Monday, November 29, 2010

yeni...yine...niye?

Zamanı takip etmeyi bıraktığım korkularımmış yüzleşmelermiş artık umrumda olmayan bir zamanda yeniden geldin yine geldin ama niye geldiğini hiçbir zaman tam olarak anlayamadım.O kadar uzaktan o bakışlarını hala hatırlıyorum.Hani bişeye bakıyorsun çok istiyorsun ama asla elde edemiyeceksin hani sen bakarken fotoğrafladım ya hafızama o bakışlarını silmicem ne hafızamdan ne gözlerimden.Karanlıkları aldım senin için düşün şimdi sen kullan tüm yaratıcılığını kafanda beni kur Yuli bende ama bu defa buna hayır diyebilirsin ama bu bir hayal ve benimle hayal kurmayı seversin.Bilirim =).Karanlık bir yol düşün yürüyorsun nasıl mı gelmişsin buraya? bunu sende bilmiyorsun sadece yürüyorsun peşindekiler var kaçıyorsun.Kaçtığın için kovalamıyorlar bu defa bu defa kovaladıkları için kaçıyorsun.Ne güzel olurdu di mi şimdi zbigniew dinleyip şarabını yudumlarken odan da bebeklik arkadaşın yanında olsa.Ona daha önce göstermediklerini göstersen uyurken yanında durmaktan sıkılmış ayını mesela.Adımların hızlanmaya başlıyor hava soğuk gibi.Nefesin gözünün önüne geliyor.saçlarını arasında hafif hafif dağılan duman sadece elindeki sigaradan değil nefesinin sıcaklığından olduğunu farkettiğinde paramkalarının üşümüş olduğunu hissedersin.Soğuk giderek artar.Yolda ağaçlar da var evlerin yanı sıra dizili yolda hiçbir araç yok.Burası neresi ya ?Burası senin iç dünyan mı ?Güneşliyken cıvıl cıvıl olan bi yer gerçekten karanlıkta bu kadar korkutucu ve rahatsız edici mi ?Galiba.(şu anda ordayım) ilerisinde ne olduğunu biliyorsun korktuğun birşey sana yaklaşıyor.Hemde çok korktuğun büyüklüğünden korktuğun.Yanında olmaktan korktuğun.Kapılmaktan korktuğun.Vurulmaktan korktuğun.Bir bakışıyla seni hayata küstürmesinden korktuğun.Ama göremiyorsun sadece içindeki bir his.Bak etrafına bak.Yıkılan evleri gör.O korktuğun şey yıkılan evlerin kadar gerçek.Peşindekilerin kendi aralarında olan konuşmalardan çıkan uğultuları dinlemeye çalışırsın.ama nafile.Hızlandı ya adımların biraz geride kaldılar.İyi derin bi nefes al.Dümdüz önüne ve yere bakarak devam ediyorsun.Sahi nereye gidiyorsun sen ? Planlı yaşamayı sevmezsin ki.Nereye gittiğin belli değil.Ama gitmen gerekiyor biliyorsun.Tuttuğun takıma gider gibi gidiyorsun.Ailene gider gibi.Yuvana gider gibi.Tek hissettiğin karşındaki o korku.O siyah o kötü o kara korku.Bir ıslık sesi şeklinde kulağına gelir önce ne mi ?" http://fizy.com/#s/1mbobn " artık birşeylerin bittiğine daha eminsindir.Yürümekten terlemişsin.Ve soğuk bunu sana daha çok hissettiriyor.Ama yürümeyi bırakmıyorsun ellerin ceblerinde.Sesi anlamaya çalışıyorsun.Kemanları.Evet ıslıktan daha iyi duyabiliyorsun.Başını kaldırmaya cesaretin yok sadece.Aynalar geliyor aklına.Hani sana hep doğruyu sölemiyen o aynalar yok mu ? işte onlar.Bak o aynalara zihinle bak kapayıp gözlerini.Yapamazsın ki.Yolu bilmiyorsun.Düşersin.Korkuyorsun çünkü.Mantıklı düşünmeye çalışıyorsun.Korksan hep ne kaybedersin ki.Hep korksan.Çelişkiye düştün yine.Yine geçmişindeki düşüceler sardı etrafını.Kalamamak ile gidememek arasında kaldın.(okumaya devam et acı verdiğinin farkındayım ama lütfen güzel biticek söz.)Susmak.Konuşmak için her fırsatın varken susturulmak.Yine ağzından düşücek melodileri tıkadın boğazına bi düğüm gibi.bu nasıl bi yol Allah'ım.Boğazındaki düğümün gözlerine yaptığı baskı ve ortaya çıkan eser senin göz yaşlarından ne mi ? " http://fizy.com/#s/1m6sg9 " işte bu.Her damlanda bi nota çıkıcak kadar göz yaşı fışkırmaya başladı gözlerinden.Durmadın.Silmedin.Burnunu bile çekmedin.Sadece bıraktın kendini.Sadece sen.Yolda tek olduğuna inandırdın kendini.İzliyenler olmadığına.Senin hakkında dedikodu yapanların olmadığına.Sadece sen.Yanlızlığın ve sen.(biliyorum yalnızlık diye yazılıyor.)Farkettiğin davranışlar var bu sırada.Geçmişine dair.Arkadaşlarına.Çevrene.Erkeklere.Kızlara.Hatta hoşlandığının davranışları geliyor gözlerinin önüne.Hayır ya istediğin bu mu ? Sorguluyorsun kendini.Kollarında kendini rahat hissedebilicekken...Bu burnuna gelen pis kokular niye? Bu sensin çünkü.Bu senin bir dala tutunma ihtiyacın.O da seni taşımaz ki.Biliyorsun bunu.Toplumun dayatmaları geliyor aklına.Sölenen sözler.Yakıştırmalar sana.Hani sevgili değil sadece.Şöle yapsan ne güzel olur.Bu sıradaki aklından geçen şarkı ne mi ?" http://fizy.com/#s/1mq545 " bi daha dinliyorsun aklında bu şarkıyı.Sanki beyninde bi ekran açıldı "beyaz" görebiliyorsun artık daha net tam değil ama daha net.Yürümek artık keyif vermeye başladı.Hayatına karşı aldığın bir çok kararın senin olmadığını farketmek.Ama başka ne yapabilirsin ki ? Özgür kaldığında korktuğun kadar korkuyorsun şu anda.Yoksa? özgürlük? Hayır daha değil.Daha yol uzun.Karanlık giderek daha korkutucu olmaya başlıyor.Ellerini ceblerine sokmadan önce fermaurını iyice çekiyorsun boynuna kadar.Ne kadar seni boğsada ısınman gerekiyor.Parmaklarının ucu artık iyice üşümüş.Soğuk sigaradan önemli bi hale gelmiş.Yinede atmıyorsun onu içmeye devam ediyorsun.Çünkü az kaldı ve yol uzun.Hayatın hakkında düşünürken bakışlar geliyor aklına.Kimin bu gözler? kim bu? aşık değilsin bu bakışlara.Ama biliyorsun.Olmalı hayatında.Çok seviyorsun sen bu bakışları.sana bakmıyor sanki.Hep arkanda bıraktığın Ikra ya hepsi."Oku" hepsi ona.başka şeyler düşünmeye çalışıyorsun.Zaten yeterince derdin var.bu yerden kurtulunca dünya kadar zamanın olucak o bakışları düşünücek.Gitmiyor.Bakışlarla gelen aklına bir şarkı var " http://fizy.com/#s/1m6sga " bu bakışlar sana açlığını unutturuyor.Kulağında bir Rüzgar sesi.Ya yağmur yağarsa?Bu saat çanı ne demek.Boşver bunları.Sadece yürü diyorsun kendi kendine.Etraf yeterince karanlık zaten.Uzun zamandır bişi yemediğini miden sana sölesede.Hayır.Aç değilsin.Huzur var içinde.Bakışlar eskisi kadar kötü gelmiyor.Sırtından.Boynundan.Kulaklarından.Başının etrafından dolanan bir koku gibi sarıyor bu bakışlar seni.Hayalindeki bu bakış etrafı güzelleştirmeye başlıyor.Değişiyor etraf.İçinden çıkan birşey hissediyorsun.Garip gelmesi normal.Korkma.Yoluna devam et.Sadece yürü.Adım sesleri gelince korkma.Kendi adımınla eş zamanlı olarak geliyor adım sesleri.Korkmuyorsun etrafına bakınıyorsun kimse yok.Adım seslerin yankılanıyordur korkma.Uzaktaki silueti farkettiğinde yüzünde bi umut bakışı.Gerçekten olabilir mi?Evet.Olabilir.İhtimali var.Ya değilse?Bunu düşünmen gerek.Adil diye bi kavram var kelimeyi aklında canlandırdığın anda aklına geliyor ne mi ? " http://fizy.com/#s/1m9jcn " Hayatın sana ne kadar adil olduğu konusunda şüphelerden daha çok eminliklerin var.Aldıklarını vermedi diyorsun.Benim olmalıydı diyorsun.Sahip olmadıklarına kucak açıyorsun.Ne kadar doğru bu yaptıkların??Hiç.Cevabı ben değil sen veriyorsun kendi kendine.Polyannacılık oynama elbette.Sadece düşün.Düşün.Düşün.Düşün.Parmağını başına koy ve düşün.düşün m...düşün m... =) Ve buluyorsun.Yüzünde şaşkın bir ifadeyle.Sen hiç sebepsiz yere mutlu olmadın ki.Düşün bi daha.Olmuşsundur belki.Hadi.Vardır.Durduk yere mutlu olduğun.Hadi.Olmalı.Yok.Hep birşeyler istedin.Ve oldu.İlk başlarda çok iyiydi.Çok mutlu oldun.Çok.Giderek azaldı.Sahip olma çabaların arttı.Hala istediğin herşeye sahipsin.Sebepsiz mutluluk mu istiyorsun? Yürümeye devam et.Bak ne geldi aklına küçükken sen kendini bu şarkıda kahraman ilan eder boynuna bebeklik battaniyeni alır koşardın " http://fizy.com/#s/1mco3q ".Evet hatırlıyorum.Adımlarınla ritimsizlik var kulağına gelen sesler geliyor.Yanında birisi olmalı.Ya da etrafında.Bakmaya korkuyorsun.BAK.sol boş.Ya arkanda ya sağında.Soldan arkana bak sol ne de olsa boştu.Arkanda da kimse yok.Sağında.Tam sağında.Kafanı çevir.Korkma çevir.Ne olabilir ki.En fazla acı.Zaten alışıksın.Gördüğüne iyi bak.Kendine iyi bak.Bu sensin işte.Gülümsiyen.Evet yanında kendin var.Buna vicdan diyoruz.Soru sormak için ağzını açtığında sadece bakışlarıyla kapatıyor ağzını.Diyor ki: sadece yürü.Anlıyacaksın yürü.İnsanlardan banane diyor.Kendine yaptığın haksızlıklar yetti o yüzden seni yürütüyorum yürü.Yoksa parmak şıklaması kadar kolay burdan çıkmak ama yürü.koluna giriyor.Hala şoktasın.Sadece kendine güvenirdin di mi? Hala güveniyor musun? Korku büyüyor içinde sanki içine üflenen bir duman gibi.Yürü.Belki vicdanın sana bir şarkı fısıldıcaktır kulaklarına " http://fizy.com/#s/1m6sg2 ".Ağaçların yaprakları rüzgara ses veriyor.Gözlerini kapatabildiğini fark ediyorsun.Bakışlar geliyor gözünün önüne.Vicdanın sıkıyor kolunu.BAK.Hayır bakma.Bakma gör onları.inceleme o gözleri.GÖR.Görebilirsin.Korkuyorsun.Hala.Gözlerini açıp kapatmakla ilgisi yok bunun.Özlediğini görüyorsun ilk başta.Evet diyor vicdanın devam et.Görüyorsun.artık sanki yürümüyorsun.havadasın.Annenin bakışları gibi bunlar.Sadece dikkat etmemişsin.Baban gibi.Ömer gibi.Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ediyor.O sevgiyi görüyorsun.Isınmaya başlıyorsun.Nasıl özlemişsin onları.Peki nasıl olabilir bu ? Bir başkası nasıl verebilir bu duyguyu sadece bakışla?Bakışlar.Kapat gözlerini.Ciddiyim kapat.Göz kapaklarına odaklan.Kimi görüceksin bakalım.Aklında yüzler geçirme.Korkma.Hayır geçmişi değil.biliyorum biraz başına ağrı veriyor gibi oluyor.Bırakma geçicek o ağrı.Odaklan.yapabilirsin.İşte bu.Yaptın.İnanmak istemiyorsun.Ama O gerçek.tek gerçek hatta.Bunca zaman sana baktı hep. bak " http://fizy.com/#s/1md4p9 " bunca zaman sevgisini verdi sana hemde zerre karşılık beklemeden bak ona.Gör onu.O senin sende göremediğin yerleri bile gördü.O yüzden di ya bu korkun.Göremediğin yerleri koruyamazsın hiç.O biliyordu.O savaşabilirdi.Ama sonuçları hep sana patlardı.Yapmadı.Bildiklerini karakterlerine bile sölemedi.TEK onda kaldı.M.de kaldı hepsi.Artık yüzünde bi gülümseme tanıdık bu yüz galiba.Gözlerini açmak istemiyorsun artık.O yüz tek varlığın çünkü.Sendeki herşeye ihtiyaç duyan.Ve onsuz yaşayamıcağın.Evet o.O işte ya O.O sana bunca zamandır aradığını vericek olan.O işte bi kapının kilidiyle anahtarı arasındaki mükemmel uyumu sağlıyacağın.O.Kulaklarında tanıdık bir ses daha o sana getiriyor yine hiç birşey beklemeden.Bak bu gerçekten önemli dinle bunu." http://fizy.com/#s/1lw6iv " zaten ezbere olman öneli değil.O getirdi senin için.Hayalini hatırlatsın sana diye.Ve Yuliyle görürsün Onu tüm o zifiri karanlıktan çıkar gelir.Yulinin kanatları ne kadar güzel salınıyor öle.Tüm karanlığı ve sessizlik battaniyesini çekip atarcasına gelir.Üstünde O elini uzatır sana.Tutmak için uzanmana gerek yok.Yuli eğer önünde.Nasıl da şaşırırsın Yuli senden başkasının sözünü nasıl bu kadar iyi dinler diye.Nasıl senin kadar iyi dinler diye.Çünkü sana en yakın ve en uzak şey O.Kendini düşündüğünde aklına gelen ilk şey O.Çünkü sen beyazsın.O ise siyah.Aynaya baktığında hala O nu gördüğünde şaşırdın.Ama şaşırma.Artık birsiniz.Alır seni O yoldan.Tutar elinden.Sarar belini.Hiçbirşey sölemez.Sadece ileriye bakar.Kokun yeterince dikkat dağıtıcıdır zaten.Ve hep istediğin şeyi sana karşılıksız sunar.Özgürlük.Dikkatli uç meleğim.Düşersen yakalarım.Ama düşme uçarak gel yanıma der.Yuliyi sana teslim eder.Gitmek istiyorsan Özgürsün ben buralardayım.Nasıl ulaşıcağını biliyorsun der.Ama şimdilik git sadece der düşün.Emin ol.Öyle gel.Geldiğine Beni Yeniden Sevene Kadar Hiçbir Yere Gidemiceksin Çünkü....

niye mi ? Her saniyesi.Her anı.Her adımı.Ayrı bir keyif.Ayrı Bir Haz.Ayrı bir TUTKU...Niyesi yok.Çünkü O beyaz Ben siyahım.....


Saygılarımla.....

Thursday, November 11, 2010

demiş bir büyük saygılar.....

Rabindranath Tagore
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış ...yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin TUTKUN olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm TUTKULARIM ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...

Noktalamalar....cümlemeceler.....

Epey zamandır yürüyordu genç adam. Tepenin başına geldiğinde, batmakta olan güneşin ağacın dalları arasından hala gözlerini alabildiğini farketti. Hala güçlüydü. Usulca oturdu patikanın sonundaki kayalığın üzerine. Hayatındaki pek çok şeyi de arkasında bıraktığı şu patika gibi geride bırakmıştı.

Hepimiz kendi hikayemizi yazarız. Hikayenin tümcelerini özenle seçer, öznelerini kendimiz belirleriz.ve fakaat...Zaman zaman anın büyüsüne kapılır bitmesin diye uzatırız cümleleri. Bitmesi gerektiğini bile bile bırakamayız tümcenin öğelerini.Noktayı koymak kadar noktadan sonra yeni bir cümleye başlamak da ağır gelir zaman zaman. Bazense noktayı şükrederek koyarız son erdirdiği için tüm yaşananları ve korkularımızın zincirleriyle bağlar, hikayenin devamını getiremeyiz...

Genç adam da nokta koymanın vermiş olduğu ağırlığı hafifletmek için yeni cümleler kurmak yerine noktada kaybolmayı seçmişti. Bir kopuş, ayrılış, noktası sağlam bir son hissediyordu tüm benliğinde. İçini hüzünle doldurmak aslında kendine acımasını kolaylaştırıyordu.

Kendine acımak...ne büyük gaflet...NOKTA'yı SON olarak görmek ne büyük kayıptı oysaki...

Öyle bir ana saplanır kalırız zaman zaman...Ne arkamızda doğmakta olan aydan haberdarızdır, ne batan güneşin aydınlattığı yolu görebiliriz denizin üstünde. Gözlerimiz öyle esiri oluruverir ki gün batımının; görmez, hissetmez, fark etmeyiz ne nokta ardına sıralanan yeni cümleyi ne noktaya gücünü veren kelimeleri. Böylesi kolaydır, bahanesi bol bir acıma mekanizması!

Yaşanmış herşey, kurulan her cümle, sarfedilen her kelime, noktadan sonraki cümle için yazılmıştır oysaki. Yeni cümleleri kurabilmek için vardır o nokta ve yeniden derin bir soluk alabilmek için.. Ne cümleleri oluşturmadan bir hikaye yaratabilir, ne soluğumuzu tutarak yaşayabiliriz...

Güneş denizin üstüne yansıyan gölgesiyle yaptı son selamını.Sonra usulca yol verdi kutup yıldızına, NOKTA'nın SONSUZluğundan yeni cümelere ışık tutması adına...

Affetme(me)k

Kararsızlık içindeydi. Bir tarafı duyduklarını hazmetmekte zorlanıyor öteki yanı ise bunun neden kendi başına geldiğine bir anlam vermeye çalışıyordu. Öyle ya haksızlıktı bu! Tahammül etmek bir tarafa, hissettiklerini saklamak bile imkansızdı. Gecenin kör karanlığında sokağın ortasında biraz ileride birbirleriyle takışan sokak serserilerinin sesini, içinde yükselen isyan bastırıyordu. Kızgındı; ama kızgınlığının ötesinde, korkuyordu. Başına gelenler yok yere miydi? Ne için katlanmıştı onca şeye? Neden sabretmişti ve ne kazanmıştı? Boş yere geçen zamana küskündü. çekilen onca sıkıntı...Hepsi bir hiç...O bunu “hakkedecek” ne yapmıştı?



Öfkesinin onu esir almasına izin veriyordu. Bu esaret onun yaşadıklarına içerlemesinden öte, onu kendince çok güçlü kılacak bir aldatmacaydı. Sanıyordu ki ne kadar öfkeli olursa, ne kadar çok affetmeyeceğini yinelerse kendine, o kadar güçlü olacaktı. Unutmamaya yemin etti; O affetmeyecekti!.... Çünkü bunların hiç birini hakketmemişti....



O, Kurbandı....!



Kolaya kaçtı....yüzleşmekten korktuğu seçimlerinin ağırlığını hafifletmek uğruna kibirinden güç aldı, affetmeyecekti....! ne de olsa, o, üzerine düşenleri fazlasıyla yapmıştı...affetmemek pek tabiki hakkıydı... o bunların hiç birini hakketmemişti. O, kurbandı....... lakin unuttuğu bir şey vardı....Kurban olmak, hakketmemiş olmak kolaydı. Affetmemek çok kolaydı. Kolaydı, bir şeyleri başkalarına yıkmak, üzerinden bütün sorumluluğu atmak, sorumluluktan kaçmak. Kolaydı, affetmemek.... sadece kibire sığınılmış bir güç gösterisi değildi bu...Bu, affedilmeyene kapıyı çarparken kendini içeriye kilitlemekti. Bu, kendini yaşadıklarına mahkum etmek, olası seçimlerini kısıtlamak demekti... aslında bu, kendine yalnızca yine aynı seçim şanslarını bırakmak demekti.



Kendi seçimlerinin sorumluluğunu alamayanlardır affedemeyenler... çıkmak istemezler o küçük odanın dışına, kolaydır başkalarına suçu atmak. Kolaydır, çünkü hayatının sorumluluğunu almana gerek yoktur. Ve fakat bu, yeni olası seçimlere de kapatmaktır kendini.. affedilmeyene kapıyı çarpıp içeride kaldığın sürece , ya yalnızca yapmış olduğun yanlış seçimlerle var olur ve aynı seçimleri yapmaktan kurtulamaz yada aynı hataları yapmamak için başkalarının senin adına seçim yapmasına izin verir, kendini bilemezsin....



affetmek özgürleştirir.....yeniden hayatının iplerini eline al, sorumluluğu üstlen ve kilitleme kendini..



Sevgiler...

Uyanmak adına

İnsanoğlu görmediğinden korkar olmuş, karanlık illüzyonuna gömmüş geceyi. El yordamıyla görmediklerini yorumlar olmuş, kendi merceğinde elemiş gerçeği. Uyandım sanmış önceleri gerçek sandığı düşlere , meğer karanlıklara düş'müş cevheri. Ona Karanlıktan korkmasını öğretmişler önceleri. Bilinmeyenden korksun istemişler, kendini keşfetmesini engellemişler . Kendini bulmasın diye türlü korku illüzyonlarıyla süslemişler hakikati; gizlemişler geceye cevherini. Karanlıktan korktuğundan cevherini bulamamış insanoğlu. Bilinmeyenden korkmuş... kendinden korkmuş... kendini bilmeyi unutmuş, bilmediğini unutmuş, karanlıkta düşlere gömülmüş. Kendiyle birlikte gömmüş geceyi, cevherini unutmuş..Işığı sönmüş...

Bakmamış, görmemiş, bilmemiş gerçeği!...Ne ayın geceye hasretini fark etmiş, ne günün geceye sabrına meyletmiş, ne de bilmiş kendini... gömmüş ya geceye cevherini; bilememiş içindekini...Gizlediğini... ay gibi, güneş gibi, ve sadece kendine özeli, kendi cevherini...

Karanlıktan korkmak yerine karanlıkları aydınlatanları görebilmektir aslolan...Geceye doğan ay gibi, güne doğan güneş gibi..Herkesin kendi cevherini ortaya koyması, karanlığına ışık olması, karanlıklardan uyanması, unuttuklarını hatırlaması, kendini bulması, dahası bilmesi dileğiyle...

Tuesday, November 9, 2010

Hiç beklemediğim bir anda kelimler dökülür ya aklına nerden geldiğini bilmezsin aslında pek sorgulamazsın da nerden geldiğini sadece izin verirsin gelmesine aklına girmesine ve hayatında yer etmesine."SEN" geldin hayatıma nerden geldiğini biliyorum ama seni bilmiyorum ki öğrenmek diil amacım seni gün içinde arayışlarımda "SESİNİ" duyabilmek, atmadığın o msj var ya onu beklemekten telefonuma bakmaktan kolum yoruluyo cebime her koyduğumda telefonu 1 dk olmadan geri çıkartıyorum acaba hissetmedim mi msj attında ben mi görmedim diye ama yok atmamışsın..üzülüyorum..ama kimseye belli etmiyorum çünkü hep yüzü güle birisiyim biraz bişiye konsantre olsam bile çevremden sorarlar nooldu niye gülmüyosun diye hep konuşan arkadaşlarıyla takılmayı sürekli bişilere laf sölemeyi seven birisiyim ki arkadaşlarımda bu halimi seviyorlar telefona baktıktan sonra bi terslik olduğunu anlamak için filozof ya da insan sarrafı olmaya gerek kalmıyor yani.Aslında diyorum kendime niye bu kadar merak ediyorum ya da ondan haber bekliyorum..bilmiyorum..

tek bildiğim onu istediğim...