Sunday, November 16, 2008

Heyy LiBeRT....???

Evrenimin uzun zamandır hiç gitmediğim bi yerinde uyandım.Yanımda tanıdıklarım kollarımda bi ağrı vardı.Nolmuştu ya??Haa üzerinde yoğunlaştığım ellerimi bulaştırdığım bi işin içindeyim kollarımdaki güçü kollanıp üstüste bişiler yığıyorum kare kare görüntüler geliyor.Gözlerim yakan acı bi koku var gözlerimden yaş geliyor.Küçük bir çocuğun anne deyişi gibi bi ifade yüzümde ama bırakmıyorum yuğurmaya devam.Hemde ne yuğurma biraz su olsa diyorum su geliyo gözlerime değil asla işin içine su katılıyor.Düşman giderek kendini bırakıyor sanki ellerime yapışmış çıkmak istemiyor gibi.Yere vurdukça vuruyorum vurdukça daha güçleniyorum bunu artık gözlerimin yanmamasından anlıyorum.Çevremden şöle yap böle yap diyenler var.Ama pek dinlemiyorum hani bildiğimi yapıcam ya dinlemiyorum yumruklarımla vurmak yerine ezmeye karar veriyorum.Derken üzerine koyu kıvamda kan renginde hafif acımsı bişey ekliyolar ellerim kırmızıya boyanmış gibi.Ellerime gelen etler soğuk ince ince çekilmiş.Hatırlamak zor.Ellerim hala acıyor.Oturma diye bişey yok zaten illa ayakta durmak zorundasın.O yüzden biraz ayaklarımda ağrıyor.İşin kötü tarafı hiç bir kalkanımı kullanamıyordum.Çevremdekilere saygısızlıktı çünkü.Tamamen çıblak elle savaşmalıydım bu düşmanla ve eğer savaştan sonra güzel bişey çıkmazsa ortaya bi de bunun sorumluluğula daha bi odaklandığımı hatırlıyorum.Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 2 saat filan uğraştıktan sonra kollarımda hal kalmadığını anımsıyorum gittim ellerimi yıkadım.Çevremdekilerin bakışlarından tatmin oldukları belliydi benim yorgunluğumdan da zaten anlamıştım güzel bişey çıkıcağını.Çiğ köfte güzel olmuştu.....


İlginç gelmişti çünkü canavar yoktu yanımda kalkanımı çıkardım tüm çevreye çıkmıştım artık yeniden dışarıya.Geri dönücektim Kızılayı gösteriyodu tüm işaretler bakiim dedim.Yaklaşık 2 günde kızılaya gittim.Özlemişim orayı bişeyler çekti aslında bneim aklımda direk kaleme gidip ortalığı toparlamak vardı aklımda anlamsız şekilde götürdü ayaklarım eskilerin yanına yanımda kılıcım vardı o yüzden kimse bişey diyemedi dedilersede duymadım zaten.Bakanlar eskilerden nerdeydin diyenler iyi ağarladılar sonra farkettim neyin beni çektiğini.Ordaydı işte.Bakmakla görmek arasındaki fark tam olarak o zaman anladım.Ne anlamsız geliyo ya size hiç olmaz mı bi yüzük bi kolye sizi çekmez mi kendisine doğru ona sahip olmanız gerekiyordur.İşte o zaman gördüm Libert ordaydı sadece göremiyordum eskisi gibiydik ama yanımda değildi gözlerimi kapatmış sanki elleriyle ama o olduğunu biliyorum ama sadece emin değilim görünce anladım.Uzun süre birbirimize baktık konuşmaya çalıştım bişiler söledi sadece dinledim ozaman benimle neden hiç konuşmadığını anladım.Mutlu olmuştum.o zaman neden durup durup ortaya çıkmadığını anladım.Bıraktığını bıraktığın gibi bulunca insanın içine doğan o his o zaman neden ben olduğumu anladım.Libert dönmüştü ve bırakmayacaktı.Biliyordum neden mi? Bunun için bi sebebim yok....

Eve kadar konuştuk hiç konuşmadan.Sanki herkes bizi dinledi yorum yaptı imrendi bazıları belki kıskandı sadece konuştuk.Yürüdük....

Heyy LiBeRT.....

Tuesday, November 11, 2008

çiçek ile su.....

Bu hikaye tamamen senin için geliyor M.iyi okumanı diliyorum sadece kendi kendime.....

Genelde çiçekler dişi olarak anlatılır ama bu hikayede biraz farklı.bu hikayede çiçek erkeği su ise dişiyi oynuyor....


Bir gün su çok etkileyici bir çiçek görür ve bu çiçeğe aşık olur hemde görür görmez.bak sen şu tesadüfe çiçekte suya aşık olur ve beraberce vakit geçirmeye başlarlar günün doğuşundan batışına kadar beraberce konuşup birbirlerine hikayeler anlatırlar.Çiçek döner su ya derki su seni çok seviyorum ve sana ihtiyacım var.Su da döner derki ben de seni çok seviyorum her istediğinde burdayım neden bana ihtiyacın olsun ki.Çiçek susar ve suyun anlamasını bekler.2.Gün olur çiçeğin yavaş yavaş bi iki dalında kurumalar başlamaktadır ama su ya bişey çaktırmamak için hiç bişey olmamış gibi yapar ve yine tüm gün boyunca beraberce vakit geçirirler çiçek günün bitiminde su sana ihtiyacım var kendimi kötü hissediyorum der.Su yanındayım korkma der çiçek susar.Suyun anlamasını bekler.3.Gün çiçek artık iyice çökmeye başlamıştır.Suya dönüp noolur yalvarırım sana ihtiyacım var der su yanındayım seni seviyorum daha ne yapabilirim ki der.4.Gün çiçek ölür.Su o kadar çok üzülürki ama anlayamaz neden çiçek öldü ki.Gidip bi doktor çağırır ve doktor suya derki.Çiçeğin ölme sebebi susuz kalması.Su o zaman anlar ama iş işten çoktan geçmiştir.

Bizim için daha iş işten geçmedi bitanem sadece seni seviyorum demekten daha zor işlerimiz var daha zor günlerimiz olucak sana ihtiyacım var sabrına ve sana gerisini sen anla....

Farketmicem sandın değil mi ?

Bıraktığın yollar gibi sanki azizlerin yalnızlığından dönüyordu ayak sesleriydi sadece duyduğu ama onun kafasındaki sesler sanki dün gibiydi.Verdiğimiz tüm sözleri gezdiğimiz yerleri konuşmaları suskunlukları hepsi kafasında ayrı sesler çıkartırken başı öne eğit ama sadece o istediği için.Bırakmadı kontrolü hiç hep gözleri doldu hep akıtabilirdi onları ama olmadı bişekilde bırakamadı kendini o kadar rahata anlamadı onu çevresindekiler.İyisin sen senden çok daha kötü durumda olanlar var dediler o biliyordu zaten sadece kendi durumu kendine göre ağırdı ama kaldırmaya çalışıyordu en azından çabalıyordu çabalama şekilini bile yanlış buldular kimki onlar.Herşey ters.Neden insanlar birbirlerine anca öğüt verirler?

Yeterdi bu kadar bütün bu olanları sildi attı yeni oldu eskileri bıraktı vazgeçemediği ne varsa çöpe attı üstüne bastı aynen şarkıdaki gibi anlatmakla olmuyor yaşamak lazım.Şehirler gezdi kendi kendine evren kurdu bıraktığı hiç bişey ayakta kalamamıştı düşmüş ya da bükülmüştü gördüğünde gözleri biraz büyüdü ama farkettirmedi çevrede onu bekliyen bişeyler olduğunu biliyordu hatta bütün yol boyunca onunla beraber gelmişti.Hani dolunaylı ya da normal aylı bi gece de otobüs yolculuğunda ay da sizinle beraber gelir ya aynen öle hiç farkettirmemişti düşman kendini o kadar sinsiydi ki anlaması uzun zaman aldı.

Ama farkettiğinde hala çok geç değildi sadece zehrini salmıştı düşman ona farketmesi acı bi şekilde oldu yine ama artık ne yapabiliceğini biliyordu.Gizlice halledicekti bilmeyecekti kimse onun ne yaptığını ne yapacak olduğunu ve gizlice gidicekti yine duymayacaktı kimse bilinmez nerde nasıl başka yerlerde olucaktı belki o zaman buluruz birbirimizi.ha ne dersin M. sen artık bana bişey sölemiyorsun.Devam et bakalım çünkü ağzından çıkan her kelime iğnelere dönüşüp göğüsüme saplanıyor.Hele biraz daha susuyorum sana karşı.bi de sana karşı benim bi kalkanım yok sadece söliim dedim.Aklıma çok güzel bi hikaye geldi bu hikayeyi bağliim ona dönücem fazla kalmadı zaten.

Şehir kan kokusuyla bulanmış bir şekilde Hoşgeldin Libert dedi.Sadece baktı şehre tüm istanbulu biliyormuşçasına gözleri doldu sadece bir anda.Bırakmayacaktı bu sefer bu sefer olmaz olamazdı.Savaş alanına doğru yürümeye devam etti sadece içindekini dökmek için vereceği savaş değicekmiydi bu kadar şeye.Biraz daha düşünmek için dağın eteklerinde kamp kurmaya karar verdi.Düşünmeye başladı önündeki ona doğru gelen savaşa doğru.....

Öle bir düşman ki hiç yenilmiyor.....

Gene kendi evrenimde dolaşırken yeni bir düşman ararken nedense bi önceki savaşın verdiği gazla üstüme kalın bişiler almayı unutmuşum.Evrende atmosver olmadığı için hava biraz soğuk gene burnum akmaya başladığında anlamalıydım.Ama anlayamadım bu öle bir düşman ki hiç yenilmiyor bana karşı bütün silahlarımı kullanıyorum bütün zırhlarımı takınıyorum ama bi düşman beni yenen nadir düşmanlardan biri yenilmeyen düşmanı nasıl yenersiniz ki?

Yaklaşık 4 gün uyumadan ders çalışabilirim gittiğim kursa devam edebilirim ve ne kadar yorgun gibi dursam da yorgun değilmiş gibi davranabilirim ama hasta olmak benim en büyük düşmanım yataktan kalkamıyorum.Nefes alamıyorum.Sadece gözlerimin üstündeki ellişer kiloluk yükler kalkmıyor boğazında ki his sanki böle düğümlenmiş bi kaç mikrop birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmışlar da hiç bırakmazlarmış gibi.

Sanki 2 gün sonra ölücekmişsin gibi.....Libert Nerde??

Friday, November 7, 2008

Libert Nerde?

          Aldığı her nefeste, biraz daha yaşlanıyor olmanın çürümüş kokusu. Cümleler çoğalıyor bir yaştan sonra. İçi boş. İçi boşaltılmış insanlar geçmesin gözbebeklerimden diye, bugün ölebilirim. Ama yok. Davetkar bir orospu hayat.

          Bi an gözlerini kapar kendini bir tarlada yürür görür ama kurduğu hayallerden farklı olarak bu defa farklı bir açıdan ya da farklı bir kameradan değil direk kendi gözlerinden görür.Ellerine uzamış başaklar değiyordur.Sanki yürümüyorda sanki uçuyor.Ayakta öle sesizce ilerliyor.

          Gözlerini geri açtığında kendini savaşmanın tam ortasında bulur karşısında kendini yenemeyecekler bunun bilincinde peki gözlerinde ki bu hüzün neden? Karşısındakilere mi acıyor ? Hayır.Bunca emeğine mi acıyor ? Hayır. Geride bıraktıklarına mı üzülüyor? Hayır. Evini özledi artık.Artık yorgun ama genede bu savaş olucak bunun farkında bilincinde elinde kılıcı altında canavarsız giriyor bu savaşa tek başına başı herzaman ki gibi dik yüzündeki izler daha önceleri çook çook yediği dayaklardan kalma.

          Savaş başlasın.....

          Savaş alanı o gün dünya denilen bi yerde overall isimli bi yerdi.Libert düşündüğünün aksine biraz büyük bir yerdi giderken aklında hep yenilme ihtimali vardı.Bi şekilde kafasından attı ve savaşma başladı.Bütün sıkıntılarıyla girer girmez savaşı kazanmıştı bunu kendisi de gayet iyi bilmesine rağmen yinede savaşmak ona müthiş bir keyif verdi savaşlarda üstün olmayı hep severdi zaten.Çevresinde bir kaç insan sürekli ona ayak uydurmaya çalışsada o tüm enerjisiyle savaş alanından neredeyse hiç inmezcesine savaştı....

         Savaş sırasında bir mola kısa süreli ateş kes.....

     Eğer savaş alanı overall tarzı bir yerdeyse Libert'in en sevdiği bu kısa süreli ateşkesler idi.Kulağına anlamsız bir şekilde bi şarkı takılmış aslında sadece küçük bir mısra işte şarkını bi kısmı hangi şarkı mı ? "Uzun uzun seyrettim seni diğer köşesinden barın.Bir karakter oturttum yüzüne kalbine.Uzaktan bakıp insanlara konuşmalar yazdım dudaklara sonra kendime baktım.Tıklım tıklım yalnızdım."Bu sırada bi köşede durur anlamsız bir zafer gülümsemesiyle etrafındakileri izler savaş hakkında kendini geliştirmeye çalışır yeni taktikler kurar kafasında ve onları hayat geçirmeye çalışır aslında bu pekte uzun süren bi süreç değildir sadece bakar düşünür ve yapar.Etraftan arada bir de rahatsız edilmeye başlanmıştır artık birileri ondan yardım istemekte ve Libert hiç  soru sormadan yardım etmektedir ama ne kadar?Nereye kadar herşey Libert'in elinde değil.

          Son anlar.....

     Artık son vuruşlarını yapmaktadır çok terlemiştir ama gücünü hala yerindeymiş gibi durmaktadır.Terlemesini ve sesinin gitmesini hiçe sayarak son sölicek bişeyler arar kafasında aslında sölemeliydi de söz söleme meclisine gidip adını yazdırdı eline aldığı ultra mikrofonla bağıra bağıra sölemek istiyordu.Halbuki çevresindekiler ona inanmayı bırakmış bir halde savaş alanını terketmek istiyorlardı.Hayır dedi biraz daha beklemeliyiz.Biraz daha sabredin benim için ilk başta tepkiler peki hadi bakalım sana güveniyoruz şekilndeyken sonlara doğru olmayacaklar gene başladı hadi gidelimler artık görüyordu etrafında yaralıları taşıyanlar kendisini az çok geride bırakarak gidiyorlardı ki.İzni çıkmıştı sözlerini sölicekti son darbeyi istediği anda vurucaktı sözleri o an için silahı olacaktı.Sözleri neler miydi ?"

Saatim yok tam olarak bilemem
Biraz bira biraz şarap önceydi
Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken
Yıllar hayatlar geçiyor
Kayıp bir bavul gibiyim hava alanında
Yada boş bir yüzme havuzu sonbaharda
Çok mu ayıp hala mutluluk istemek
Neyse zaten hiç halim yok

Bugün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde
BABAMIN ÖLDÜĞÜ YAŞTAYIM
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımda
Bildiğim tüm hayatlar

Paramparça, paramparça

Takatim yok yinede telefona sarıldım
Son bir özür için sevdiğim kadınlardan
Aradım mesajlar çıktı kapattım
Telesekretere konuşamayanlardanım "

          Belki onun doğum günü değildi ama söledikleri...zaten sölerken anlaşılıyordu o gün bi korkusunu daha yenmişti sahne korkusu belki başka bir hikayede bu savaşınıda anlatırım.Şimdi Libert güneşi batırdığı tepede uzaktan insanlara bakıyor.Hayaller kurulmaktan artık yavaş yavaş ayrılıyorlar planlaşmaya doğru giderken en kestirme yolları kullanmalı için onları zorluyor Libert.Çünkü biliyor fazla vakti ve başka bir şansı yok......

Güneşin doğuşuyla kendine geldi ve dinlenmesi gerektiğini anladı.....Sırtını döndü güneşe yere şu ninjaların kulladığı kapsüller olur ya yere atarlar puff diye duman çıkar ve ninja kaybolur hep filmlerde olur sanırdım Libert'te de varmış.Gerçekmiş....Libert Nerde ?

Tuesday, November 4, 2008

Kendimden Bişeyler.....

          ilk bakışlarda görülmesede aslında kendimden bişeyler var sölemek istediğim bakarak yaşayanlar için görenler zaten görüyolardır....Tahmini olarak anlatıcam çünkü çoğu olalı uzun zaman geçti hele ki libert zamanında baya bi zaman oluyor, konuyu saptırmamak için zaman kavramını geçiyorum ve başlıyorum.....

         İlk ve en sevmediğim yanım sevgili sağ gözüm orta okuldan liseye geçeceğim yaz geliyordu haziran mı mayıs mı tam hatırlayamamakla beraber nedense hep haziran diye hatırladım içimde ufak bir çelişkiyle Sivas'ta yaşadıysanız bilirsiniz duymuşsunuzdur Sivaslılar kavgayı çok severler hele ki toplu kavgayı yolda yürürken iki kişinin birbirlerine bakması kavga sebebidir bu kadar çok severler kavgayı Sivaslılar.Derken bi kavgaya karışıp tek başıma kaldım nedense diğerleri gitti ve 4 ila 6 kişi arasında bi ben kaldım birileri suratıma vuruyo burnuma gelmesin diye çabaladığımı hatırlıyorum biri ense köküme durmaya çalıştı omzuma geldi ama beni yere düşürmeye yetti. Yüzümü kapatmadan sağ elmacık kemiğime okkalısından bi tekme ve gri gri bulutlar hatırlıyorum sonra uyandığım yer okulun bi sırasıydı ama yanımda öğretmen ya da  öğrenci yoktu eve gitmeden önce Denizhan Türk'e uğradım ordan bi eczaneye ve ordan bi hastaneye röntgen çektirdik doktor uzuun uzuun anlattı ya kendi kendine düzelicek ya da amilyatla düzelicek ama dikiş izleri kalır o zaman plastik cerrahi bu kadar çok gelişmemişti ve şimdilik kendi kendine iyleşsin demiştik ve o günden beridir sağ gözüm öle kaldı..Haa..Nasıl mı ? biraz kısık.Kimse bilmez ben her güldüğümde canım acır o yüzden gariptir gülüşüm benim.....

          Canım sağ kulağımın arkası, böle söleyince ne kadar saçma geliyor di mi?Farkındayım ama onunda ayrı bi hikayesi ayrı bi güzelliği ayrı bişeyi var işte.2003'te yani lise ikideydim.Yeni arkadaşlar yeni kişiler çevre genişlemesi ne kadar genişlerse o kadar kötü Sivas'ta neden mi ? O kadar çok kavga eden tarafından toplu kavgaya çağırılırsınız ve bu kavga demek gitmemek erkekliğe sığmaz sonuç olarak bizim gibi gençler o çağlarda öğreniyordu.Yiğidin nasıl harman olduğunu....Lise iki de bi duyum aldık ve tren garına gitmemiz gerekti sayıca kalabalıktık ama önümüzdekiler de az değillermiş çevredekileri fark edemeyince kendimize çok güvenmişiz o dönem Sivas'ta İstanbuldan gelmiş olduğu sölentisi olan bir balici sayısında acaip bir artık söz konusu oldu her yerdeydiler gündüzleri köşelerde ama geceleri her kenardaydılar.Dedim ya ne kadar çevre o kadar kötü diye.Arkadaşımın kardeşini gasp etmeye çalışmışlar çocuk kaçmış ama çok korkmuş.Ne demek bu kavga diil ölüm sebebi direk.Polis mi ? Sivas'ta polisler kavga bittiyse ortaya çıkar ya da çıkmaz.Eğer müdahele edebiliceğine inanırsa gelir baktı dişli kişiler var zaten yanaşmaz.Neyse...Bu balicilerin tren garında kaldıklarını öğrendik.Yalnız hiç unutmam 23 ocaktı o kadar soğuğu acaba daha önce yaşamış mıydım ya da daha sonra bilmiyorum ama çok soğuktu bi Sivaslı için bile çook soğuktu.....Tren garına doğru yaklaşık 17 ila 20 kişi ilerliyoduk yanımızda gasp edilmeye çalışılan çocuk bize gösterdikten sonra onu geri yolladık ve biz adımları hızlandırmaya başladık.Bazılarımızda emanetler vardı.Değişir kişisinden kişiliğine göre bıçağından kaleme bazısı tam psikopattı elinde cımbız adamın üstüne oturup tırnaklarını çekerdi gördüm yapanlar kötü bir görüntü bi şekilde kavga başladı çantalarla önce bi saldırı gerçekleşti.Karşındakini şaşırtmak için yapılan toplu bi eğlem güzelde bir görüntü ama balicilere pek etilemedi hele ki düşündüğümüz kadar kavga sırasında birisi adımı sölediiiii....tahta bişey kafama sağ kulağımın arkasına geldi.Hani demin o kadar soğuğu yaşamadım demiştim ya karların üzerinde düştüğümü ve soğuğu hissettiğimi ama hareket edemediğimi hatırlıyorum.Galiba felç oldum ama farklı bi versiyonu diye düşünmüştüm ve artık o günden sonra sağ kulağımın arkasında bir çıkınti ile yaşıyorum soldan daha mı az duyuyo yoo sadece çıkıntı var ilginç.....

          Sevgili sağ omzum.Lise son yıllarımdayım hani lise aşkları vardır az çok herkesin lisede birilerinden hoşlanmışlığı olduğuna inandırdım hep kendimi galiba ben öleyim o yüzden lisede pek aktif bir kişi değildim ama kavgalarda ne kadar çok kişi o kadar iyi hem görüntü hem beceri hem kabiliyet açısından bi ara spor olarak görenlerimiz bile olmuştu.Neyse hikayemiz burda benim bi lise aşkı diyebiliceğim bi olayla başlıyor....Lise sondayız.yani sene 2004.Sivas'ta pek fazla güzel kız bulunmaz eğer yolda bi tane gördüyseniz onunla siz daha bişeyler düşünmeden arkasındaki 40 tane belalısı gözünüze çarpar ya da abisinin naamı size kadar gelmiştir ya da belalılarından biri arkadaşınızdır filan falan.Ammaan dikkat derken bitanesinede ben aşık oldum oluyorum oldum oldum hemde fecii şans öle bi şans ki ama hem lisede hemde gittiğim dersanede aynı sınıftayım kızla....Kız nasıl şirin geliyor nasıl iyi geliyor tabi bu beni cesaretlendiriyor.Derken okulda adımız çıktı her tenefüs sınıfa 5-10 kişi geliyor."Gardaaaaaşş ayrılacaksınız çıkamazsın yoksa bu okuldan bu akşam" diyor ve gidiyor.İşin komik tarafı biz bu kızla sevgili değiliz ama hep beraber dolaşıyoruz beraber yemek yiyoruz beraber sinemaya gidiyoruz ama sevgili değiliz ya da öleyizde ben mi bilmiyorum ya ?Neyse...Gene böle bir gün lise çıkışında belliki kavga çıkıcak artık bi dönem baya bi kavga ettik etmediğimizde anormal geliyordu.Bu defa diğerlerinden biraz farklıydı galiba benim kadar kıza aşık olan okulun psikopatlarından birisi hiç kavgaya gerek olmadığını işi hemen halledip gideceğini söledi çantasından çıkaradığı 14lüyü küfür ede ede üstümüze sıkmaya başlayınca anladık ne olup bittiğini anca iyiki arada baya bi mesafe vardı kurşunlardan birinden sıyrıldım biri daha geçti yanımdan geçerken seslerini duyabiliyosunuz hani F1 de uzaktan araba gelirken bi ses var ya bu da onun gibi ama çok daha kısa sürüyo.5,6,7,8 derken sıkmaya devam ediyor yanlış saymamışsam ve yanlış hatırlamıyorsam 9.cusu koluma geldi.Sevgili sağ omzuma.Şimdi orda hala bir yaram var mutsuz değilim onunla hatta bu olaydan sonra sinirlerime zarar gelmesine rağmen elimi eksiksiz kullanmamın yanı sıra 360 derecede dönderebiliyorum bi ara gösteririm ve baş parmağımı bileğime değdirebilme yeteneğimden ondan sonra gelişti.Bu özelliklerle dünyayı değiştiricem.....

          Genel olarak sırtım ve göğsüm.Benim canlarım.Lise bittikten sonra ilk senemde kazanamadım üniversteyi evet çalışmadığımdan evet serseriliğimden ama konum bunlar değil.Dershaneye gittim orda yeni bir çevre önceden birbirinizi görmüşsünüzdür hatta kavgalarınızı görmüşsünüzdür ama tanışmamışsınızdır orda tanışırsınız ya da kan davalı denecek kadar sevmedikleriniz vardır orda hani dersanede herkes sivildir ya okuldakinin aksine orası daha rahat bir ortam herkeste bir lise bitti büyüğüz biz tavırları kendini göstermek istiyen biz mafyayız diyen tayfada takım elbise kravatsız ama altın kolyeli.Biz her zamanki gibi takılırdık kantinde derslerde derslerden sonra biraz çalışırdık ilk zamanlarıydı zaten havalar daha soğumaya başlamamıştı bile gayet güzel gidiyordu herşey.Takiii omzuma iki kez dokunup "Birader bi bakar mısın?" ' ı duyana kadar anlamıştım sesteki duygu nefretinden başıma bi iş geleceğini bi şekilde tedbirli olmalıydım merdivenlerdeydik hemde ya 3 ya da daha fazla kişilerse elinde sonunda yuvarlayabilirler hiç olmadı bıçaklayabilirler kalemle bıçaklayabilirlerdi bi şekilde başıma bi bela almıştım ama sebebini bile hatırlamıyorum arkamı döner dönmez bi yumruk geleceğini düşünerek kendimi korumaya alaraktan döndüm ve bi yumruk gelmedi adam yakamdan tutup kafa attı.O.Ç. . Neyse bunlarla biraz kapışıp biraz kaçma modunda ilerliyordum önde olduğum için hızı belirliyen bendim biraz hızlı inip bi anda durunca gelen çok hızlı geliyo tam vurucakken çekilince dümdüz devam ediyo ondan sonrakine ben vuruyorum en arkadaki zaten yetişemiyo ilk giden o sırada çıkiim derken bitane benden yiyo arada bende çok yiyorum ama durup dayak yemektense bölesi daha iyiydi.Sonradan öğrendim yalan mı yanlış bi haber sonucu bunlar başıma geliyormuş.En arkadaki zaten yetişemeyeceğini anladı ve cebinden telefonu çıkardığını gördüm bu sırada hala merdivenlerden inmekteyiz ama çok az merdiven kaldı 20 öle 25 kadar.Dersanenin altında çerçeveci vardı bizim ama bu resim çerçeveleri değil bildiğimiz pimapenci ama tahta çerçeleride yapıyor.En arkada kalan puşt orda çalışan abisini aramış ve beni tarif edip gelince durdur demiş.Abisi saolsun sen tahta çerçeveyi ben arkamdan niye gelmiyolar diye bakıp geri dönene kadar sırtıma geçir.Gerisini hatırlamıyorum.Abisini iyi dövmüşüm de ondan sonra çocular mı kaçmış yoksa ben mi kaçmaya devam ettim yoksa bütün olay orda ben abisini dövdükten sonra bitti mi inanın bana hatırlamıyorum.Şu anda sırtımda 3 boğazımdakilerle 5 göğüsümdekilerle yaklaşık 7 tane bu yüzden yaram var hepside dikişli....

          Neden bunları anlattım?İnan bilmiyorum.Yazmak istedim bişeyler ve bunlar döküldü dudaklaırmdan parmaklarıma odan klavyeye döküldü bunlar benim istediğim ya da istemediğim bişey değildi olması gerekiyordu.Oldu başka bir yolu olsa inan bana denerdim.Bu acılar kolay değillerdi ama onlardan başka yolum yoktu ben ben yapan şeylerdi onlar.Yoktu başka bir yolu anla bunu yok.....Hah şimdi hatırladım bu kavgaların ortak bir iki yanını 1.hepsinde ben dayak yiyorum. 2.Hepsinde tek başıma kalıyorum. Unutma M. insan tek kaldığında da yaşayabilir bunca şeyden sonra gülebilir ağlayabilir bağıra bağıra şarkı söliyebilir.Pek çok acın varmış ya hani bunca zaman biriktirmişsin.Benim biriktirmeye fırsatım olmadı ki hep bol bol verdiler.Hep güldüm ne kadar çirkin bi gülüşümde olsa ne kadar gülerken canım acısada.Hani gözlere hassasımdır ya ilk anlattığım olay yüzünden.Ben bunca şeyden çıkıp hala arada bir güneşe bakar ona göz kırpar ve gülümseyerek yaşamaya devam etmeye çalışıyorum.Sanada aynısını öneririm.Yaşamaya devam etmeye çalış.Bunaltma artık kendini evet ben yokum ama bir telefon kadar da yakınındayım. Her istediğinde ara ama unutma biz artık seninle sevgili değiliz.....

Seni seviyorum M.

Sunday, November 2, 2008

buruk zafer.....

     

          İllada bi kazananı sölemek gerekiyorsa savaşı Libert kazanmıştı ama gözlerinden akanları temizlemek için uzun süre gerekicekti belki kaybetseydi bu kadar zahmetli bi işe girmeyecekti ama karar verilmişti bi kere son hamleden sonra geri dönemezdi.Sanki düşmanı devamlı gözlerine gözleri vurmuştu sürekli anlam vermediği şekilde sular geliyordu gözlerinden hemde durmaksızın.Durmadı yoluna devam etti arkasına dönmedi bakmadı boynunu büktü.Eline silahını bile almadı sadece yürüdü evrenin boş anlamsız yerlerine bi şekilde kalesinden çıkıp kendini özgür hissedebiliceğin bi yerlere gitmeye ya da bi iki arkadaşlar muhabbetle gözlerine perde çekmeyi umuyordu muhabbet yoktu.Genede gözlerine perde çekti başka savaşlardan çıkmış birisiyle muhabbet ederken nedendir bilinmez bi sebepten dolayı kendisine "kutup ayısı"denen bi abisi vardı severdi onu onla şakalaşmak iyi gelirdi hep neşeliydi kutup ayısı ama o gün o da efkarlıydı.Libert dinlemeye karar verdi başı önde karşısındakinin sölediklerini duymadan dinledi yorumlar yaptı.Hayatından kendinden başka hayatlar olduğunu çevresindekilerin kendileri için yaşamadıklarını anladı ya da öle hissetti.

          Galip ayrılmıştı bu savaştan ama hala neden terliyordu alnı sırtı silahlarına olan bu ilgisizliği nedendi ,ya da sol göğüsündeki ağrının var mıydı belli belirsiz bi sebebi.Galiba yoktu.Şimdi en çok korktuğu düşman var sanki karşısında ve elindeki son teknoloji ürünü silahları olmadığı halde kendine inanılmaz bir güvenle Libert'in suratına bakıyor alaycı bi şekilde gülüyor.Evrenin bu bölümü onu hep korkuturdu.En korktuğu düşman yalnızlık ve şu sıralar tek ihtiyacı olan şey de bu gibi görünüyordu bu düşmanla ilgili bilmediği gerçekleri artık görmesi gerekiyor.Sanki biri bi anda bileğine bi kelepçe bağlamış kelepçenin diğer ucuna bağlanan sıkı uzun bir ip bi araba tarafından çekiliyor ya yerdeki iplerin bitmesine izin vermeden elidenki kelepçeden kurtulucak ya da bileğindeki kelepçeyi çeken araba tarafından sürüklenecekti.Aklına bi anda yıldız parlaklığında bir fikir belirdi bu düşmana karşı olan kalkanı kalkanını kullandı geçici bir süreyle bu düşmanı safdışı bıraktı ama bu sadece bir başlangıç ilerde bu düşmanla yine karşılaşacağını biliyordu ama yineden bu seferki mücadeleyi kazandığı için mutlu görünmeye çalıştı bileğinde ki acılara karşı....

Asıl haber saat 27:85 civarı başka bi evrenden arkadaşı olan Stan'den geldi Bilkent isimli düşmanıyla karşılaşması için gerekli merciler görüşmelerini tamamlamış ve resmi belgelere bildirmişlerdi.Ertesi gün gidip bilkentle olan mücadelesine gitmeye karar verdi belki bi arkadaşı yardım da edicekti bu konuda ona.Hele bi güneş doğsun diye bekledi kalkanını üstüne örtüp kendini kelimelerle dolu hayallerindeki o amaçlı dünyasında kelimelere boğdu.....

sadece bekliyor zamanı gelene kadar güçleniyor tek başına olmadığını biliyor hissediyor M hala onunla o da M ile ama farklı evrenlerde.....(eğer aranızda hancock'u izliyen varsa hatırlar kahramlar bir araya gelince birbirilerine zarar veriyorlardı biri buna dur demeliydi ancak o zaman yaşayabiliceklerdi ancak o zaman.....)

Saturday, November 1, 2008

need to be without youness

savaşmaya başlamadan önce hazırlık aşaması acaba biraz daha uzun mu sürseki diyorum kendi kendime.Hani böle bişeyleri yapmanız gerekirde yapmasanız da olur ama olmasa çok daha iyi olur ve siz üşenir çekinir böle kabul etmek istemezsiniz işin açıkçası öle bi durumdayım da neyse....

üzgünüm bitanem,üzgünüm tektanem, inan bana gerçekten çok üzgünüm kartanem, ama bu savaşı sensiz geçirmem gerekiyor.Anlayamıyorsun bi çok yeri daha çok gençsin ondan olabilir ya da benim zaman anlayışım farklı ondan olabilir bunlara girip kafa karıştırmak diil amacım.Daha kolay bi yolu yok ve ben gitmeliyim ve seninde illede bende gelicem diye diretmemen gerekmekte çünkü yanımda sen varken olmuyor.Sanki sorumluluk iki kat artıyor.Düşmanlarıma yeterince odaklanamadığım için yenilicem gibi oluyor.İçimde böle doğuyor duygular bunu nasıl anlatabilirim ki sana anlatamam ama beni gerçekten bu kadar çok seviyorsan biraz katlanman gerekecek buna hepsi bizim için ama anlamıyorsun.

Ne kadar istemesemde galiba ilk düşmanım sensin M. seni biraz uzaklaştırmalıyım hayatımdan bi süreliğine ki diğer savaşlarımda arkamda biri kalıcak derken içim daha az yansın yeterince kişi var zaten tuzu biberi olma nolur.

İlk büyük savaş başlasın.....


Karşımda büyük yeşil gözleriyle ıslak göz saldırısı yapmaya başladı.Aslında önceleri gayet sessizdi ve ona meydan okumamı dinledi.Karşınızda hani böle büyüük bi dev çıkarsa korkarsınız ya (günlük hayatta çok başınıza geldiğinden eminim karşınıza büyüük bi devin karşınıza çıkması) işte öle korktum bende hemde içime yayılan dumandan boğulacak kadar korktum.Karşımdaki düşmanın o kadar güçlü bi silahı vardı ki başka yöne çeviremiyor ya da kaçamıyordum bi şekilde kaçırmıyordu kendini benden kaçmam gerekiyor ama anlamıyor durumu giderek daha zorlaştırıyordu ben git dedikçe gitmiyordu.En ufak bi yemek kırıntısından kokumu alıyor ve nerde saklandığımı buluyordu.Karşımdaki düşman bütün enerjisini benden alıyordu o benden enerji alıyor ve benim enerjim bitiyordu bu durumu değiştirmek için güç yerine aklımı kullanmalıydım ama bu çok daha sonraları geldi aklıma silahlarımın ya da zırhlarımın bi tesiri ya da bi savunması yoktu bu düşmana karşı.Her bakışında bi ok ya da ağ atıyordu her sölediğimi bi kenarda topluyor bi şekilde biriktirip sanki bana geri atıyordu sölediği şeylerin canımı acıtmasını geçtim bi de yanlış anlamaları olmasa daha da güzel olucak ama anlamıyor daha doğrusu anlıyor.neyse işte.

Hani hep örnek verilen küçük bi çocuk var çok üzülüyorum o çocuk için örnek:"Küçük çocuğa dersin ki soba sıcak elini dokundurma, çocuk dokunmadan anlamaz." Karşımda ki düşman da aynı böle bi bakıma incitmek istemiyorum bazı şeyleri yapma diyorum ama yapıyor.(durum bi bakım şöle : sakallarımdan olucam ya da kolumdan olucam soruyorum sakallarından ol onlar geri çıkar diyo ama koluma doğru baltayla yaklaşıyor) kendimi her geri çekişimden geri üstüme geliyor bunalmak ya da bunalmamak değil asla derdim sadece istediğim gibi konsantre olamıyorum o yüzden bütün bi çaresizliğim ya da bütün bu "sinirli,kızgın" halim o kadar şeyi görmeyi başarmışsın ama galiba artık ya da yeniden görmeyi unutmuşsun hatırlaman lazım bunuda ben yapamam ya kendin öğrenirsin ya da bi gün rasgele olur.Olmayadabilir asla garantisi yok.Görmekle bakmak arasındaki farkı hiç diilse sana 100 kere gösterdim hala bakmaya devam edemezsin artık artık ben gidiyorum artık kafamda 1 değil 1001 soru var artık tanıdığın adam değilim artık istediğin adam değilim olmam için sensizliğe ihtiyacım var ama bunu bana vermemek için elinden geleni yapıyorsun.Tam alıştım sensizliğe M.Sensin de yaşayabiliyorum dedim geri geldin iki gün sonra geri göndericem seni ve uzun bi süre gene seni düşünücem gitmelisin M.ve ben kalmalıyım tek başıma gerek tek gerek 1001 soruyla başbaşa ama bu kadar üstüme gelmemelisin benim bu kadar içten bakmamalısın bana ya da ani çıkışlar yapmamalısın biz senle düşman değiliz biz senle sevgili değiliz biz senle dost değiliz biz senle birbirinin ihtiyacı olduğunda yardıma her ne olursa olsun gidebilicek kişileriz ve birbirimizi çok seviyoruz belki ben biraz daha fazla ama tartıştığımız nokta bu değil sadece düşün bunları gene ilk okuduğunda mantıksız gelicek bakalım daha sonraki okuyuşlarında hak vericek misin bana.....

Son darbelerini aynı anda vurduktan sonra ikiside arkasını döndü kamera Libert'in yüzünü düşmanının sırtını gösteriyodu ikiside aynı anda hamle yapıp aynı anda vuruşlarını tamamlayıp ters yönlere doğru ilerledikleri ve vuruş sırasında ortaya çıkan ışıktan dolayı kimse kimin darbe alıp almadığını anlayamamıştı....Kamera hala Libert'in yüzünü ve arkadasındaki düşmanın sırtını gösteriyordu......

gelecek bölümde bakıcaz kime noooldu?