Friday, June 1, 2007

Kitaplarım....

Ben kitapları severim televizyondan da nefret ederim.
Küçük yaştan itibaren oku ya da okuma sırf karıştırmak amacıyla bile bir sürü renkli resimli neşriyat verilirdi elime...
Ejderhalar , cüceler , cadılar , periler , o yaştan beri okuduğum herşeye peşinen inanmaktı oyunun en güzel yanı......
Yoksa tadı yok...........
Büyüdükçe kitaplar değişti , harbi ürkütücü ultra oylarları da öğrendim.
Bu ürkütücü ve insanlar için tehlikeli şeyler için de peşinen onay verirdim hiç düşünmeden... artık anlıyorum ya korunma içgüsü!..
Orta çağın aydınlarınca kara kedi ile yakalanan embesil kadanlara cadılık suçu ile yakılma onayı vereler de tabii ki kitap okuyan ve kültürlü kitap severlerdi!..
Adolf'un Kavgam'ını okusam kepeğe en iyi gelen şampuanın meğer yahudilerden yapılacak sabunlar olduğuna ben de ikna olurdum herhalde ya da Klu Klux Klan'lar aslında tüm zencileri yakarak geceleri aydınlatmanın elektirik ve gaz yağı tasarrufu sağlıyacağı fikrini belkide o dahiyane kitaplarında buldular.... ya da toplum günahlarını taşlayarak öldürmenin Abflex'ten önce karın ve kol kaslarını geliştirebiliceğini çok önceden öğrenebilirdim...
Bu yüzden büyün kitaplarımı seviyor ve hepsini yanıma alıyorum...Tv dekilere inanmıyor nefret ediyorum...

Tuesday, May 22, 2007

Kötülerin Daima İzi Kalır.....

Kötülerin daima izi kalır bu 2 türlü işler birincisi size yapılan (ki genelde izi kalan şey)ikincisi ise bizim başkalarına yaptığımız kötülükler(ki genelde hatırlamadığımız şeydir)kimse ben bi başkasına bile bile kötülük yapmam demesin çünkü bu bir yalan hepimiz biliyoruz bunu peki neden kötülükleri hatırlıyoruz mesela en son yaptığımız iyiliği hatırlamamız gerçekten bu kadar zor mu?sonuçta kötülüklerle dolu bir dünya da aslında iyilikleri hatırlamakdaha kolay olmaz mı?Ama olmuyo işte dediğim gibi kötülerin daima izi kalır.Küçükken bizlereher zaman iyilerin kazanıcağını devamlı sölediler masalların hikayelerin sonlarında hep iyilerkazanırdı, prensler düşmanı öldürür prensesle evlernir, ya da saçına tırmanır sarışın bı kızınkuleye tırmanması ve bu esnada ejdarhalayla savaşması gerekirken, pamuk prenses uyanır,cadı patlar yok olur,külkedisi prensle evlenir filan filan.Şu günlerde ise geçnlerimiz yani bizim öğrendiğimiz birşey daha var bunun yanında tamam gene iyiler kazanıyor ama kötülerede bişi olmuyo hatta böle bi deyim gibi bişi de var(hastalanırsızın öksürüyosunuzdur burnunuz akıyodur ateş desenalmış başını gitmiş babanızdan şöle bi tepki "hiç yalan yapma kötüye bişi olmaz") peki neden kötüyebirşey olmuyo artık eskisi kadar iyilik kalmadı çünkü eskiden iyiliğin gücüydü kötülüğü bastıran belkide yok eden şeydi ama kalmadı artık çünkü artık masalların gerçek olmuyacağını anlıyabilicek kadar büyüdük küçükken en sevdiklerimden bi tanesi de şu küçük hep mutlu olan kızdır adını hiçbir zaman düzgün yazamadığım POLYANNA kız hep mutlu ya insan bi üzülür bi kırılır ama yok ve aslındaişin ilginç tarafı burda başlıyo bu dünya tamamen eşitlikler üzerine kurulmuştur yani bi taraf ağırgeldiği zaman diğer tarafın mecburen hafiflemesi lazım.Söylemeye çalışıtığım şey eğer hiç mutsuz olmazve devamlı gülümserseniz bu sıkıcı bir hal almaya başlar ve bıkma başlar bu kızda yok böle bişi 7 24 mutlu hatun neyse konudan sapmamak için bu kadar örnek yeter şimdilik. Kötülerin daima izi kalır çünkü artık dünya daha kolay biyer haline kaldı eskiden insanlar bu kadardayanakısız değillerdi ve bu kadar çabuk pes etmiyolardı ve savaşıyorlardı çünkü sebepleri vardı artıkinsalar sebepleri olmadığını düşünüyo herkes için konuşmuyorum ama çevrenize baktığınızda büyün birçoğunluğumuz böle değil miyiz?Gördüğümüz ilk acıda çökmüyo muyuz?Neden kendimize sormuyoruz ki hiçBEN BU KADAR GÜÇSÜZ DEĞİLİM diye BEN BU KADAR ÇABUK YIKILMAM demek bu kadar zor mu gerçekten?Bence değilçünkü herşeyden önce yılmamayı öğrenmeliyiz eğer savaşabilirsek savaştımta olmadı derken içimizde acabasorusu kalmıyacaktır eğer kalırsa işte en acı vericek şey bu olur heleki savaştığınız şey sizin içinsizden daha önemliyse ki genelde KÖTÜLERİN DAİMA İZİ KALIR derken sizden daha öncemli olan kişi aslındaburdaki kötüdür çünkü sizin için sizden daha önemsiz bir kişi size bişi yaptığında msj attığınızda cevapvermezse içinize koymaz ama sizden daha önemli bir kişi bunu yaparsa paniğe kapılabilirsiniz bi msj daha atarsınız gene cevap yok...beklersiniz aradan yarım saat bi saat geçer.Aslında pek önemli bi işide yokturo kişinin sadece telefonu sessizde olabilir ya da banyoda olabilir ama bunu siz bilemezsiniz ve telaşlanırsınızacaba bişi mi oldu?Belkide konturu yok diye düşünebilirsiniz ve arasınız gene cevap yok biraz kızmış bi msjatarsınız sizden 10 kat daha büyük bir kızgınlıkla geri döner.Sizin amacınız aslında onu kızdırmak ya da sinirlendirmek değildir çünkü ona önem veriyosunuz ona değer veriyosunuz ama o bunun farkında bile değilçünkü artık insalar birbirlerine değer vermiyorlar ve karşılarına değer veren biri çıktığında bunun farkındabile olamıyolar çünkü artık göremiyorlar aslında bütün suç farkedemeyenlerde demek yanlış olur çünküartık birisinden hoşlanmak veya ona bişiler sölemekte çok zor alay edilebilirsiniz bu o kadar da kötü bişi değilçünkü evet yaptım yapabileniniz var mı deme şansınız var ama en kötüsü karşıdan beklediğinizi görememeniz olucaktır.Bunun korkusuyla insanların bir çoğu artık sevgilerini bile açıklayamıyorlar hayallerinde yaşıyorlar belikde en güzeli öyledir.Ben malesef öyle değilim ama diyenlerde var genelde gariplerim en çok acıyıda onlar çeker zatensölerler sevgilerini açıklarlar bütün saflıklarıyla eğer birazcık olsun karşılık alabilirlerse mutluluklarını görebilmek için x ışınlarına ihtiyacınız olmaz ya da üzüntülerini aslında onlar genelde karmaşıklarıdır çünkü ne yapılması gerektiğini az bilen insanlardır onlar neyse.....üSonuç olarak Kötülerin daima izi kalır çünkü alay edildiğiniz zamanları unutmazsınız ya da karışıklısız kaldınızdahep aklınızda olur birde şu vardı diye karşılık vermiyen insanlar kötü insanlardır demiyorum çünkü bazen istemedenve bilmeden kötü olan siz olabiliyorsunuz nasıl mı? Karşınızdakinin her hareketini yanlış yorumluyarak her hareketinisizin için bişi sanıyorsunuz msjlar veriyor sanırsınız ama O'nun öle bir amacı yoktur aslında farkında bile olmuyabilirişte bu durumda kendiniz için siz kötü duruma düşersiniz ki bununda izi hep kalıcaktır unutmaması gerekilen bişi var bu yazıda o da YIKILMAMAK ve GÜÇLÜ OLMAK bunları bilin yeter her türlü kazanırsınız bırakıp gitmeniz gerekse bilebu iki öğe hep acınızı azaltıcaktır...
(unutulmaması gereken bir başka noktada kim sizden daha önemli buna iyice emin olmadan yola çıkmayın kaybolursanız yardım istiyecek kimseniz olmaz....)




Toprak Türk...

Saturday, May 19, 2007

On the road again...

ne zaman kendimi kötü hissetsem bulutsuz bir gök yüzünde bardaktan boşalırcasına yağan yamurlu bir günde boş bir yolunsağ kenarında yürürken ellerim ceplerimde üzerimde deri ceketim altıma yırtık kotumla hayal etmişimdir.Bu aralar baya bi yürümüş olmalıyım ki yorulduğumu hissetmeye başladım artık.Bu yolda yürürken genelde yanımdan arabalar geçer ve genellikle düşüceleri neden sırılsıklam birini temiz arabama alıyım ki olur.Ben de olsam belki aynısı düşünürdüm.Bazen bu yolda yürürken ayağım taşlara takılır ya da belediyenin açmış olduğu bir çukur vardır onu görmem bi şekilde düşerim.Yeniden kalkmam zaman alır düşüşler acı veriyor çünkü bazen elini uzatanlarda olurdu bu yolda ama ayakta durabildiğimi gördükten giderlerdi bazıları üstümdeki deri ceketimi beğenir karşılık beklerdi çok az kaldırıp sonrada iyi günler dedikten sonra gülümseyip gider.Bu aralar sadece menfaatçiler var bazılar laf bile atıyolar ya o nebze kötü bi durumdayım yani.Mikail saolsun bazen havaya parça parça olsada bulut koyarda delirmediğimi düşünürüm.Oysa bulutsuz bi havada bardaktan boşalırcasına yağmur yağan bir yolda yürümeyi düşünmek ne kadar mantıklıysa bende o kadar delirmemiştim işte.Dedim ya yoruldum artık diye bide işin kötü tarafı hava hiç aydınlık değil hep karanlık hele birde bazen dolunay çıkıyo.Işte o zaman ben işin içinden çıkamıyorum o zaman yol bölünmeye başlıyor dolunay geçene kadar sadece duruyorum olduğum yerde çünkü biliyorum adım atsam çehenneme kadar düşmemi sağlıyacak dolunay.Nerden mi biliyorum? Sormayın...Neyse Dolunay çıktığında ben duruyorum olduğum yerde dolunayda saolsun direk beni gösteriyo herkese geçen geçmiyen herkese bütün ışığını gözlerime yansıtıyor ki dengem bozulsun bozulsun ki adım atiim...dolunay etkisini bir kaç gün sonra kaybettiği için anca adım atabiliyorum tutulmuş bacaklarımla.Tabi dolunay geçene kadar beni o yolda görmüyen börtü böcek kalmıyor.Heleki kurtlar bi anda çıkıveriyolar yola kımıldayamıyorum.Genelde köpeklere karşı korkum olmamasına rağmen dolunayın itleri oldukları için ayrı bi antipatim var onlara.Gelip kokluyolar hırlıyolar sadece duruyorum. Dolunaydan sonra kurtları da yenip tutulmuş ayaklarımla yürümeye devam ettim...Derken derken konuşmaya başladım kendi kendime belki de hani hep derler ya yerin kulağı vardır diye onunla konuşmaya başladım ne kadar cevap alamasamda yinede bişeyler sölüyebiliyordum ona benve aldığım cevapları veren genelde akıllı kalan tarafım olduğu için aldığım kararlarda kendimi sorgulamıyordum bir daha.Kulaklarımda rüzgarın fısıltılarını hissedebildiğimi hatırlıyorum.Bana birşeyler söylemeye çalışan o rüzgar, omzuma sırtıma üzülme diye yawaş yawaş vuran yağmurla beraber artık karakterlerini bile hissedebiliyordum.Anlayamadığım şeylerde vardı aslında ama bana dostluklarından bahsetmişlerdi.Rüzgar az da olsa takılıyordu yağmura ben genelde eserimde yağmur pek benimle takılmaz diye filan gülüştük geçtik.Dedim kisen genelde esersin o arada bir yağar ben hep varım ben napıcam peki?ikiside artık bi olgunluk olduğunun farkındalardı ki ben biraz daha hızımı arttırıp ellerimi ceplerime sokmadan önce ceketimin fermuarını biraz yukarı çektim içim ıslanmaya başlamıştıda.Yürümeye devam ederken bişey dikkatimi çekti daha önce buralarda hiç görmediğim birşey bir durak ve içinde birisi ellerini avuçlarına almış kıvırcık saçları yağmurdan garip bir hal almış üzerinde mor bir hırkası vardı durağa gidene kadar kısık gözlerle baktım ona minik ağzıyla üflediği titrek parmaklarının arasından çıkan buharı izlemesi bile ne kadar keyifliydi.Mutlu hissetmiştim kendimi aslında beni tanıyanlar daha kolay anlarlar ben böyle şeylerden etkilenen biri değildim o ana kadar.Ama o farklıydı işte herkes herkese benzerdi bu kimseye benzemiyordu.Bana bile...Sessizce yaklaştım yanına otobüs geçmiyeceğini biliyorduk ikimizde o duraktan o gece zaten otobüs geçmesi için artık saat baya bir geç olmuştu gidiceğimiz yerler uzak ve yorgunduk ikimizde.Döndüm baktım ona o da bana bakıyordu ve aynı zamanda ellerini ısıtmaya çalışıyordu.Elimi uzattım ben Toprak...Bana saati sordu ben benim zaman dilimimde mi yoksa normal saat diliminde mi diye sorduğumda etkilenmiş görünüyodu normal olsun dedi kendinden beklenmedik bi şekilde saat gecenin ikisiydi hmm dedi teşekkür ederim.Benim ellerimsıcaktı ee o kadar cebimde duruyodu biraz ısınsınlar di mi?Konuşmaya başladık adını sordum söledi.Eminim çoğu insan sölemiştir ona ben sölemedim çok güzel gözleri vardı.Benim en çok etkilendiğim gülüşü olmuştu ve her an her şeyi yapabilicekmiş gibi durması.Konuşurken devamlı bana gülümsüyordu.Ya ben komiktim ya o çok nazikti ya da taktığı maske onu öle gösteriyodu ya da her ne ise beni şaşırtmazdı zaten ne olduğunu ileriki zamanlarda görücektik beraberce.Yaklaşık diyemiyeceğim çünkü ne kendi ne de gerçek zaman dilimiyle kaç saat yürüdüğümüzü tutamıcak kadar mutluydum çünkü yürürken koluma girmişti hiç birşey sölemeden hemde baktım ona ve gülümsedim küçüklüğüm gelmişti yeniden aklıma heycanlamıştım da doğrusu yürümeye devam ettik arada konuşuyorduk sadece ikimizde birbirimizi hiç tanımadan sadece yolda birbirimize destek olmuş bir çift görünümü vermiştik.Özgür olduğumu hissetmiştim yeniden yolda yürürken bi köpek çıktı karşımıza yeniden sevimli bişiydi ama çok havlıyordu ısırcak gibi değil ama sevin beni gibisinden baya bi sevdik onu peşimizden geldi ama bi yere kadar devamlı sevilmezdi kibi ağacın yanında bıraktık onu bırakmadan önce bu kız o köpeği severken benim hiç sevmediğim bir kelime kullanmıştı.(aşkım) ben sevmem ama onun o hafif kısık olan sesiyle duyunca neden o kadar etkileyici gelmişti ki?O kadar yağan yağmur ve esen rüzgar tühlerimi ürpetmemişti de soğuktan bi kelimeyle bunu nasıl başarabilmişti?işte o an korkmuştum aslında " yoksa " demiştim kendi kendime derken yürümeye devam ettik başını döndüğünü söledi birazcık taşıdım sonrasında tamam dedi yürüyebilirim biraz daha taşıdım tamam tamam gerçekten teşekkür ederim dedi ve yürümeye başladık yeniden.Elimi omzuna atmadan önce üşüdüğünü söledi ve sokuldu biraz bi elini göğsüme koydu vicudunu vicuduma biraz daha yaklaştırdı elimi omzuna attım ve yürümeye devam ettik saçları ne kadar kötü koksada yağmurdan ve kirli havadan dolayı , teninin kokusunu unutabiliceğime inanmıyorum.Göz göze geldik burnundan öptüm minnacık bişidi zaten bide hızması vardı.Sonra öptü beni hava uzun zamandan sonrailk defa aydınlanıyordu ki öptükten sonra yolunu değiştirdi ve gitti bakışları artık eskisi gibi değildi.Gitmesini engellemeye çalıştım ama yapıcak gücüm yoktu.Aslında gücüm vardı ama o benden daha güçlüydü.Inanmazdım benden daha güçlü olabiliceğine ama öleydi ve gitti içimde gittikçe katılaşan bir mor bulut bırakarak bir elinde bavulu diğerinde ise üzerinden hala kanları damlıyan kalbimle...

Friday, May 18, 2007

Yineden...

Kendimi herzaman başkalarından ayırsam bile benimde herkese benzediğim yönlerimvardır ne yazık ki çünkü bende yaşıyorum bi şekilde bi dünya denen mekandave bunun bana getirdikleriyle götürdükleri çok farklı şeyler benim kendimegöre diğerlerinden ayıran tek farkım denebilicek kadar baskın olanı ben bütünbu kaos içerisindeyken çarklarımın dışına çıkıp olanlara tepeden bakıp geriçarklarımın arasına gelebiliyorum ve bu sayede hangi çarkın ne tarafa dönmesigerektiğine karar verebiliyorum bazen ters düşsede benim görüşlerime yapabilitemvar yani :) uzun zamandır bir çalışma içerisindeyim ve bu yakında olucak olansınavımla ilgili son zamanlarda fazla ders çalışamıyordum yinede çalışmaya çalışıpbi şekilde döndürüyodum çarklarımı belki geçmişten kalan deneyimlerimle yapıyordum bunu ama oluyordu işte yaklaşık altı ay önce geldin sen bu kaoslarla lanetlenmişboktan hayatıma.Benim hayatım biraz odama benzer kimse birşey anlamaz yani herşeyheryerdedir istediğin zaman istediğini yapabilirsin en sevdiğim özelliğide o zatenistediğin zaman çıkıp gidebilirim odam dağınık olsa bile bilirim ki geri geldiğimdedeğişen tek ben olmuş olucam ve geçmişimi sorguluyabilicem bunu yaparken çok eğleniyordumama işler biraz karıştı sonra geldin işte sen ve ben hayatıma baktım biraz biraz da odamayerlerdeki çorapları banyoya götürmeyeli uzun zaman olmuş iç çamaşırlarımdan temiz olanlarıbaya bir azalmış onları yıkadım sonra onları koymak için yer bulamadım çünkü herşey çok kirliydielektirik süpürgesini aldım (elektirik süpürgesi ne saçma bir isim olduğunuda şimdi farkettim yanielektiriğimi süpürüyo ki öle demişler neyse ) etraftaki tozları süpürmeye başladım aslındaaltta tahta zemin varmış kirden gözükmüyen.Bütün bunları ben neden mi yaptım? Olurda bakarsıngörme yetin devreye girerde beni görürsen o kadar da dağınık görme diye belkide beğenilmeyi isteme duygusu kaplamıştı içimi anlayamadığım bir şekilde etkilenmiştim işte sende devamlıbir yanına gelme isteği yanında olma bişiler söliyip (ama bunları doğalmış gibi gösterimaslında çoğu doğaldı ama yinede vardı içlerinde doğal olmuyanlarda ) senin gülümsemeni görmekbenim tatilim gibi geliyordu bana.Sanki hergün yeniden ölüp hergün yeniden doğmaya başlamıştımgülüşün arada kalıyordu kaçırmamak içinde hızlı koşmam gerekiyordu neyse bahsetmeye çalıştığımşey kaos işte bütün bunların arasında birde ders çalışmak gerekiyomuş yapmıyor değilim ama zorlanıyorumve bişi itiraf etmek istiyorum senin gelmen bu durumu pek kolaylaştırmadı kötü yönde değil benim iyi notlarımı görünce mutlu olabiliceğin düşüncesi beni derslere daha bi istekli yapmayabaşlamıştı artık bazı şeylere daha az zaman tanıyıp bir test daha çözüyorum.Gecenin uykusu kaçmışo saatinde kalkıp acaba bu kelimenin anlamı neydi diye bakıyorum olurda belki sorarsın diye.Sonraları artmalar oldu hayatımda hatta o kadar hızlı yaşıyordum ki sonradan fark ettim sanki artıkgülümsüyebiliyodum sana o kadar yakışıyordu ki gülümsemek çok özenmiştim acaba bende yapabilir miyim?sanki oluyor gibiydi yinede sana daha çok yakışıyor çünkü doğal gülümsüyorsun öle işte...

Olan oldu ya geldin hayatıma sıkı sıkı tuttun ellerimden sanki sakın kayıp gitme hayatımdan der gibiydinbilmiyorum nolur olur ya da olmaz sonunda nerelerde belkide belabel belki ayrı oluruz ki bunu hiç istemem.Yani sonuç olarak hayatıma girdiğin için teşekkür ederim herşey için teşekkür ederim çünkü bana yeniden kaybedicek birşeyimde olabiliceğini hatırlattığın için teşekkür ederim bana beni hatırlattığın için teşekkürederim bana sahip olduğum yetenekleri hatırlattığın için teşekkür ederim bana yeniden beni hatırlattığın içinteşekkür ederim son olarak hayatın hala yaşamaya değer olduğunu hatırlattığın için teşekkür ederim son olarakhayatta hala mucizelerinde gerçek olabiliceğini hatırlattığın için minnettarım sana şimdi pamuk pamuk uyuyorsundevam et çünkü sen uyuduğunda ben huzurlu hissediyorum bunu sen bilmiyorsun ama ben seni seyrederken bunu farkettimne zaman seyrettiğimi tahmin edebiliyorsundur.....

Wednesday, May 16, 2007

uzun zamandan sonra.....

Gerçekten uzun zaman olmuştu aslında, hem yeni bişeylere başlamaya hemde yeni yazı yazmaya bişiyler başlama derken ne bi ilişki ne başka bişi sadece artık özgür olduğumu hissediyorum ki bu benim içim güzel birşey.Hepimizin anıları ve yaşadıkları vardır hepsi birer hayat tecrübesi hepsi hatıralarda kalan yeni bişiler, bazen eskilerle karışır yastığına başını koyduğunda için ne kadar acısada kesinlikle bi anıdan diğerine atlarsın ya hani işte onlardan benim artık içim acımıyo artık gülümüsüyebiliyorum ya da öle yapabiliyomuş gibi hissediyorum iki durumdada farketmez aslında.Artık benim gibi o da herkes gibi oldu.Bi anda olmasada oldu işte artık maziye karıştı sevda yeminim.Yağmur hepimizin üstüne yağar kimimizi ıslatır kimimizi ıslatmaz ben de artık ıslananlardan olduğumu sırılsıklam ıslandığımda anladım hemde dolunaylı bir gecede çok garipti.Yolda tek başıma yürüyordum ya eve gidiyordum ya da evden gidiyordum dolunay vardı kalamadım evde ev bile boğdu beni ellerim ceplerimde altımda yırtık kotum üstümde deri ceketim biraz fermuarınıda çekmişim üşüyodum galiba mikailden biraz yağmur istemiştim kendisi biraz dengesizdirde fazladan vermiş yağmuru galiba iliklerime kadar üşüdüğümü hatırlıyorum aklımda tek bir düşünce acaba nasıl varıcam bu işin sonuna.Sonuç olarak ben Toprak'ım ve bunu korumaz zorundayım diye düşünüyordum derken aklıma arkadaşlarım geldi.Eğer arkadaşlarım beni sadece ben gülümserken seviceklerse neden arkadaştılar ki? Bi an düşündüm galiba aralarında beni gülümsemesemde sevicekler vardı.Bu yüzümde uzun zamandan sonra ilk gülümsemeyi yarattı ve gerçektide yürürken dolunay çarptı gözüme baya canım acıdı ama aldırış etmeden yürümeye devam ettim.Yanımdan geçen arabaların üzerime fırlattıkları korna ve yağmur sularına aldırış etmiyordum ne de olsa üstümden bulutlar geçmişti benim ve gök yüzü bi kez daha benim için ağlıyordu ama bu defa nedenini bende bilmiyordum bazen insan ağlamakta ister ya ben ağlıyamam işte kendime göre saygısızlıktır çünkü bu neyse yürümeye devam ettim yolda birisine rasladım bana bişiler söledi kulaklığımı çıkarttığımda şehre yeni geldiğini ve aç olduğunu söledi o gün dolmuşa binmiştim cebimde üç milyon sekizyüz bin vardı hepsini verdim çok şaşırdı teşekkür edicekti kelime bulamadı ben kulaklığımı taktım ıslanmaya devam ettim duyduğum tek şey şarkı arasında kalıcak yerim olup olmadığını sordu hafifçe dönüp gülümsedim başımı öne doğru salladım ve devam ettim yürümeme acaba gerçekten iyi şeyler yapınca iyi şeyler mi olurdu? Mikail yağmurun yeterli olduğunu düşünmüş olucakki yawaşlamaya başlamıştı yağmur artık benim adımlarımda gök yüzü yavaş yavaş yerini pürüzsüzlüğe bırakmıştı ve dolunay gene çıkmıştı karşıma.Uzun zamandan sonra yeniden yürümenin verdiği hazla devam ediyordum yavaş yavaş dişlerim sivrileşip omuzlarımdan kanatlarımı hissetmeye başlamıştım garip bişiler oluyordu yeninden mideme sanki bişi çıkıyordu artık bedenimden sanki yürüken bi dala takılmışta beni gitmemem için geriye doğru çekiyordu, umursamadım yürümeye devam ettim geliceği düşünüyordum bunu genelde yapmam arada bir yapıyorum galiba ama büyük çoğunlukla günümü yaşarım ertesi gün farklı bir gündür.Bir gündür yürümüştüm (kendi zaman dilimimle birkaç gün) ayaklarım yorulduklarını sölüyordu yağmur dinmişti artık Mikailini kafa güzel ver ordan bi rüzgar tam olsun dedim kulaklarımdaki uğultusunu sevdiğim gibi ıslak pantolonuma değen bacaklarımının soğukluğundan da bi o kadar nefret ediyordum ama toprak kokusunu uzum zamandır alamamış olmanın verdiği yük kalkmıştı artık içimden burnumda buram buram tüten o kokuyu uzun zamandır arıyodum ki parfümü yapılsa ilk alıcak benimdir herhalde.Nedendir bilemem artık kendimi göründüğümden fazlası gibi hissediyordum sanki bi çocuk şiiri gibiydim , sanki artık dolunay bendim, sanki artık geri dönmüştüm tüm gücümle hemde hani kavga anında karşı taraf sizden daha güçlüdürde size doğru yürür ya korkar ama belli etmezsiniz tam o anda arkadaşlarınız kavga yerine silahlarla gelir sizin içinizi bi tanrı duygusu kaplar benim içimdede öle bi duygu vardı eve geri dönerken saat normal zamanda göre 3.17 idi gecenin o saatinde ayakta ve sokakta kalan birkaç kişiden biriydim ve korkmuyordum artık karanlıktan eve gittim kilitlediğim kapımı açtım içeride beni karşılıyan var olmayan ama olduklarına inandığım kötü varlıklar karşıladı.Beni gördüklerinde değişimin farkındaydılar hemen gibip büyüklerine haber saldı bir kaç tanesi ve gece bekçileri geldi savaştık artık güçlü oldğumu biliyorlardı çünkü özgürdüm artık hemde hiç olmadığım kadar özgür bunu bi bakıma artık ekonomik özgürlüğünü kazanmış yirmibir yaşındaki bir çocuk gibi düşündüğünüz zaman anlayabilirsiniz masaya oturduk onlarla anlaşmalar yapıldı ben uyuyorum anlaşmama onlar da köpeklerini göndermiyorlar evime aksi taktirde iki tarafta çok büyük kayıplar vericek bu durum kimsenin çıkarına değil.Anlaşmadan sonra yatağıma yattım aklıma anılarımı, hatılaralarımı getirmeye çalıştım olmadı.Geceyi düşündüm sadece yürüdüm tek başıma ve uyudum o anda huzurluydum çünkü....

Saturday, May 5, 2007

şiir işte...

Ayrılık Sevdaya Dahil

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum
Heryerinde vucudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim dusuyorum
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gulumser
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
Hic bir ani tek basina yasayamazlar
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus butun sahili
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil
Cunku ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor ustumuze
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik coktu denize
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek askimiz

Atilla ILHAN'DAN

Friday, March 9, 2007

Herkesin Kalbi Başkadır...

Herkesin kalbi başkadır,fiyatıda!

Felaket akşamlar olur,felaket aşklaryaşanırdı;
zarafetbir akarsı olup akardı ülkemizde doğru
ülkemizde akarsuyun aynasına vuran yüzlerimiz,
gülüşleredinecek kadar cesurdu henüz.
Vebiz,birbirimizeakadrdık mumların ışıltısında!...

Herksin kalbi başkadır,nekahati de!

uyanmışsınızdır da ağır uykulardan
yanınızda yörenizde gelenecek
bir ceviz yaprağı bile yoktur;
şakalarınızı jiletle doğrayan ter,
dişetleriniz kanatansızı,bedeninizi
şerhaşerha eden şiir;nesiniz,neredesiniz?
Siz...

Herkesin kalbi başkadır,ederi de!

Beş para etmeyen ilişkilerinÇelişkili dönemeçlerde,
piyasada sürülen değerler,nekadar değerlidir acaba?
Ellerinde orak,dillerinde yaba...Acaba?

Herkesin kalbi başkadır,kederi de.

Sabahtır,balkondaki gülyapraklarının
üzerinde gecenin matemi vardır kikıyamazsınız
dokunmaya öpmeye hatta.
Oysa,ince incekıyarlar kapıları vurup çıkarlar...
Göremeyince!

Herkesin kalbi başkadır,üzeri de

"gömeliğinizle gövdenizin arasına çok ihanet"girmediyse henüz;
gömlek cebinizde uçarı bir telaşla gezdirdiğiniz karanfili
okşayıp öpme hakkınız var demektir.
Kamuya ait yerlerde üstelik!

Herkesin kalbi başkadır,Kabahati de!

Kalp kırıklıklarını tamir cemiyeti üyeleri
ne kadar uğraşıp didinseler de;
dudaklarının ucundakisigarayı düşürmemek için
tabloların eriyen yerlerinden hayata sokulmaya
çalışsalar da nafiledir,gül dediğin solar hep
Hep?

Herkesin kalbi başkadır,vukuatı da!

Tarihin aktığı nehirlerinüzerine
çok köprüler kurulsada;
çok Deli Dumrullar o köprülerin başına
çöreklenip geçenegeçmeyene vurulsa da;
Ruhumuzun dehlizleridireni yarasalara,
yaramasalar da!

Herkesin kalbi başkadır, hayatı da!

Nihilist hüzünlerin gerisinde bir yerden
yelkeni yırtık gemiler geçer;
utanç,bir tırpan çevikliğiyle çekilmişken gönderlere;
yüzlerde tuhaf bir yama.
Jakond gülüşleri düşürürler akşama!
Ama..

Herkesin kalbi başkadır,Benzeri de!

İstikballeri,hallerinden daha meşru olamayacaklar,
birleşin.Cinayetin adını doğru koya-bilmek
için hala vakit var gibi görünsede de;
bilinir, aynadaki cisimlerin göründüğünden daha yakın olduğu...

Herkesin kalbi başkadır,hissiy-atı da!

Sakin miyiz hala böylesine setelirken
suskunlukların ülkesi,eflatun bir gülüş,
eflatun bir masal esirgedikçe kendisini;
kağıdın gemi olabiliceğine inanmıyorum artık!
eflatun?



(anlamanızı beklemiyorum anlamamanızıda benim gibi şeyler yaşıyanlar bilirler)

(neyi?)

Ben Dolunayları Sevmem

Ben dolunayları sevmem dolayısıyla dolunaylı akşamlarıdaDolunaylı geceler hayatımda herşey ters düz olurkuşlar havada aslılı kalır sanki balıklar suda boğulurher zaman açık kapılar yüzüme kapanır!...Sular bile tersine akar.

Dolunayda sadece bazı insalar Kurtadama değil, herkes herşeyedönüşür!..Bindiğiniz otobüsler bile ger geri gider o gece!

Kaza yapan otobüsten ite kaka inilip saatlerce yol kenanırndasadece bu gece beklenir....ve yalnızca bu gece herkesin tıklım tıkış yer bulabildiği yeniotobüste bir tek senin tımağına yer kalmaz...
üstüne üstlük üç saat boyunca tek bir vasıta bile geçmez piç gibi kaldığın caddede
Tek geçen vasıta Hong Kong Hava Yolları uçağının yolcularıonlarsa sana bi taraflarıyla gülerler tam dolunayın ortasında
bazıları dolunayda kurtadam olur bazırlarıda korkuluklara tünemiştavuk...

koca gecede caddeden geçen tek arabadan da top model beklemeyin....
o geceki koruyucu meleğiniz kokona, her kilometrede habire nerdeiniceğinizi sorar,sizde habire biraz daha ileride dersiniz...Bilirisiniz ki inerseniz dolunay şehri başınıza yıkıcak!..

Şaşkınlıktan mı,acizlikten mi yoksa korkaklıktan mı bilinmez...Elleriniz...Koruyucu annenizin selülitli bacaklarında dolanır...(BANA YARDIM EDİN...)
Ve genellikle zengin ve çirkin koruyucu meleklerin mesaileri bu gibi durumlarda sabaha kadar uzar.bir bardak kola istersiniz iki kadeh kırmızı şarap gelir...Bari bi yudum aliim dersiniz,Dolunay rahat vermez,dökersiniz...

Çıkarın üzerinizdekileri sabaha kadar yıkar kuruturum ben demekistemiştir alarsınız...üzerinizde ne varsa yoksa çıkarmanızı ister,utanırsınız ama iyiniyetine sığınırsınız
Dolunayda birtek yataklar sıcaktır,kokonalar daha bir güzel,evler daha bir güvenli,vicutlar daha bir haşarı,daha bir istekli

Ama dedim ya dolunayda herşey ters giderİyi başlıyan bir gece,kötü...Sıcak başlıyan bir ilişki,soğuk...Yumuşak dokunuşlar bir anda kaba,sert, odun...
az evvel gayet canlı meleğiniz bir anda ölü bulunabilir yatağında!..kimseye dernizini anlatamazsınız Dolunayda...Buna çalışmayında...

Lastikleriniz patlar,çamurluklar eğilir,benzininiz yarı yolda biter Dolunayda...

Dolunay geceleri,eve zor gelinir,Yatağa zor girilir,girilsede zor uyunur...
ilk kez gördüğünüz akvaryumda balığın yemi verilir.Araba, ve evanahtarları sahipleri hatırlanamasanda birer hatıra olarak bir köşeye yığılır...

Neden kendi evinize camdangirdiğniiz sadece sabah televizyonun sesine uyanacağınızzaman sorgulayacağınızana kadar gece soğuğundan tutulmuş belinizle,yorgun amahuzurlu mışıl mışık uyursunuz

DOLUNAYDA HEP EVDE OLUNMALI,DOLUNAYDA KAPILAR HEP KAPALI...

Saturday, March 3, 2007

acemi aşk

ikimiz de acemi birer aşıktık o zamanlarsen yollarda eski bir aşka ağlıyordun
bense kendimi usta zannediyordum bu işlerde
yağmur gibi akıp giden yıllardan geriye ne kaldığını bilmiyordum seni tanıyana de...

ama farkındaydım yinede ne zaman seninle olsam
tanıdık bir kus cıvıltısıyla uyanıyordum her sabah
şimdi ise kırılgan mektuplar yazıyorum
hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden

Thursday, March 1, 2007

aşka ihtiyac duymak

işte tam da bu hissedildiğinde aşktan uzak durulması zamanı gelmiştir. aşk bir ihtiyaç vesilesiyle ortay çıkıyorsa yazık olur çünkü tüm doğallığını yitirir o vakit.

kişinin büyüdüğünü anladığı an

gerçek sorumlulukların ve gerçek hayatın artık kişinin karşısında olduğunu gündelik sıradan bir olayın sayesinde anlaşılması durumudur. zordur.. sorumluluklar ve hayat bekler artık kişiyi.. önemsiz olaylar önemli olmuş, sıradan şeyler önemli kararlar olmuştur.. hayatta yaşanabilecek en karışık ve en zor anlardan birisidir.büyüdüğünü anlar kişi, bütün o anlar gözünün önünden geçer şöyle bir, kendisiyle yüzleşme zamanı gelmiştir.. kimi zaman bir saniye, kimi zaman bir ses, kimi zamansa ufacık bir bakış yeter anlatmaya büyüdüğünü.. işte o an yüzleşme ve hazırlanma vaktidir.

hepimize olur herhalde....

eski sevgiliyi unutamamak

hakettiğinden daha fazla değer verdiğiniz biriyse eski sevgili, ayrılık ve yalnızlık psikolojisi içinde sanki o dünyanın en mükemmel insanıymış da siz onu kaybetmişsiniz diye düşünerek suçluluk duygusuna kapılırsınız.uyuyamazsınız,iştahınız kesilir.gözleriniz eskisi gibi gülmez. telefonun her çalışında, arayanın onun olmasını dileyerek kaldırırsınız ahizeyi ama arayan dıdının dıdısıdır. hayal kırıklığı kaplar tüm bedeninizi. kısmen uyuşursunuz. uykuya verirsiniz kendizi,onu bir an olsun unutabilmek için. ama rüyalarınıza da girmeyi başarır.unutamazsınız.unutturmaz kendisini kolay kolay... geçmişe nokta koymak ve beyaz bir sayfa açmak kalbinizde zaman alır. yıllar sonra bile bir sokak arasında ya da bir defterin buruşmuş bir sayfasında hatırlanır o eski sevgili.içi burkulur insanın. belki ağlamak ister de ağlayamazsınız,haykırmak ister de haykıramazsınız..hepsi boğazınıza düğümlenir.düğümü çözemez,büyüyü bozamazsınız...


bi ara banada olmuştu

Sunday, February 25, 2007

Sizede olur mu ?

Acaba herkes herşeyi biliyor da tek bilmeyen ben ve bu yüzden de anlamsız kalan benmişim gibi hissediyorum...Önümden geçen arabalar insanlar ya da durmaya mahkum edilmiş soğuk gri binalar hepsinin bir sebebi var mıydı yapılmak için ?Benim bi genç olarak bu kadar soru sorarak yaşamam ve bu şekilde yani sorgulayıcı şekilde mutluluğu aramam doğru muydu?Bu kadar soru çok mu yoksa daha hiç bişi sormamış mıydım ?

Uykusuzluk hep devam etti o yüzden gözlerim acır hiç bişi yapmak istemezdim ve yalanlarım ortaya çıkmaya başlardı(ii bi yalancı olamadım hiç bi zaman) içtiğim geceler de uyuyabildim sadece ama o uyumak değildi sızmaktı o yüzden saymıyorum onları ama onlar olmasa uyusuzluktan ölen olarak tarihe geçiceğime inanır gülerdim kendi kendime...Şansımın iyi gittiği zamanlardı aslında o zamanlar belkide sadece bana öle geliyodu çünkü ankaraya geldiğimden beri hiç dövüşmemiştim ve bu artık benim üzerimde büyük bi sinir dolaşmasına sebep oluyordu bu zamanlarda daha dikkatli olmalıydım çünkü birilerinin kalbini kırmak çenelerini kırmaktan çok daha kolaydı benim kalbim daha önceden kırıldığı için biliyordum nasıl bi duygu olduğunu ve başkasının çekmemesini istediğim için dikkatli davranmalıydım her an tetikte ama bu beni daha sinirli yapmıştı ve hayata karşı isteksiz kalp kırma konusunda benim canım çok acımıştı ama kalplerinin kırılmalarını istiyenler vardı bu hayatta sadece duydukları yüzünden sonuç çıkartanlar ve bunun üzerine bide beni suçlayanlar vardı bilmiyodular eninde sonunda herkes Toprak a geri döncekti onlarla döndüklerinde hesaplaşcaktık....

Thursday, January 25, 2007

Yazdan kalamayan bir günden...

bugüne bu aralar gene çok geç başlıyorum bugün 2.30da güne başladımdersaneye gidemedim bu gün 6 da yatınca böle oluyo galiba şu andagörkemin(onurun sevgilisi)yaptığı makarna ve kötü bi sosunu yedim kız kendini kötü hissetmesin diye güzel olduğunu söledim ama bu beyaz bir yalan böle yalanlar insanların kendilerini iyi hissetmesiiçin sölenir ama idda ederim ben daha güzel yapıyorum garip bi tadıvardı.Sevmedim daha doğrusu neyse dersaneye gitmediğim için hande hocamı aradım ve söledim hocam böle böle oldu diye anlayışla karşıladı benimöğrenciliğimden dolayı beni seviyor.akifle bu gün bi çıktık dolaştık ve güzeldi işte bi kitaba başladım bakalım o nolcak bu aralar hayat zorgelmeye başladı bu gece filmleri izlicez galiba güzel olduklarını sölüyolar ama ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.Yazı yazmak bile zorgeliyo gün neden beni böle yaptı bilmiyorum aklımda uyumak var ama istemezsem uyumam herhalde yüzümdeki gülme gitti espiriler güzel gelmiyo komikleşemiyorum espiriler garipleşiyo benim garipleştiğimiarklarım farkediyo bunu biliyorum ama onlar beni anlayamazlar benonlardan biraz farklıyım bunu biliyolar nasıl bi olay olduğunu anlamakiçin biraz daha zamanları var bunu biliyorum yazmak istemiyorum bu kadarla idare et dicem ama sayfayı doldurmak istiyorum parmaklarım tuşlara basıyıoama neden sadece doldurmak için mi yoksa başka bişi için mi?neden benböleyim neden böle oluyo neyse gelince devam edicem şimdi akifleçıkıp biraz dolşacaz kendine iyi bak pai pai gelicem ama gene geldiğimdebunları silip tekrar edicektim...

Klasik bi gün

Ya bi düşündümde bu süre içinde aklımda olan bişi daha var o da şu hatlarımı kaybettim ben yatürkcell ve telsim hatlarımı kaybettim sadece avea kaldı türkcell için diilde telsim içinçok üzüldüm çünkü akif safa onur ve sedayla beleş msjlaşabiliyodum artık yapamıcam veinsanlara bunu anlatamadım o yüzden beni anlamadılar belkide
Bak gene aklıma geldi ben yazmayı seviyorum hele böle laptopa karşı ve laptopun klavyesirahatsa tutmayın beni parmaklarım şişene kadar yazabilirim neden bunları sölediğimi nedenburda oturduğumu neden nefes aldığımı ve şuanda geleceğimi ama yakın geleceğimi mesela yarımsaat sonramı düşündüğümü bilmiyorum mu?Yoksa biliyorum da bildiğimden haberim mi yok?Yoksa ap ayrı bişi mi yakın geleceğim dediğim yarım saat sonra makarna yiyor olmayı yada yemiş olmayı hayal ettim de acıktım biliyon mu nedense yemek düzenimde aynı bi bozuldu ama düzeltcem bakalım çekicem onada bi ayar dur ayarlıcam bişiler artık neyse oda geçti ya

Öğlene doğru giderek uykumun geldiğini hatırlıyorum galiba sıcaklaşan havalardan dolayı olabilirsıcaklaşan dediğim sabahı öğle ile kıyaslarsak bikaç derece daha sıcak olduğu için olabilirgibime geliyo ama genede kesin bişi söliyemem neden bu saçma konuyu bu kadar ciddiye aldığım hakkında zerre kadar fikrim yok ve hala konuşuyorum bunları yapmamın bi sebebi varaslında birden çok sebebi var birincisi canım sıkılıyo ikincisi ders çalışmak istemiyorum üçüncüsü klavyem kötüleşmiş onu geliştirmek için yapıyorum bi bakımada böle söliyeibliriz ama her zaman diil çünkü bazı şeyleri kendim için yapmayı seviyorum ne biliim aslında bu birazda kendi kendine konuşmaya benziyo ama en azından bu kendi kendine konuşmada kaybolmucak şeyler var bazen okurum die belki

uykusuz gecelerden biri...

bütün gece uyuyamamıştım şimdi ise saat 00.29 olmuş normal bi gündü.hayat gene herşeye rağmen devam ediyordu sanki bu gün herşet bana karşı birleşmiş üstüme üstüme geliyordu kursuma gittim ve bununbenim için iyi bişi olduğunu biliyorum ama daha ne kadar dayanabilirimbunun hakkında en ufak bi bilgim bile yok yeni sınıfıma 2 kişi daha geldi ikiside kız beklediğim gibi diiller ama iyi insanlara benziyolarkişilikleri asla bilemem tabikide sonra david in sınıfına yani benimeski sınıfıma son ders için gittim gene quiz olduk off bu sınavlarhiç ama hiç bitmicek galiba ne yapamam gerekiyor neden ben böleyimhayat neden bana bu kadar acımasız geliyor acaba bu sadece beynimin bana karşı oynadığı bir oyun mu?bilmiyorum bunları ama artık sıkılmaya başlaladım ben bu işlerdenve yeter deme zamanı baya baya yaklaştı içimdeki eski toprak yani olması gereken toprakın ortaya çıkışına az bi zaman kaldı bunuhissedebiliyorum bunu anlatmak gerçekten son derece güç bişi o yüzdenbunu anlatmaya çalışmıcam sadece sıkıldım ve yeter deme zamanı yaklaştıbunlaradan tekrar kurtulduğumda neden bunları yazdığıma bi dönüp bakıcameminim çoğunada gülücem ama neden şimdi gülünç gelmiyor?içinde bulunduğumruh halimden dolayı mı?yoksa gülünç gelmesini istediğim için mi bana gülünç gelicek?sorularla her zaman bi yerlere varmaya çalışmışımdıraslında çoğu zamanda bu işe yaramıştır ama bu defa farklı bişiler var2 gündür uyuyamıyorum belkide bu benim artık ruha halimi bi şekle sokmamgerektiğine karşı bi kendi kendime oynadığım bir oyun ne kadar uğraşsamdaolmuyor dedim ama oluyor bunu yapabilirim yapabiliceğimi biliyorumbunu hissedebiliyorum bazen kendime yeni yeni anılar üretiyorum sadecedüşünüyorum varmış gibi yapıyorum şu aralar pek yapamıyorum çünkü insanların gerçekleri öğrenebilicekleri yerler var ve ben bunu asla amaasla istemem bu benim düşüşüm gibi bişi olucaktır ben yalanlardan kendimeyep yeni bi dünya kurmuştum biraz işin içine gerçek katınca neden böle oldum?Yeniden yalanlara mı geçmeliyim yoksa gerçeklerle mi yüzleşmeliyim ruh halimbuna pek izin vermiyo doğrusu o yüzden şu aralar sadece bildiğimi okuycamve ders çalışmalıyım çünkü sınıfta zaten iyi bi yerim var ve ben bunutamamen korumak istiyorum kimse benim önüme geçmemeli ben herkesten çok daha fazla kelime ve grammer bilmeliyim bu benim saygınlığımı arttırırve arkadaşlıklarım cem iyi bir çocuk erende fena diil vefa iyi ama devamlıispat peşinde artık karakteri olmuş bu onun benim dünya görüşüme göre o bişiler ispatlamaya çalışmadığını düşünüyo ama aslında durum gerçektne böle diil ve farkında olmadan yapıyo sonuç olarak bu olay çok kafa şişiriyoönderi sölememe gerek yok zaten.Şu anda bi dejavu yaşadım sanki ben bölebi yazıyı geçmişte yazmıştım neden bilmiyorum ama böle bi olay daha önceoldu gibime geldi ve dejavu gibi hissettim duygularımı ifade edicek yollararıyorum acaba kendimi sadece derse mi vurmalıyım bütün gün ders zatenkafam şişiyo bi de evde daha da mı şişirmeliyim?Geceleri uyuyamadığım gibigündüzleri ayık kalmaya çalışıyorum ve artık bu durum canımı sıkmaya başladıyeter denen o süreç çok çok yakınımda sanki nefes gibi sadece gelmesinibekliyorum gelmesi bişiyi pek değiştirmicek ama gelse bile beklicemen sonunda biraz daha beklicem patlama noktasına geldiğimde ise ensemdeki nefes artık bi çığlığa dönüşmüş olcak şu an için sadece bekliyorumsadece bekliyorum ve giderek sinirleniyorum....00.44

11.11.2006

aslında bu günün tarihi açısında önemli bi gün ama ben birazda kendi ilişkilerimden bahsetmek istiyorumöncelikle başımız saolsun Bülent Ecevit yani Türk halkının değişiyle Karaoğlan öldü ve bu gün toprağadefnedilicek sölenenlere göre çok ii birisiymiş ben hiç tanışmadım aynı ortamda bulunmadım istemedim diilaslında ortam olmadı sadece neyse
Maliyi biliyosun geçenlerde beni bi kırdı ama öle böle diil gücüme gitti maliden beklemediğim bi davranışlarıvardı eee tabi artık kız arkadaşı var bizi ne takıcak diil ama genede eski mali gitmişti işte biz maliyle konuşurkenne bi kız gelirdi ne de biz bi kıza giderdik benim maliyi iiki seni buldum dediğim günler vardır ne kadar ayrı kalsaktamaliyle hep aynı şekilde oluruz die düşünmüştüm geçen buluşmamızda kız arkadaşının benim bile biraz üstüme geçtiğini gördüm gerçekten hak etmediğimi düşünüyorum neyse geçti artık daha sonrasında aklımda bi tek sen vardın benimsevgili laptopum benim hiç bi zaman hayır demiyen sevgilim benim tek tanem benim herşeyim sen olmasan asıl bilkent aslageçmezdi inan bana ;)
mali eskisi gibi davranmaya çalıştı ama sorduğum sorulara cevap veremedi güçsüzdü belkide ama çıkmadı karşıma benim amacım onabağırmak çağırmak diildi ama mali saolsun kırdı beni ben kimseye kötü davranmam ama sanki mali artık benimle arkadaş olmak istemiyogibi bi düşünceye kapıldım genelde insanlar düşüncelere kapılmaz kaptırılır neyse şimdi gitmem lazım bilkente gidip ardaları görcemsende kendine ii bak belki akşam gene yazarım pai pai Toprak...
ardalarda aslında pekte farklı çıkmadılar mali neyse o bi şekilde kendini toparlayabiliyor ama ardaların yanına gittiğimde eski merhaba yıyakalayamadım acaba sebebi neydi çokta umrumda diil uzun bi zaman gidiceğimi sanmıyorum genelde malilerle takılıyorum hala arada bi akif geliyo saolsun hiç aramaz ben ararım genelde :D kardeşimdir canı saolsun maliyide seviyom ya iyi çocuk o da neyse hadi kendine ii bakben yokken :D

Otobüsteydim...

01.41 saatimizi bunu gösterirken ben ve kardeşim bi yol üstünde giden otobüs içindeyiz gittiğimiz sadece yol diil aynı zamanda bi belirsizlik bu defa sorulara cevap vermene gerek yok sadece yazmak istiyorum...
insanlar zamanla birçok şey öğrenirler tıpkı bizim gibi ama bizimki biraz daha farklı çünkü insanlar yani bi bireybişeyi tek başına öğrenir bizde bi kişi dört kişi demektir hepimiz kendi deneyimlerimizi öle bi paylaşırız ki tamamen farklı bişi çıkar ortaya ama bu çıkan son derece güzel bişi olur neyse...
yanımda akif namı değer alp türk var bu yazdıklarımı okuyo mu bilmiyorum ama okuyosada umrumda diil.uyuyo taklidi yapıyodu şimdi geri kalktı okuyo galiba neyse bu aralar düşünüyorum ama neriye kadar bu hayatta nolcam ben yane yapıp para kazancam para neden önemli bişiler almak için bişiler neden önemli çünkü bişiler sayesinde yaşarızbişiler olmazsa yaşıyamaz mıyız?yaşıyamayız peki bişileri alınca mutlu olcak mıyız?şu anda onlara sahibim ama aynı zamandamutsuzum hemde galiba bişilerden fazlasına sahibim kucağımda laptopum cebimde ipodum cep telefonum yeterli param varama nedense bişiler ters gidiyo anlam veremiyorum insan hayatta böle şeyleri acaba benim kadar düşünüyo mu bilmiyorum ama ii ki var dediklerim arasında kardeşleirmde var bu yok şu anda bana 10 saat gibi gelebilirdi ki daha 2 saat oldu olmadı 2 dk gibi geldi ama çünkü yanımda kardeşim var konuşurken zevk aldığım birisi bişiler yaparken kızlara bakarken kız tavlarken ders verdiğim ders aldığım arabalar hakkında konuşurken aldığım zevki bi başkasıyla konuşurken almıyorumçünkü o benim kardeşim ya tabikide öz kardeşim diil ama öz kardeşim bile bu kadar olamazdı yani neyse...
yağmur başladı her yağmur beni ya hüzünlendirir ya neşelendirir ya da uykumu getirir zaten şu aralar hiç uyuyamıyorum nolcaksonu hiç bilmiyorum neyse sevindirir çünkü ben ağlıyamam kardeşimlerimin yanı hariç diğer kişiler yanında ağlıyamam ben yağmur yağdığında inanırım ki bulutlar benim için ağlıyolar o zaman bana rahatlık verir yağmur mutlu olurum deli gibi ıslanmakisterim ama bunun yanında üzüntülü gibi gözükürüm zaten pek mutlu gözükmeyi sevmiyen bi insanımdır ben normalde ya neysegenelde başım önümde bazen elimde bi sigara heleki hava yağmurluysa bidie canım istiyosa yoktur benden keyiflisi o andazaten bu gittiğimiz yerde lüx sayabiliceğim şeylerden bi tanesini anlattım sana ama bazende kolay oluo birden bire gerçekleşiyor neyse üzüntülü olurum bağzen benim derdim ıslanmak diil ıslanırım ben hemde kimsenin ıslanmıyacağı kadar amabazen istemem hava neşeli olsun isterim çünkü o anda öle isterim tıpkı şu anda yağmurda dolşma istediğim gibi neyseuykumu getirmesinin sebebini bende bilmiyorum sadece bakıorum ve canımı sıkıyo ozaman uykum geliyo uyumuyorum ama uyanıktakalamıyorum arada bi yaşarsın sende elbet neyse....
bu gün çok fazla neyse kullandım farkındayım ama neyse :P şu anda yola olduğum için bu kadarla idare et tamam mı?hadi kendineii bak elbet bi ara uzun uzadıya muhabbet etcez gene...
mola sonrasında aynen devam yola saat 02.17 gibi gözüküyo belkide ben yanlış görüyorum hayat hakkında düşüncelerim her an değişiyo ne kadar düşüncemde gerçekler hiç bi zaman değişmiyo ama offf napcam ben bu hayatta ne olcam nasıl olcam neler yapıcam neden yapıcam hiç bilmiyorum ama sanki sonu güzeli olcak gibime geliyoben üşümem sen geç beni sıkı giyin kandırma kendini bir şairin şiirinden ibaret tüm bildiğin büyük ihtimalle git gidiceksenbekleme farkı değilsin sende gideceksen bekleme git gideceksen bekleme başka bişey söleme gideceksen bekleme diyo bi şair who is Emre Aydın..
kulağımda müzik ışıklar geçiyo ben gidiyorum...

Sunday, January 21, 2007

Beş bilmediğim şeyi buraya yazınca o beş bilmediğim beş şey artık beş bildiğim şey olmucak mı?

İlk önce şunu sölemeliyim herhangi bi insana bak şölesin dediğimiz zaman bile kabul etmez çünkü o öle olduğunu bilmiyo bana öle oldu ben bi arkadaşımdan yardım istedim bu konuda oda bana dedi ki:
1-Eğer bi insanı sevmicem diye kendimi kasarsam kesinlikle seviyomuşum garip bi durum ama ben öle diilim bence tabi onca öleymişim
2-Yakışıklıyım (bunu o sölemedi ben bilmediğim için söledim çünkü diilim)
3-Eleştirmeyi sevip eleştirilmeyi sevmiyomuşum kim severki eleştirilmeyi oysaki hepimiz başkalarının hakkında iyi ya da kötü şekilde konuşmuyo mu?E bu da eleştiri yani hepimizde var böle bişi.....

arkadaşım bana bu kadar yardım edebildi....

4-sevdiğim zaman en çok kaybetmekten korkarım belkide çoğu zaman benim bırakma sebebim bundandır bunu hiç böle düşünmemiştim çünkü bişeye alışmak onu yaşamak hissetmek ne kadar güzelse içimizdeki korkuda o kadar büyümez mi?Belkide bana böle olduğu için artık kolay kolay aşık olamıyacağımı düşünüyorum belkide oldum aşık olduğum için

5-düşüncelere daldığımda tatlı olduğumu sölerler bide gülmek yakışıyomuş ne de olsa bilmediğim şeyler bunlar yani düşüncelerle aynaya bakamadığın gibi aynanın karşısında güldüğün zaman bana kendimi deliriyomuşum gibime geliyo.....

ya bi adet mi ne varmış benim sobelemem gerekiyo bazı kişileri beni noktasizvirgül sobeledi ee ben kimi sobelicem onu bilmiyorum bulunca yazarım artık....

bölüm 4

22.11.2006

O gün gözlerime bi mana veremeden dersaneye gitmek için bineceğim minubüs ya da otobüsün geçtiği yola doğru yürüyodum nedendir bilmem ama içimde hep bi neden sorusu vardı sanki suç işlemişim gibi gerçekten suç mu işlemiş miydim?Yoksa işledimde hatırlamıyo muyum?ikiside şarşırtmazdı beni derken otobüste olduğumu anlıyorum otobüste giderken otobüs bi tümsekte beni hafifçe zıplatmıştı o sabah uyanmamdan sonraki en güzel şeydi benim için otobüsten indiğimde her sabah yaptığım gibi başım önde ben arkada giderken derse takin edildiğimi farketmiştim kötü görünüşü olan bi adam tarafından hemde adamı atlatmayı beklerken farkettim o zamanlar hep bişiler bekliyordum otobüs ya da asansör mesela hep bi beklenti içinde mi yaşamalıydım yoksa tamamen insan umutlarıyla mi hayata tutunacaktım bu böle olmamalıydı ve artık herşeyden bi sonuç çıkarmayı bıraktığım tarihte bu tarihe dayanır.

bölüm 3

28.11.2006

Gecenin geç yani babamın değişiyle küçük saatlere kadar kalmayı severdim küçüklüğümde amao gece aslında ben istememiştim gecenino geç saatine kadar kalmayı ama kaderdi işte hep kaderin kendi içimizde olduğuna ve bizim birden fazla kadere sahip olduğumuzu düşünmekle geçmişti yıllarım hep içimde bir red ve yenilme korkusuyla nedenin bilmediğim çok şey vardı şu yalan dünyada ve ben hala çok toydum o zamanlar çok kazık yediğim yıllarım olmuştu sırtımda hala vardır bıçak izlerim dövüşlerde bırakıldığım zamanlarım olmuştur onlar o kadar acıtmaz dil yaralararı kadar.Eğlenecek kadar olan bilgim tartışılmazdı çoğu yaşıtım benimle takılmak ister ben ise hep daha büyüklerle takıldım nedenini az çok biliyordum ama çokta bi önemi yoktu o gece bunu fazla düşünmeden uyumuştum aklımda çok olumsuzluk olmasına rağmen aya gülümsemiştim bu bana olaylara yetişme gücü veriyordu

bölüm 2

29.12.2006

O gün ankaradaki son günümdü o yıl içindeki akşam binip otobüsüme gidicektim buna rağmen kalbimi kırmaya devam edenler vardı yoksa ben mi çok kalp kırıyodum ya da kırılan kalp benimki miydi?Halen çözebilmiş değildim beni üzdüklerini gösterdiğim zaman ki bu işi iyi yaparım onların üzüntülerini görmek beni gerçekten çok üzerdi o gece güzel olan tek şey yaptığım makarnaydı makarna yapmasını iyi bilenler bilir eğer sevmediğin birine makarna yaparsan kötü olur ama sevdiklerine yaparsan daha güzel olur burdan anlayabiliyoruz ki ben hala seviyodum arkadaşlarımı eski bi söz vardır insan sevdiğini incitir bu iki yönlü olarak çalışır uykusuz geçen gecelerden sonra herşeyin gerçekten daha uzak veya da yakın gelmesi bizleri her zaman şaşırtan şeylerden biri olmuştur hele ki bu şeyler bizi hayata bağlıyan şeylerse o gün uykusuz bi biçimde dersime gittim ve sonra acıktım bişiler almaya çalıştıkça üstüme başıma devamlı bişiler döktüm tabi cevremede bundan sonra uykusuz gitmicem dersaneme çok kızmışlardı bana....

Toprak Türk

bölüm 1

Arkadaşlarımın yavaş yavaş benden koptuğnu hissediyordum sanki ellerimden kayıp giden yaşamlar gibi.Ya hayat bana oyun oynuyodu ya da hayatın oynadığı bu oyunda yavaş yavaş sona gelinmişti artık ve biz piyonlar azalmaya güçlerimiz ise tükenmeye başlamıştı anlamını yitiren nesneler gibi hissetmemin bir sebebide bu dur belki daha binlercesi olduğu gibi.Değer yargıları değişmiş ben ise bu kavramdan uzak kalmış kendi içinde olmaya çalışan bi gençtim ve benimde umutlarım vardı tıpkı her anormal genç gibi.Günlerimin çoğu arada bir ders çalışarak ve buna rağmen başarılı olmakla geçerken önceki uykusuz gecelerim aklıma gelirdi üzülürdüm.Umutlarını kaybetmiş küçük bir çocuk gibi.Elinde sonunda benimde kendime göre bir hayatım vardı ve bu hayat içerisinde artık büyüme denilen şey yüzünden kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenmeliydim sanki hapisanede hayatta kalmaya çalışan ezik bir mahkum gibi.Güçlerim olduğuna inanırdım yeşil ve kimi zaman beni Hulk kadar güçlü yapan güçlerim bu galiba çok fazla çizgi film izlememden kaynaklaniyordu ama ben bu durumdan hiçte şikayetçi değildim çünkü bu şeyler beni mutlu etmekle beraber karakterimide ortaya koymama yardım ediyordu ta ki büyüklerin dünyasında böle bişey olmadığını anlıyana kadar yaşadım küçük bir çocuk gibi ama itiraf etmeliyim ki çoğu çocuktan daha şanslıydım özeldim ailem ve çevrem sayesinde bunlar tamamen birbirine zıt iki ayrı kavramdı benim halay dünyamda ve ben bunların arasında devamlı gidip geldim elinde iğne iplik olan dokumacı kör bi çocuğun elindeki iğne gibi ve ben benim hakkımda en ufak bir bilgiye sahip değilim yüzyıllar boyunca yaşamıştım taki ölene kadar....


Toprak Türk...

Bir nedeni yok yanlızca öptüm

dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.