güzel bi hikaye geldi bu hikayeyi bağliim ona dönücem fazla kalmadı zaten.

Şehir kan kokusuyla bulanmış bir şekilde Hoşgeldin Libert dedi.Sadece baktı şehre tüm istanbulu biliyormuşçasına gözleri doldu sadece bir anda.Bırakmayacaktı bu sefer bu sefer olmaz olamazdı.Savaş alanına doğru yürümeye devam etti sadece içindekini dökmek için vereceği savaş değicekmiydi bu kadar şeye.Biraz daha düşünmek için dağın eteklerinde kamp kurmaya karar verdi.Düşünmeye başladı önündeki ona doğru gelen savaşa doğru.....

Öle bir düşman ki hiç yenilmiyor.....

Gene kendi evrenimde dolaşırken yeni bir düşman ararken nedense bi önceki savaşın verdiği gazla üstüme kalın bişiler almayı unutmuşum.Evrende atmosver olmadığı için hava biraz soğuk gene burnum akmaya başladığında anlamalıydım.Ama anlayamadım bu öle bir düşman ki hiç yenilmiyor bana karşı bütün silahlarımı kullanıyorum bütün zırhlarımı takınıyorum ama bi düşman beni yenen nadir düşmanlardan biri yenilmeyen düşmanı nasıl yenersiniz ki?

Yaklaşık 4 gün uyumadan ders çalışabilirim gittiğim kursa devam edebilirim ve ne kadar yorgun gibi dursam da yorgun değilmiş gibi davranabilirim ama hasta olmak benim en büyük düşmanım yataktan kalkamıyorum.Nefes alamıyorum.Sadece gözlerimin üstündeki ellişer kiloluk yükler kalkmıyor boğazında ki his sanki böle düğümlenmiş bi kaç mikrop birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmışlar da hiç bırakmazlarmış gibi.

Sanki 2 gün sonra ölücekmişsin gibi.....Libert Nerde??

Friday, November 7, 2008

Libert Nerde?

          Aldığı her nefeste, biraz daha yaşlanıyor olmanın çürümüş kokusu. Cümleler çoğalıyor bir yaştan sonra. İçi boş. İçi boşaltılmış insanlar geçmesin gözbebeklerimden diye, bugün ölebilirim. Ama yok. Davetkar bir orospu hayat.

          Bi an gözlerini kapar kendini bir tarlada yürür görür ama kurduğu hayallerden farklı olarak bu defa farklı bir açıdan ya da farklı bir kameradan değil direk kendi gözlerinden görür.Ellerine uzamış başaklar değiyordur.Sanki yürümüyorda sanki uçuyor.Ayakta öle sesizce ilerliyor.

          Gözlerini geri açtığında kendini savaşmanın tam ortasında bulur karşısında kendini yenemeyecekler bunun bilincinde peki gözlerinde ki bu hüzün neden? Karşısındakilere mi acıyor ? Hayır.Bunca emeğine mi acıyor ? Hayır. Geride bıraktıklarına mı üzülüyor? Hayır. Evini özledi artık.Artık yorgun ama genede bu savaş olucak bunun farkında bilincinde elinde kılıcı altında canavarsız giriyor bu savaşa tek başına başı herzaman ki gibi dik yüzündeki izler daha önceleri çook çook yediği dayaklardan kalma.

          Savaş başlasın.....

          Savaş alanı o gün dünya denilen bi yerde overall isimli bi yerdi.Libert düşündüğünün aksine biraz büyük bir yerdi giderken aklında hep yenilme ihtimali vardı.Bi şekilde kafasından attı ve savaşma başladı.Bütün sıkıntılarıyla girer girmez savaşı kazanmıştı bunu kendisi de gayet iyi bilmesine rağmen yinede savaşmak ona müthiş bir keyif verdi savaşlarda üstün olmayı hep severdi zaten.Çevresinde bir kaç insan sürekli ona ayak uydurmaya çalışsada o tüm enerjisiyle savaş alanından neredeyse hiç inmezcesine savaştı....

         Savaş sırasında bir mola kısa süreli ateş kes.....

     Eğer savaş alanı overall tarzı bir yerdeyse Libert'in en sevdiği bu kısa süreli ateşkesler idi.Kulağına anlamsız bir şekilde bi şarkı takılmış aslında sadece küçük bir mısra işte şarkını bi kısmı hangi şarkı mı ? "Uzun uzun seyrettim seni diğer köşesinden barın.Bir karakter oturttum yüzüne kalbine.Uzaktan bakıp insanlara konuşmalar yazdım dudaklara sonra kendime baktım.Tıklım tıklım yalnızdım."Bu sırada bi köşede durur anlamsız bir zafer gülümsemesiyle etrafındakileri izler savaş hakkında kendini geliştirmeye çalışır yeni taktikler kurar kafasında ve onları hayat geçirmeye çalışır aslında bu pekte uzun süren bi süreç değildir sadece bakar düşünür ve yapar.Etraftan arada bir de rahatsız edilmeye başlanmıştır artık birileri ondan yardım istemekte ve Libert hiç  soru sormadan yardım etmektedir ama ne kadar?Nereye kadar herşey Libert'in elinde değil.

          Son anlar.....

     Artık son vuruşlarını yapmaktadır çok terlemiştir ama gücünü hala yerindeymiş gibi durmaktadır.Terlemesini ve sesinin gitmesini hiçe sayarak son sölicek bişeyler arar kafasında aslında sölemeliydi de söz söleme meclisine gidip adını yazdırdı eline aldığı ultra mikrofonla bağıra bağıra sölemek istiyordu.Halbuki çevresindekiler ona inanmayı bırakmış bir halde savaş alanını terketmek istiyorlardı.Hayır dedi biraz daha beklemeliyiz.Biraz daha sabredin benim için ilk başta tepkiler peki hadi bakalım sana güveniyoruz şekilndeyken sonlara doğru olmayacaklar gene başladı hadi gidelimler artık görüyordu etrafında yaralıları taşıyanlar kendisini az çok geride bırakarak gidiyorlardı ki.İzni çıkmıştı sözlerini sölicekti son darbeyi istediği anda vurucaktı sözleri o an için silahı olacaktı.Sözleri neler miydi ?"

Saatim yok tam olarak bilemem
Biraz bira biraz şarap önceydi
Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken
Yıllar hayatlar geçiyor
Kayıp bir bavul gibiyim hava alanında
Yada boş bir yüzme havuzu sonbaharda
Çok mu ayıp hala mutluluk istemek
Neyse zaten hiç halim yok

Bugün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde
BABAMIN ÖLDÜĞÜ YAŞTAYIM
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımda
Bildiğim tüm hayatlar

Paramparça, paramparça

Takatim yok yinede telefona sarıldım
Son bir özür için sevdiğim kadınlardan
Aradım mesajlar çıktı kapattım
Telesekretere konuşamayanlardanım "

          Belki onun doğum günü değildi ama söledikleri...zaten sölerken anlaşılıyordu o gün bi korkusunu daha yenmişti sahne korkusu belki başka bir hikayede bu savaşınıda anlatırım.Şimdi Libert güneşi batırdığı tepede uzaktan insanlara bakıyor.Hayaller kurulmaktan artık yavaş yavaş ayrılıyorlar planlaşmaya doğru giderken en kestirme yolları kullanmalı için onları zorluyor Libert.Çünkü biliyor fazla vakti ve başka bir şansı yok......

Güneşin doğuşuyla kendine geldi ve dinlenmesi gerektiğini anladı.....Sırtını döndü güneşe yere şu ninjaların kulladığı kapsüller olur ya yere atarlar puff diye duman çıkar ve ninja kaybolur hep filmlerde olur sanırdım Libert'te de varmış.Gerçekmiş....Libert Nerde ?

Tuesday, November 4, 2008

Kendimden Bişeyler.....

          ilk bakışlarda görülmesede aslında kendimden bişeyler var sölemek istediğim bakarak yaşayanlar için görenler zaten görüyolardır....Tahmini olarak anlatıcam çünkü çoğu olalı uzun zaman geçti hele ki libert zamanında baya bi zaman oluyor, konuyu saptırmamak için zaman kavramını geçiyorum ve başlıyorum.....

         İlk ve en sevmediğim yanım sevgili sağ gözüm orta okuldan liseye geçeceğim yaz geliyordu haziran mı mayıs mı tam hatırlayamamakla beraber nedense hep haziran diye hatırladım içimde ufak bir çelişkiyle Sivas'ta yaşadıysanız bilirsiniz duymuşsunuzdur Sivaslılar kavgayı çok severler hele ki toplu kavgayı yolda yürürken iki kişinin birbirlerine bakması kavga sebebidir bu kadar çok severler kavgayı Sivaslılar.Derken bi kavgaya karışıp tek başıma kaldım nedense diğerleri gitti ve 4 ila 6 kişi arasında bi ben kaldım birileri suratıma vuruyo burnuma gelmesin diye çabaladığımı hatırlıyorum biri ense köküme durmaya çalıştı omzuma geldi ama beni yere düşürmeye yetti. Yüzümü kapatmadan sağ elmacık kemiğime okkalısından bi tekme ve gri gri bulutlar hatırlıyorum sonra uyandığım yer okulun bi sırasıydı ama yanımda öğretmen ya da  öğrenci yoktu eve gitmeden önce Denizhan Türk'e uğradım ordan bi eczaneye ve ordan bi hastaneye röntgen çektirdik doktor uzuun uzuun anlattı ya kendi kendine düzelicek ya da amilyatla düzelicek ama dikiş izleri kalır o zaman plastik cerrahi bu kadar çok gelişmemişti ve şimdilik kendi kendine iyleşsin demiştik ve o günden beridir sağ gözüm öle kaldı..Haa..Nasıl mı ? biraz kısık.Kimse bilmez ben her güldüğümde canım acır o yüzden gariptir gülüşüm benim.....

          Canım sağ kulağımın arkası, böle söleyince ne kadar saçma geliyor di mi?Farkındayım ama onunda ayrı bi hikayesi ayrı bi güzelliği ayrı bişeyi var işte.2003'te yani lise ikideydim.Yeni arkadaşlar yeni kişiler çevre genişlemesi ne kadar genişlerse o kadar kötü Sivas'ta neden mi ? O kadar çok kavga eden tarafından toplu kavgaya çağırılırsınız ve bu kavga demek gitmemek erkekliğe sığmaz sonuç olarak bizim gibi gençler o çağlarda öğreniyordu.Yiğidin nasıl harman olduğunu....Lise iki de bi duyum aldık ve tren garına gitmemiz gerekti sayıca kalabalıktık ama önümüzdekiler de az değillermiş çevredekileri fark edemeyince kendimize çok güvenmişiz o dönem Sivas'ta İstanbuldan gelmiş olduğu sölentisi olan bir balici sayısında acaip bir artık söz konusu oldu her yerdeydiler gündüzleri köşelerde ama geceleri her kenardaydılar.Dedim ya ne kadar çevre o kadar kötü diye.Arkadaşımın kardeşini gasp etmeye çalışmışlar çocuk kaçmış ama çok korkmuş.Ne demek bu kavga diil ölüm sebebi direk.Polis mi ? Sivas'ta polisler kavga bittiyse ortaya çıkar ya da çıkmaz.Eğer müdahele edebiliceğine inanırsa gelir baktı dişli kişiler var zaten yanaşmaz.Neyse...Bu balicilerin tren garında kaldıklarını öğrendik.Yalnız hiç unutmam 23 ocaktı o kadar soğuğu acaba daha önce yaşamış mıydım ya da daha sonra bilmiyorum ama çok soğuktu bi Sivaslı için bile çook soğuktu.....Tren garına doğru yaklaşık 17 ila 20 kişi ilerliyoduk yanımızda gasp edilmeye çalışılan çocuk bize gösterdikten sonra onu geri yolladık ve biz adımları hızlandırmaya başladık.Bazılarımızda emanetler vardı.Değişir kişisinden kişiliğine göre bıçağından kaleme bazısı tam psikopattı elinde cımbız adamın üstüne oturup tırnaklarını çekerdi gördüm yapanlar kötü bir görüntü bi şekilde kavga başladı çantalarla önce bi saldırı gerçekleşti.Karşındakini şaşırtmak için yapılan toplu bi eğlem güzelde bir görüntü ama balicilere pek etilemedi hele ki düşündüğümüz kadar kavga sırasında birisi adımı sölediiiii....tahta bişey kafama sağ kulağımın arkasına geldi.Hani demin o kadar soğuğu yaşamadım demiştim ya karların üzerinde düştüğümü ve soğuğu hissettiğimi ama hareket edemediğimi hatırlıyorum.Galiba felç oldum ama farklı bi versiyonu diye düşünmüştüm ve artık o günden sonra sağ kulağımın arkasında bir çıkınti ile yaşıyorum soldan daha mı az duyuyo yoo sadece çıkıntı var ilginç.....

          Sevgili sağ omzum.Lise son yıllarımdayım hani lise aşkları vardır az çok herkesin lisede birilerinden hoşlanmışlığı olduğuna inandırdım hep kendimi galiba ben öleyim o yüzden lisede pek aktif bir kişi değildim ama kavgalarda ne kadar çok kişi o kadar iyi hem görüntü hem beceri hem kabiliyet açısından bi ara spor olarak görenlerimiz bile olmuştu.Neyse hikayemiz burda benim bi lise aşkı diyebiliceğim bi olayla başlıyor....Lise sondayız.yani sene 2004.Sivas'ta pek fazla güzel kız bulunmaz eğer yolda bi tane gördüyseniz onunla siz daha bişeyler düşünmeden arkasındaki 40 tane belalısı gözünüze çarpar ya da abisinin naamı size kadar gelmiştir ya da belalılarından biri arkadaşınızdır filan falan.Ammaan dikkat derken bitanesinede ben aşık oldum oluyorum oldum oldum hemde fecii şans öle bi şans ki ama hem lisede hemde gittiğim dersanede aynı sınıftayım kızla....Kız nasıl şirin geliyor nasıl iyi geliyor tabi bu beni cesaretlendiriyor.Derken okulda adımız çıktı her tenefüs sınıfa 5-10 kişi geliyor."Gardaaaaaşş ayrılacaksınız çıkamazsın yoksa bu okuldan bu akşam" diyor ve gidiyor.İşin komik tarafı biz bu kızla sevgili değiliz ama hep beraber dolaşıyoruz beraber yemek yiyoruz beraber sinemaya gidiyoruz ama sevgili değiliz ya da öleyizde ben mi bilmiyorum ya ?Neyse...Gene böle bir gün lise çıkışında belliki kavga çıkıcak artık bi dönem baya bi kavga ettik etmediğimizde anormal geliyordu.Bu defa diğerlerinden biraz farklıydı galiba benim kadar kıza aşık olan okulun psikopatlarından birisi hiç kavgaya gerek olmadığını işi hemen halledip gideceğini söledi çantasından çıkaradığı 14lüyü küfür ede ede üstümüze sıkmaya başlayınca anladık ne olup bittiğini anca iyiki arada baya bi mesafe vardı kurşunlardan birinden sıyrıldım biri daha geçti yanımdan geçerken seslerini duyabiliyosunuz hani F1 de uzaktan araba gelirken bi ses var ya bu da onun gibi ama çok daha kısa sürüyo.5,6,7,8 derken sıkmaya devam ediyor yanlış saymamışsam ve yanlış hatırlamıyorsam 9.cusu koluma geldi.Sevgili sağ omzuma.Şimdi orda hala bir yaram var mutsuz değilim onunla hatta bu olaydan sonra sinirlerime zarar gelmesine rağmen elimi eksiksiz kullanmamın yanı sıra 360 derecede dönderebiliyorum bi ara gösteririm ve baş parmağımı bileğime değdirebilme yeteneğimden ondan sonra gelişti.Bu özelliklerle dünyayı değiştiricem.....

          Genel olarak sırtım ve göğsüm.Benim canlarım.Lise bittikten sonra ilk senemde kazanamadım üniversteyi evet çalışmadığımdan evet serseriliğimden ama konum bunlar değil.Dershaneye gittim orda yeni bir çevre önceden birbirinizi görmüşsünüzdür hatta kavgalarınızı görmüşsünüzdür ama tanışmamışsınızdır orda tanışırsınız ya da kan davalı denecek kadar sevmedikleriniz vardır orda hani dersanede herkes sivildir ya okuldakinin aksine orası daha rahat bir ortam herkeste bir lise bitti büyüğüz biz tavırları kendini göstermek istiyen biz mafyayız diyen tayfada takım elbise kravatsız ama altın kolyeli.Biz her zamanki gibi takılırdık kantinde derslerde derslerden sonra biraz çalışırdık ilk zamanlarıydı zaten havalar daha soğumaya başlamamıştı bile gayet güzel gidiyordu herşey.Takiii omzuma iki kez dokunup "Birader bi bakar mısın?" ' ı duyana kadar anlamıştım sesteki duygu nefretinden başıma bi iş geleceğini bi şekilde tedbirli olmalıydım merdivenlerdeydik hemde ya 3 ya da daha fazla kişilerse elinde sonunda yuvarlayabilirler hiç olmadı bıçaklayabilirler kalemle bıçaklayabilirlerdi bi şekilde başıma bi bela almıştım ama sebebini bile hatırlamıyorum arkamı döner dönmez bi yumruk geleceğini düşünerek kendimi korumaya alaraktan döndüm ve bi yumruk gelmedi adam yakamdan tutup kafa attı.O.Ç. . Neyse bunlarla biraz kapışıp biraz kaçma modunda ilerliyordum önde olduğum için hızı belirliyen bendim biraz hızlı inip bi anda durunca gelen çok hızlı geliyo tam vurucakken çekilince dümdüz devam ediyo ondan sonrakine ben vuruyorum en arkadaki zaten yetişemiyo ilk giden o sırada çıkiim derken bitane benden yiyo arada bende çok yiyorum ama durup dayak yemektense bölesi daha iyiydi.Sonradan öğrendim yalan mı yanlış bi haber sonucu bunlar başıma geliyormuş.En arkadaki zaten yetişemeyeceğini anladı ve cebinden telefonu çıkardığını gördüm bu sırada hala merdivenlerden inmekteyiz ama çok az merdiven kaldı 20 öle 25 kadar.Dersanenin altında çerçeveci vardı bizim ama bu resim çerçeveleri değil bildiğimiz pimapenci ama tahta çerçeleride yapıyor.En arkada kalan puşt orda çalışan abisini aramış ve beni tarif edip gelince durdur demiş.Abisi saolsun sen tahta çerçeveyi ben arkamdan niye gelmiyolar diye bakıp geri dönene kadar sırtıma geçir.Gerisini hatırlamıyorum.Abisini iyi dövmüşüm de ondan sonra çocular mı kaçmış yoksa ben mi kaçmaya devam ettim yoksa bütün olay orda ben abisini dövdükten sonra bitti mi inanın bana hatırlamıyorum.Şu anda sırtımda 3 boğazımdakilerle 5 göğüsümdekilerle yaklaşık 7 tane bu yüzden yaram var hepside dikişli....

          Neden bunları anlattım?İnan bilmiyorum.Yazmak istedim bişeyler ve bunlar döküldü dudaklaırmdan parmaklarıma odan klavyeye döküldü bunlar benim istediğim ya da istemediğim bişey değildi olması gerekiyordu.Oldu başka bir yolu olsa inan bana denerdim.Bu acılar kolay değillerdi ama onlardan başka yolum yoktu ben ben yapan şeylerdi onlar.Yoktu başka bir yolu anla bunu yok.....Hah şimdi hatırladım bu kavgaların ortak bir iki yanını 1.hepsinde ben dayak yiyorum. 2.Hepsinde tek başıma kalıyorum. Unutma M. insan tek kaldığında da yaşayabilir bunca şeyden sonra gülebilir ağlayabilir bağıra bağıra şarkı söliyebilir.Pek çok acın varmış ya hani bunca zaman biriktirmişsin.Benim biriktirmeye fırsatım olmadı ki hep bol bol verdiler.Hep güldüm ne kadar çirkin bi gülüşümde olsa ne kadar gülerken canım acısada.Hani gözlere hassasımdır ya ilk anlattığım olay yüzünden.Ben bunca şeyden çıkıp hala arada bir güneşe bakar ona göz kırpar ve gülümseyerek yaşamaya devam etmeye çalışıyorum.Sanada aynısını öneririm.Yaşamaya devam etmeye çalış.Bunaltma artık kendini evet ben yokum ama bir telefon kadar da yakınındayım. Her istediğinde ara ama unutma biz artık seninle sevgili değiliz.....

Seni seviyorum M.

Sunday, November 2, 2008

buruk zafer.....

     

          İllada bi kazananı sölemek gerekiyorsa savaşı Libert kazanmıştı ama gözlerinden akanları temizlemek için uzun süre gerekicekti belki kaybetseydi bu kadar zahmetli bi işe girmeyecekti ama karar verilmişti bi kere son hamleden sonra geri dönemezdi.Sanki düşmanı devamlı gözlerine gözleri vurmuştu sürekli anlam vermediği şekilde sular geliyordu gözlerinden hemde durmaksızın.Durmadı yoluna devam etti arkasına dönmedi bakmadı boynunu büktü.Eline silahını bile almadı sadece yürüdü evrenin boş anlamsız yerlerine bi şekilde kalesinden çıkıp kendini özgür hissedebiliceğin bi yerlere gitmeye ya da bi iki arkadaşlar muhabbetle gözlerine perde çekmeyi umuyordu muhabbet yoktu.Genede gözlerine perde çekti başka savaşlardan çıkmış birisiyle muhabbet ederken nedendir bilinmez bi sebepten dolayı kendisine "kutup ayısı"denen bi abisi vardı severdi onu onla şakalaşmak iyi gelirdi hep neşeliydi kutup ayısı ama o gün o da efkarlıydı.Libert dinlemeye karar verdi başı önde karşısındakinin sölediklerini duymadan dinledi yorumlar yaptı.Hayatından kendinden başka hayatlar olduğunu çevresindekilerin kendileri için yaşamadıklarını anladı ya da öle hissetti.

          Galip ayrılmıştı bu savaştan ama hala neden terliyordu alnı sırtı silahlarına olan bu ilgisizliği nedendi ,ya da sol göğüsündeki ağrının var mıydı belli belirsiz bi sebebi.Galiba yoktu.Şimdi en çok korktuğu düşman var sanki karşısında ve elindeki son teknoloji ürünü silahları olmadığı halde kendine inanılmaz bir güvenle Libert'in suratına bakıyor alaycı bi şekilde gülüyor.Evrenin bu bölümü onu hep korkuturdu.En korktuğu düşman yalnızlık ve şu sıralar tek ihtiyacı olan şey de bu gibi görünüyordu bu düşmanla ilgili bilmediği gerçekleri artık görmesi gerekiyor.Sanki biri bi anda bileğine bi kelepçe bağlamış kelepçenin diğer ucuna bağlanan sıkı uzun bir ip bi araba tarafından çekiliyor ya yerdeki iplerin bitmesine izin vermeden elidenki kelepçeden kurtulucak ya da bileğindeki kelepçeyi çeken araba tarafından sürüklenecekti.Aklına bi anda yıldız parlaklığında bir fikir belirdi bu düşmana karşı olan kalkanı kalkanını kullandı geçici bir süreyle bu düşmanı safdışı bıraktı ama bu sadece bir başlangıç ilerde bu düşmanla yine karşılaşacağını biliyordu ama yineden bu seferki mücadeleyi kazandığı için mutlu görünmeye çalıştı bileğinde ki acılara karşı....

Asıl haber saat 27:85 civarı başka bi evrenden arkadaşı olan Stan'den geldi Bilkent isimli düşmanıyla karşılaşması için gerekli merciler görüşmelerini tamamlamış ve resmi belgelere bildirmişlerdi.Ertesi gün gidip bilkentle olan mücadelesine gitmeye karar verdi belki bi arkadaşı yardım da edicekti bu konuda ona.Hele bi güneş doğsun diye bekledi kalkanını üstüne örtüp kendini kelimelerle dolu hayallerindeki o amaçlı dünyasında kelimelere boğdu.....

sadece bekliyor zamanı gelene kadar güçleniyor tek başına olmadığını biliyor hissediyor M hala onunla o da M ile ama farklı evrenlerde.....(eğer aranızda hancock'u izliyen varsa hatırlar kahramlar bir araya gelince birbirilerine zarar veriyorlardı biri buna dur demeliydi ancak o zaman yaşayabiliceklerdi ancak o zaman.....)

Saturday, November 1, 2008

need to be without youness

savaşmaya başlamadan önce hazırlık aşaması acaba biraz daha uzun mu sürseki diyorum kendi kendime.Hani böle bişeyleri yapmanız gerekirde yapmasanız da olur ama olmasa çok daha iyi olur ve siz üşenir çekinir böle kabul etmek istemezsiniz işin açıkçası öle bi durumdayım da neyse....

üzgünüm bitanem,üzgünüm tektanem, inan bana gerçekten çok üzgünüm kartanem, ama bu savaşı sensiz geçirmem gerekiyor.Anlayamıyorsun bi çok yeri daha çok gençsin ondan olabilir ya da benim zaman anlayışım farklı ondan olabilir bunlara girip kafa karıştırmak diil amacım.Daha kolay bi yolu yok ve ben gitmeliyim ve seninde illede bende gelicem diye diretmemen gerekmekte çünkü yanımda sen varken olmuyor.Sanki sorumluluk iki kat artıyor.Düşmanlarıma yeterince odaklanamadığım için yenilicem gibi oluyor.İçimde böle doğuyor duygular bunu nasıl anlatabilirim ki sana anlatamam ama beni gerçekten bu kadar çok seviyorsan biraz katlanman gerekecek buna hepsi bizim için ama anlamıyorsun.

Ne kadar istemesemde galiba ilk düşmanım sensin M. seni biraz uzaklaştırmalıyım hayatımdan bi süreliğine ki diğer savaşlarımda arkamda biri kalıcak derken içim daha az yansın yeterince kişi var zaten tuzu biberi olma nolur.

İlk büyük savaş başlasın.....


Karşımda büyük yeşil gözleriyle ıslak göz saldırısı yapmaya başladı.Aslında önceleri gayet sessizdi ve ona meydan okumamı dinledi.Karşınızda hani böle büyüük bi dev çıkarsa korkarsınız ya (günlük hayatta çok başınıza geldiğinden eminim karşınıza büyüük bi devin karşınıza çıkması) işte öle korktum bende hemde içime yayılan dumandan boğulacak kadar korktum.Karşımdaki düşmanın o kadar güçlü bi silahı vardı ki başka yöne çeviremiyor ya da kaçamıyordum bi şekilde kaçırmıyordu kendini benden kaçmam gerekiyor ama anlamıyor durumu giderek daha zorlaştırıyordu ben git dedikçe gitmiyordu.En ufak bi yemek kırıntısından kokumu alıyor ve nerde saklandığımı buluyordu.Karşımdaki düşman bütün enerjisini benden alıyordu o benden enerji alıyor ve benim enerjim bitiyordu bu durumu değiştirmek için güç yerine aklımı kullanmalıydım ama bu çok daha sonraları geldi aklıma silahlarımın ya da zırhlarımın bi tesiri ya da bi savunması yoktu bu düşmana karşı.Her bakışında bi ok ya da ağ atıyordu her sölediğimi bi kenarda topluyor bi şekilde biriktirip sanki bana geri atıyordu sölediği şeylerin canımı acıtmasını geçtim bi de yanlış anlamaları olmasa daha da güzel olucak ama anlamıyor daha doğrusu anlıyor.neyse işte.

Hani hep örnek verilen küçük bi çocuk var çok üzülüyorum o çocuk için örnek:"Küçük çocuğa dersin ki soba sıcak elini dokundurma, çocuk dokunmadan anlamaz." Karşımda ki düşman da aynı böle bi bakıma incitmek istemiyorum bazı şeyleri yapma diyorum ama yapıyor.(durum bi bakım şöle : sakallarımdan olucam ya da kolumdan olucam soruyorum sakallarından ol onlar geri çıkar diyo ama koluma doğru baltayla yaklaşıyor) kendimi her geri çekişimden geri üstüme geliyor bunalmak ya da bunalmamak değil asla derdim sadece istediğim gibi konsantre olamıyorum o yüzden bütün bi çaresizliğim ya da bütün bu "sinirli,kızgın" halim o kadar şeyi görmeyi başarmışsın ama galiba artık ya da yeniden görmeyi unutmuşsun hatırlaman lazım bunuda ben yapamam ya kendin öğrenirsin ya da bi gün rasgele olur.Olmayadabilir asla garantisi yok.Görmekle bakmak arasındaki farkı hiç diilse sana 100 kere gösterdim hala bakmaya devam edemezsin artık artık ben gidiyorum artık kafamda 1 değil 1001 soru var artık tanıdığın adam değilim artık istediğin adam değilim olmam için sensizliğe ihtiyacım var ama bunu bana vermemek için elinden geleni yapıyorsun.Tam alıştım sensizliğe M.Sensin de yaşayabiliyorum dedim geri geldin iki gün sonra geri göndericem seni ve uzun bi süre gene seni düşünücem gitmelisin M.ve ben kalmalıyım tek başıma gerek tek gerek 1001 soruyla başbaşa ama bu kadar üstüme gelmemelisin benim bu kadar içten bakmamalısın bana ya da ani çıkışlar yapmamalısın biz senle düşman değiliz biz senle sevgili değiliz biz senle dost değiliz biz senle birbirinin ihtiyacı olduğunda yardıma her ne olursa olsun gidebilicek kişileriz ve birbirimizi çok seviyoruz belki ben biraz daha fazla ama tartıştığımız nokta bu değil sadece düşün bunları gene ilk okuduğunda mantıksız gelicek bakalım daha sonraki okuyuşlarında hak vericek misin bana.....

Son darbelerini aynı anda vurduktan sonra ikiside arkasını döndü kamera Libert'in yüzünü düşmanının sırtını gösteriyodu ikiside aynı anda hamle yapıp aynı anda vuruşlarını tamamlayıp ters yönlere doğru ilerledikleri ve vuruş sırasında ortaya çıkan ışıktan dolayı kimse kimin darbe alıp almadığını anlayamamıştı....Kamera hala Libert'in yüzünü ve arkadasındaki düşmanın sırtını gösteriyordu......

gelecek bölümde bakıcaz kime noooldu?

Wednesday, October 29, 2008

savaşın başlangıçı....

          Hani böle kötü arablar vardır ya mtvde bi program var pimp my ride diye arabaları alır ve daha önce hiç görülmemiş bi manyaklıkla ilginçlik abidesi haline getirir ve sahibine geri verir işte buna benzer bi yer buldum geçenlerde kendi evrenimde ayıp olmasın diye önce banyo yapmıştım evde ama taktir edersiniz ki yaralar banyoda gitmiyor sadece temizleniyorlar ama kirlerimi akıttım artık temizim ya da öle hissediyorum.neyse.... Mekana girdiğimde ilginç ilginç fikirler bana bakıyorlardı nasıl bişey istediğimi sordular önümdeki büyük savaştan bahsettim tam aradığımın onlarda olmadığını ama yinede arkadaşları sayesinde yardım edebiliceklerini sölediler ve beni yönlendirdiler....

Zırh kütüpanesi.....

Burada kafamdaki ve kafamdakiler yüzünde gözlermin bana oyun oyadığın şeyleri önlemek için zırha sahip olmam gerektiği öğretildi ve okuyabiliceğim tarza dairkitaplar sölendi zırhımı almıştım artık gece korkularımın bi bölümü bu sayede gitmişti...

zırh kütüpanesinden çıktıktan sonra elime bi savaş aleti lazımdı savaşçı kişiliğimi ve aynı zamanda yapmam gerekenleri bana bildirecek normal hayatta sadece bir obje gibi görünecek bişeye ihtiyacım vardı.Evrenimde dolaşmam yaklaşık 2 ışık yılımı aldı ya da biraz daha fazla ama sonunda kendisi bana geldi zaten fikirlerde böle olacağını sölemişti ama unutmuştum ben 2 ışık yılı biraz fazla uzun bi zamandı nede olsa.

Gizli silahların tüccarı.....

kişiyi bulmam ne kadar zor olduğunu şöle özetleyebilirim burnumun ucundaydı sadece görmedim aslında nedensiz bi şekilde onu hep istedim o benim olmalıydı çünkü kendisini kullanan kişi onun özelliklerini bilmiyordu dedim ya normal gibi görülmeli normal hayatta bu kişi babamdı ve elindeki hiper özellikleri olan telefonu istemsiz bi şekilde aşırı istiyordum ama sadece sabrettim ve telefon bana geldi.....

telefon evet ne kadar silah gibi kullanabilirsiniz ki? ilk gördüğümde anlamıştım onun aslında bi telefon olmadığını sadece kendini açılmayı bekliyen pandoranın kutusu gibi saklıyordu kendini hak etmeyenlerden.içinde yapılacakları gösteren bi program istediğiniz yerden intenete girebiliyorsunuz medya player bile var kamerası ard arda 30 fotorafı çekebiliyor ya da daha geniş fotoğraflar inanılır gibi değil bu telefonla msn e bile girebiliyorsunuz hemde qwert klavyesi var inanılmaz bi aygıt.

ama bu özellikler savaşta kullanılmaz ki...

asıl özellikleri kendisinin 184 vuruş puanlık bi samuray kılıcına dönüşebilmesi ve zırhınıza artı 84 puan ilave edebilmesi istediğiniz an nerde olduğunuzu ve nereye gidicekseniz oraya götürebilmesi ayrıca bi özellik teleport değil ama yolu gösteriyo en azından düşmanlarımla nere çarpışacağımı sölüyor unuttuğum şeyleri unutmuyor.Artık güzel bir silahımda var....

savaş....kelimenin anlamı ne kadar da büyük aslında savaş denildiğinde hep aklıma kan acı çeken insanlar ya da birinin öldürmenin verdiği keyifle gülen şahısların yüzleri gelir gözümün önüne daha çok şey gelirde neyse....kelimenin anlamı o kadar büyükkü o kadar vahşetten çıkıp sex e bile gidebiliyor sonuçta ne demişler "savaşma seviş benimle" bağlıyacağım yer şu ki bu kadar büyük bir savaşta yaya kalmak zor olurdu beni istediğim yere uçurabilicek sesiyle uyuyan yer altı canavarlarının rüyalarını kabusa çevirebilicek ama üstünde olduğum zaman güçten başka şeylerde verebilmesi lazım dı bana ne biliim mesela beni anlaması ona göre gitmesi ve olgun olması lazımdı görünümü önemliydi herşeyden önce veee bu kadar özelliği ararken evrende dolaşırken herzamanki burnumun ucunda ki bişey çarptı gözüme hiç o gözle bakmamıştım ben ona ama aradığım bütün özellikler vardı onda halbuki daha önce çooook kere sırtına binmiştim beni hiç götürmediyse 8 ışık yılı götürüp getirmişti ama hiç yalnız değildim içindeyken ben onun
hani telefonu kaybedince değeri çıkar ya bu tam tersiydi telefonu bulunca değeri artmıştı sanki
ya da onu kullanan kullanamıyordu...

malesef evren kelimesini kulladığım için yani benim evrenim dediğim için diğer evrenlerle de bağlantılıyım evrenler arası dolaşma özelliğine sahip robotlar vardır bunlar için zaman yoktur istedikleri an istedikleri yerde ve zamanla olabilirler ama ruhlarıda yoktur sadece mantıkları vardır mantıksız geleni görmezden gelirler bunu açıklamak için şöle bi örneğim var 180le giderken düşen bi yaprağa çarpmak ne kadar önemlidir onlar için de mantısız şeyler böledir bu koca bi güneş olsa bile....neyse...bu robotlar benim evremine yakın bi yerlerde bi cihazlarını bıraktılar elbet birisi onu görene kadar bilene kullanana kadar kalıcak o şimdiki sahibinde bütün olayı toplamak gerekirse aradığım canavarımı buldum "The MonsTeR" kendimi bu kadar güvende hissedebildiğim başka birşey daha var mı bilmiyorum herhalde yok ya da şu anda aklıma gelmiyor.....Aynı silahta olduğu onunda kendini pek belli etmemesi çevredeki oluşucak savaşta kullanılacak haliyle normal hayataki halinin aynı olmaması gerekiyordu o yüzden kendini 77 model bi mercedes e çevirmiş olmasını o kadar doğal karşılıyorum ki anlatamam.Arada bir kükreyince ben bile bazen korkuyorum......bu da tamam.....

savaşlarda bilirsiniz belki kaleler olur hani bi taraf başka bi tarafın kalesini eğer feth ederse o zaman savaşın üstünlüğünü kendi lehine çevirmiş olur benim bi kalem var onu güzel temiz tutmaya çalışıyorum bu biraz zor oluyor çünkü kale olarak evim var 3 artı 1 tek başıma temizlemek zor oluyo bu kadar sene sen bi tarafını büyüt sonra gel o kadar evi temizle zor diil ama yapmaya yapmaya zorlaşıyor neyse sonuç olarak var bi kalem ve istemediğim biri birşey varsa uzak tutmaya çalışıyorum...genelde başarılıyım.....

savaşmak için gerekli olan herşeyim neredeyse tamam düşmanlarım bile hazır sadece zaman var bekleme zamanı bazı kurallar çıkıcak resmi yerlerde yayınlanacak ondan sonra savaşmak için gidicem oraya ilk düşmanım okuyacağım yer olucak eski ve güçlü bir düşmanım yaklaşık 3 4 yıldır savaşıyoruz genel olarak o kazanmasına rağmen yılmadan gitmeye devam ediyorum kazanan tanıdıklarım var gördüm biliyorum bende kazanabilirim evrenimdeki insanlarımı korumak için bu savaşa gözüm kapalı gidiyordum artık gözlerim açıldı.....

yinede savaşmak için eğitim gerekiyor ki önceki hocalarımdan edindiğim bilgileri tazelemek benim için pekte zor olmayacaktır kitapları açıp teknikleri öğrenicem yumruk atmaları tekmelerin yükseklik alçaklıklarını başka hallerini türkçelerini ezberlemek ya da kalıp halinde kombo dediğim vuruşları yeniden gözden geçirmek savaş tekniklerini nerede uygulamak gerekir bunları yapmaya başladım fena gitmiyor eskiden korkarak yaptığımı artık güçlü bi şekilde yapıyorum madem kahraman olucam önce cesaret gerekiyor dünya gezegeninden birisi var bişey sölemişti evrenler arası çok dolaştı o söz beni ve evrenimi pek etkilemedi ama şu an cut diye oturur diye düşünüyorum söz şu : Sonunu düşünen kahraman olamaz.....

görücez bakalım.....

savaşa az kaldı.....

Tuesday, October 28, 2008

Her Gece Başka Bir Alemde.....

   Ilk öksürdüğünde önce farkına varamadı aslında elinde bulunan peçetetye gelen kırmızılığın kan mı yoksa içtiği 3. sınıf şaraptan mı olduğunun.Farkına varmaya çabalamadı ama ağzındaki bu tat şarap olmalıydı evet evet şarap.Yoksa bu kadardı da fazlaydı ona karşı fazla silah çekilmiş olurdu dengeler bozulmuş olurdu zaten yeterince kurşundan sıyrılmaya çabalaması bi bataklıkta dövüşüyo olması zaten yeterince kendini zorluyodu daha fazlası yok yok o da insandı nede olsa şarap dedi ve geçti.Çevresindekiler nedensiz bi şekilde yaptıklarına anlam veremediler o ise bütün herşeyi tüm çıblaklığıyla anlatıyordu.Neden farklı tepkiler beklediler peki o ndan o nun bi fazlası mı vardı?O nun tek istediği özgürlüğüydü ve nasıl davranmak istiyorsa öle davradığını sölediği halde yaptıklarına aldığı tepkiler çok can acıtıcıydı anlaşılamadı.Ailesi akrabaları okulu kendi hayatı kendi hayatsızlığı vicudu kanatları filanları falanları terslikleri herşey ters gitmeye başlamıştı kanatlarının birisini yeni onarmıştı çıktığı büyük savaştan sonra belki bi kaç saniyelik güneşi gördü bütün o bulutların üstünden ama kanatlarına takılan kancalar onu acılı ve sert bi şekilde gök yüzünde asılı kalmasına neden olmuş ve geri aşşaya düşmeye başlamıştı şoktaydı anlamsızdı bütün olanlar olmakta olmayanlar ya da olanlar. Kanatlarını kontrol etti hasar dayanılmayacak kadar büyük olmamasına karşın şaşkınlıktan duyduğu acıyı hissedemedi ve bu yüzden yansıtamadı da o.... o zavallı değildi olmadı olmayacaktı da ama o.O nu anlamalarını bekledi neyse.... kanatlarına bakıp burdan baba denilen o kavrama kadar gidebiliceğini anladı ve yönün o yöne çevirip kanatlarındaki kancaları çıkartıp gitti babanın yanına açıklama en azından başka şeyler beklerken bi kanatı sorgusuz sualsiz uykuda local anastezi ile alınmıştı uyandığında sadece bi acı hissetti tek kanatla uçulmazdı ki ya da devamlı döne döne uçmak zorunda idi.Babasını mesleğinden babasına danışmaya giderken farketti çöpteki kopuk kanadını üzüldü ama babaydı ve bi bildiği olmalıydı diye düşünmüştü bişey sölemedi dilindeki onlarca kitaplara karşın.O yaşadıklarından sonra uzuun bi zamandır hissedemediği büyüme duyusunu hatırladı hatırlamakla kalmadı buna susamış gibi sanki bi anda büyümeye hayatını yaptıklarını yapabiliceklerini yapması gerekenler görmüştü gözleri ne büyüdü ne küçüldü ne de yaş geldi(keşke gelebilseydi) zamanı zaten normallere göre çok hızlı yaşıyan hayatın zamandan ibaret olduğunu düşünen o yaklaşık 70 gün boyunca uyuyamadı uyduysada çok nadirdi istemsiz bayılmalar ya da insanların "içim geçmiş" tabiriydi bunlar.Geri döndü ankaraya otobüsler saolsun.uzuun yolculuklar artık mola yerlerindeki çalışanlarla ahbap olmuştu neredeyse.Mekik dokudu.Aynı olayı uzun zamanlarda farklı 2 ya da 3 kişiden dinliyip üzerine 50 kişiden yorum alınca zor oluyormuş bu hayat anlamında değil olayı kavrama anlamında.Keşke dokuduğu mekikler bi işe yarasaydı yaramadı.Tam okulu düzelicek dediler bi şekilde oldu işte okul için af çıkardılar bu defa yan çizdi babası annesi destek olacağını söledi peki dedi biliyodu bu son büyük fırsatı olduğunu ama annesi dahil kimse artık o na inanmıyordu çünkü metaryalist dünya da kanıtsız bi başkasını inandırmak gerçekten zor oluyordu artık insanlar en yakınınzdakiler bile gözlerinize bakıp size inanmıyabiliyorlar acı ama gerçek.Bunlar hazmetmek için tek kalmak istedi anlaşılmadı yine yanlış anlaşıldı hep açıklama yapmak zorunda kaldı.Aklına gelmesin diye eğleniyor gibi görünüyo şu aralar daha fazla soru gelmesin diye sadece neyse.....Bunları hazmetti beyni kalbi ciğerleri vicudu hayat mı derler yoksa başka bişey mi bu kahpe dünyada olabilir ya da herne diyorsanız işte....Bi yumruk daha baba tarafından ne olduğunu yazmayacak olmam bu olayın gerçek olduğunu değiştirmeyecektir ama yeterince acı verdiğini sölemek isterim.Yakında evlatlıktan da atar tam olur diyelim anlayan anlasın işte.Bunu hazmetmek.....hele babanız sizin için herkül kadar güçlü zeus kadar bilgili ve çok cana yakın olmasada(hani arkadaşlarınızın babası sizle oturur sizde babanızın öle olmasını dilersiniz ama yinede sizin babanız sizin için bitanedir ya öle işte) hani öledir ya işte çok zor.Sonrada o na neden maske takıyosun diyolar.... demeyin......ya da insanlar hep o na neden bu kadar gri yazıyosun diyolar yazılarını okurken içimiz daralıyo yalan bişey yazmıyorum ki ya da her gün yaptığım aptal saptal şeyleri yazmıyorum ki önemli şeyleri yazmaya çalışıyorum ama herşeyi her an yazamam ki başıma 1001 tane olay geliyor unutmuyorum yazmayı ama içimden gelmiyor işte anlayın ya.....babanın doğu yöresinde ne demek olduğunu bilenler varsa daha iyi anlayacaklardır beni babaydı işte hemde benim babam.....neyse.....

bu kadar açıklamadan sonra başlığa dönelim her gece başka bir alemde evet her gece başka bi alemde kafasını dağıtmaya çalışıyo duvara vurmaktansa para vermeden eğelenebildiğin bi yer var mı bildiğin matığında devam ediyor kafası o kadar karışık ki hiç bişey düşünmeden dans etmek ya da kavga etmek arasında böle hani derler ya ufuk çizgisi o kadar bişey var ya da ölümle hayat arasında ki ince çizgi mi demeliyim? Siz seçin....../-\/-\/-\/-\/\-/\--------(kalp grafiği)

artık eskisi kadar parasıda yok aslında ilk ankaraya geldiğinde aldığının yarısından da az artık hele bi de o zaman türk lirası daha değerliydi yani biraz daha zor oldu yaşamak hayata tutunmak ya da bişeyler çabalamak yemek yemek bile artık ayrı bir dert az para çok dert 2 2 daha da 4 bu bu yani.Birileri fark edecek miyim? Acaba ne zaman fark eder yorum yaptım ama filan falan gibi şeyler yazıyolar her fark ettiğimi her an yazsaydım ne anlamı kalıcaktı ki ? Bu yapılan bir iyiğin hemen karşılığını beklemek gibi bişey değil mi ? Bazı şeyler biraz daha özel biraz daha karşılıksız olsa daha güzel olmaz mı? Mesela saygı dediğimiz nese ne kadar kaldı tartışılır ama daha sonra.

Artık kavgam başlıyor neyle bilmiyorum önümde ellerinde dikenli tellerle sarılmış sopaları tutan yılan kafalı insan elli kangal vicutlu yedi kollu yaratıklar var işin kötüsü bunlar sadece kapı önünde takılan korumalar belam büyük bi gecelik bi kavga değil benimkisi düşündüm de giriyorum bu kavgaya düşüdüm de dedim o kadar sözü düşüdüm de dedim en az 2 yıl diye ben bu kavgadan 2 yıl içinde kalkamayadabilirim o yüzden dedim ki:Benden daha iyisi çıkarsa düşünmeden git dedim benim içim acımıyo sanıyosun.Benim de canım var benimde kalbim var ama daha kolay bi yolu yoktu.Ben aç kaldım daha önce ya da sokağa atıldım ailem tarafından üşüdüm hemde çok çok dayak yedim o sokaklarda öle öle öğrendim böle yaratıklarla başa çıkmayı öle öle gelişti bu kadar empati yeteğim.Ama yoktu daha kolay yolu bi yol daha vardı senin karşına gelene dek hep onu kullanmıştım yalan diyolar ben gerçeği saklamak derdim gerekirse yine derim ama sana karşı işlemiyor bu sana hiç yalan sölemedim bunun ne kadar büyük bişey olduğunun farkına var ne kadar değerli olduğunu bil illa yanında olmam gerekmiyor düşün kü ben 2 kere askere gidicem ilkini bu dönem de yapıyorum diğerine daha çok var böle düşünmek daha kolay ama unutma türkiyede şu aralar çok fazla şehit veriliyo bunu da aklında tut ben bi gün yeter diyebilirim cart diye ölmem ama bu da bi ihtimal.Bütün bunları düşünmek nasıl kafasını ağrıtıyo insanın biliyo musun? Burunundan kan geliyo nefes alamıyosun......boğazında anlmasız bi sıcaklık ama bi de tat var dilin damağını yoklar damaktan değil daha böle bi koku gibi ama dışardan değil burnundan çıkan havada kan kokusu vardır.O kokuyu burnundan çıktıktan sonra alınca anlarsın ki burnun kanıyo.Bu bile başlı başına bi hikaye ya neyse......

bu gecelik sabahlık neyse onluk bu kadar....

o mu ? O na gelince o eğitimde savaş eğitiminde hala bi kaç eski savaş numarasını hatırlıyor mesela mı ? Kızılaya gitmek.Hani insanlar derler ya kızılay mııı? Ne var ki orda ? kızılayda ne yokki hayat var hiç bişey yoksa hayat o gri suratların arkasında ki hayatlar hele bi kızılaya gitsin parası olsun da öğreneceği çok şey var daha.....

hayatsız kalınca anca anlıyosun hayatının değerini ama hayatsız kalmayan anlıyamaz ki.....

savaşın yapabildiğim kadar bütün detaylarını yazmaya çalışacağım belki günü gününe olmayacak ama yazacağım en azından öle umuyorum

dikkat et kendine.....Bende çok özledim seni M....

Saturday, August 9, 2008

Ve Libert uyanır.....

Aslında tam uykuya dalıcaktır.düşünceler kafasında bir sağa bir sola sallanırken birden duruverir bir tanesien istemediği en düşünmemesi gereken olduğuna inandırıldığı o zamana kadar çok şey sölenmiştir ona o kadarinanmıştırki sorgusuz sorgu ne demekti ya ? sorgulamayı bilmeyen bi çocuktan farksız çocuklar hep sorgulamazlarmı halbuki ?derken üstünde bi baskı hissetti maddi ya da manevi değil ama bi baskı hissetti istediği bu değildiayağa kalktı odadan eskiden hep yürüdüğü yollara doğru bi baktı aynı yollar nedensiz baktı sorgusuz çünkü bittiartık biliyordu hissediyordu sadece yaşaması gerektiğini şimdi daha iyi biliyordu yaşadığı için pişman olmasıbütün oncaa şeyi geri getirmiyecekti kaçırdığı kaç bayram vardı bu uykuda ya da kaç doğum gününü kaçırdı kendisininkiyleberaber hemde anlamsız kimseye anlatamadığı bu zaman dilimiyle hesap yapamıyacak kadar kapalıydı beyini ama düşünmekiçin bir kaç hesap yaptı bi sonuç yanlış olabilir ama gerçeği yüzüne vurmasını sağldı çok bayram çok doğum günü çokgün çok saatçok dakika kaçırmıştı üzülmesinin hiç bir şeyi geri getirmeyeceğini en son 13 eylül 2007 de anlamıştı ondan beridir peküzülmemesine rağmen içinede atmıyordu farklı bi yol bulmuş gibiydi sadece görebilen bakardı ona kimseyi yadırgamazdısadece görebilen bakardı diğerleri göremeyenler bakmazdı zaten o yüzden kendini artık özel hissetmeyi bıraktı hayatınvardı bi bildiğiki o kadar emek saatler günler haftalar bikaçı içkilide olsa sarhoş girdiği sınavlar neden tek sorusubuydu asla cevap bulamyacağı soruda bu sadece dibe gittiğini hissediyordu düz yolda yürüdüğü halde böle hissetmesininbi sebebi olmalıydı şimdilerin emo dedikleri bi tabirle şarkılar dinliyor death metale lanet ediyo neden yağmuryağmıyor diyordu dinlediğini müziklerdendir dinliyenler bilir yürüdüğünü az hisseder insan en azından ilk başlardahisseder tabikide sonradan kaptırırsın kendini ve gidersin libert öle der ya da der mi ? Der der bi saniye izin verdevam ediim ok? pardon. kendinden hiç beklenmeyecek kadar çalışmaya başlamış günlerini haftalarını aylarını ayrıayrı bölmüş ve insanları mutlu etme çabası şimdi bile zor geliyor.bütün bunları yaparken gözünden kendindenkaçırdığı bi şey vardı gözünden kaçırmaması gereken büyük birşey takılıp düşerse zor kalkacağı birşey ama yapamadıdüştü yerde kaldı hayatta okumaktan daha önemli şeylerde vardır bunu anladığı an hala ağlıyordu hemde libert uzunzamandan sonra sinirden değil gerçekten üzüldüğü için gözlerinden yaş düştümüştü az kişi bilir bunlarıda açıklayacağımbunlar(Toprak demir rüzgar ve en küçük kardeşleri mehmet) başkası görmedi diye hatırlıyorum.Yaşlılıktan olsagerek artık pek hatırlayamıyorum kimse üstün insan değil ne adımız ne çocuğumuzun adı öle acaba olmalı mı?hayır.Yerde birisi tuttu bunu çekti kaldırmaya çalıştı kaldırdı ama yere koymadı bu defada hep havada taşıdı yerintadını acısını unutabiliceği kadar uzun süre havada kaldı ama yarası açıktı kabuk bağlaması kabuğun düşmesiyere düşen o büyük kabuğu saklamak istemesi yüzündendir 2. yarayı kendisi açması aslında bi sebebi daha vardaolurda okur diye yazmıyorum.Derken kimse üstün olmadığından geri yere geldiğinde yürümesi biraz zorlaştı tamalıştı yürümeye ama arada uyumasıda gerekti o gecede fark etti herşeyi hani yazının en başında uyuyamadıdemiştim ya işte o gece ne olduysa o gece ve sonrasında oldu.Hatalı olduğunu o gece ve sonrasında anladıağlamadı bu defa yapıcaklarını biliyor güçlüklerinin sorumluluklarını bi daha başkalarına çektirmyecektiseçimlerini düzgün yapıcaktı tamam dedi sadece geriye bi msj atmak kaldı peki ne yazıcam en az 10 kereyazmayı denemişti daha önce ama hepsi doğa üstü güçler tarafından yok edilmiş ve tesadüf süsü verilmiştibu defa kararlıydı konsantre olmak için öle bi çaba harcadı ki ne yazdığını bile görmedi duymadı hissetmediyazdı ve gitti kendi bile bilmedi ne yazdığını taki cevap gelene kadar olumlu bi cevaptı gelen ve yenidengülebiliceğini biliyordu içinde yeniden yaşadı kilometrelerce uzaktan birisi onu yeniden düşünmüş yenidenbişiler olabilir kıpırdısı vermişti şaşırmamış gibi yaptı bütün böle yaparsa eğer günün sonunda şaşırma duygusugeçer sandı ama hala taşıyor.Affedilince anladı.Büyüklük yazmakla çizmekle konuşmakla olmuyormuş.Bazı derslerbazılarından daha zor oluyormuş.Elinde olan fırsatı en iyi şekilde ona vermeye koştu dercesine coşkuluydu(küçükkenkoşmaktan başka bişey düşünmezdi.küçükkenki gibi coşkuludu)Bulka ya gitti ve dedi ki fırsatım var gelin gelmedilerelinde hala var fırsatı artık biliyor ki birileri gelmiyorsa getirtmek zorunda değil getirtmek yerine gitmeyi tercihediyor ama bu defa dostlarının yanına ve düzeldi bi anda hayata insanlara bakışı değişti yeniden bişiler yazmayakaralamaya insanlara tesadüfen değil arasıra yardım etmeye başladı.hala düşünüyor ama hemde nerde biliyor musun?Köprününüstünde yağmurun altında.O köprüyü bulacaksın sadece zamanı var gelince sölicem sadece bilmiyorsun evet sahipsin amasadece onun o olduğunu bilmiyorsun.Hani cep telefonu çok değerlidir de kaybedince değeri ortaya çıkarya aslında ölegibi bişey oldu ama böle anlatılmıyor neyse.Babası bile sevindi bu geri dönüşe o bile fark etmişti oğlundaki geridönüşü ama sebebini bilmiyordu artık o da sorgulamayı bırakmıştı.Uyanmak güzelmiş dedi ve uyudu bütün düşüncelerinine beraberinde ne gerisinde bırakarak uykuya daldı.Ertesi gün msjını attı.....Herşey için teşekkür ederim borçlu borcunu unutmasın elbet arar.En azından ödediğimi düşünüyorum borcumuborcun olursa sende ara olur mu?(kim yazdı bunu buraya ya)---->Seni seviyorum....<----(kim yazdı bunu buraya ya)