Thursday, January 25, 2007

Yazdan kalamayan bir günden...

bugüne bu aralar gene çok geç başlıyorum bugün 2.30da güne başladımdersaneye gidemedim bu gün 6 da yatınca böle oluyo galiba şu andagörkemin(onurun sevgilisi)yaptığı makarna ve kötü bi sosunu yedim kız kendini kötü hissetmesin diye güzel olduğunu söledim ama bu beyaz bir yalan böle yalanlar insanların kendilerini iyi hissetmesiiçin sölenir ama idda ederim ben daha güzel yapıyorum garip bi tadıvardı.Sevmedim daha doğrusu neyse dersaneye gitmediğim için hande hocamı aradım ve söledim hocam böle böle oldu diye anlayışla karşıladı benimöğrenciliğimden dolayı beni seviyor.akifle bu gün bi çıktık dolaştık ve güzeldi işte bi kitaba başladım bakalım o nolcak bu aralar hayat zorgelmeye başladı bu gece filmleri izlicez galiba güzel olduklarını sölüyolar ama ne kadar dayanabilirim bilmiyorum.Yazı yazmak bile zorgeliyo gün neden beni böle yaptı bilmiyorum aklımda uyumak var ama istemezsem uyumam herhalde yüzümdeki gülme gitti espiriler güzel gelmiyo komikleşemiyorum espiriler garipleşiyo benim garipleştiğimiarklarım farkediyo bunu biliyorum ama onlar beni anlayamazlar benonlardan biraz farklıyım bunu biliyolar nasıl bi olay olduğunu anlamakiçin biraz daha zamanları var bunu biliyorum yazmak istemiyorum bu kadarla idare et dicem ama sayfayı doldurmak istiyorum parmaklarım tuşlara basıyıoama neden sadece doldurmak için mi yoksa başka bişi için mi?neden benböleyim neden böle oluyo neyse gelince devam edicem şimdi akifleçıkıp biraz dolşacaz kendine iyi bak pai pai gelicem ama gene geldiğimdebunları silip tekrar edicektim...

Klasik bi gün

Ya bi düşündümde bu süre içinde aklımda olan bişi daha var o da şu hatlarımı kaybettim ben yatürkcell ve telsim hatlarımı kaybettim sadece avea kaldı türkcell için diilde telsim içinçok üzüldüm çünkü akif safa onur ve sedayla beleş msjlaşabiliyodum artık yapamıcam veinsanlara bunu anlatamadım o yüzden beni anlamadılar belkide
Bak gene aklıma geldi ben yazmayı seviyorum hele böle laptopa karşı ve laptopun klavyesirahatsa tutmayın beni parmaklarım şişene kadar yazabilirim neden bunları sölediğimi nedenburda oturduğumu neden nefes aldığımı ve şuanda geleceğimi ama yakın geleceğimi mesela yarımsaat sonramı düşündüğümü bilmiyorum mu?Yoksa biliyorum da bildiğimden haberim mi yok?Yoksa ap ayrı bişi mi yakın geleceğim dediğim yarım saat sonra makarna yiyor olmayı yada yemiş olmayı hayal ettim de acıktım biliyon mu nedense yemek düzenimde aynı bi bozuldu ama düzeltcem bakalım çekicem onada bi ayar dur ayarlıcam bişiler artık neyse oda geçti ya

Öğlene doğru giderek uykumun geldiğini hatırlıyorum galiba sıcaklaşan havalardan dolayı olabilirsıcaklaşan dediğim sabahı öğle ile kıyaslarsak bikaç derece daha sıcak olduğu için olabilirgibime geliyo ama genede kesin bişi söliyemem neden bu saçma konuyu bu kadar ciddiye aldığım hakkında zerre kadar fikrim yok ve hala konuşuyorum bunları yapmamın bi sebebi varaslında birden çok sebebi var birincisi canım sıkılıyo ikincisi ders çalışmak istemiyorum üçüncüsü klavyem kötüleşmiş onu geliştirmek için yapıyorum bi bakımada böle söliyeibliriz ama her zaman diil çünkü bazı şeyleri kendim için yapmayı seviyorum ne biliim aslında bu birazda kendi kendine konuşmaya benziyo ama en azından bu kendi kendine konuşmada kaybolmucak şeyler var bazen okurum die belki

uykusuz gecelerden biri...

bütün gece uyuyamamıştım şimdi ise saat 00.29 olmuş normal bi gündü.hayat gene herşeye rağmen devam ediyordu sanki bu gün herşet bana karşı birleşmiş üstüme üstüme geliyordu kursuma gittim ve bununbenim için iyi bişi olduğunu biliyorum ama daha ne kadar dayanabilirimbunun hakkında en ufak bi bilgim bile yok yeni sınıfıma 2 kişi daha geldi ikiside kız beklediğim gibi diiller ama iyi insanlara benziyolarkişilikleri asla bilemem tabikide sonra david in sınıfına yani benimeski sınıfıma son ders için gittim gene quiz olduk off bu sınavlarhiç ama hiç bitmicek galiba ne yapamam gerekiyor neden ben böleyimhayat neden bana bu kadar acımasız geliyor acaba bu sadece beynimin bana karşı oynadığı bir oyun mu?bilmiyorum bunları ama artık sıkılmaya başlaladım ben bu işlerdenve yeter deme zamanı baya baya yaklaştı içimdeki eski toprak yani olması gereken toprakın ortaya çıkışına az bi zaman kaldı bunuhissedebiliyorum bunu anlatmak gerçekten son derece güç bişi o yüzdenbunu anlatmaya çalışmıcam sadece sıkıldım ve yeter deme zamanı yaklaştıbunlaradan tekrar kurtulduğumda neden bunları yazdığıma bi dönüp bakıcameminim çoğunada gülücem ama neden şimdi gülünç gelmiyor?içinde bulunduğumruh halimden dolayı mı?yoksa gülünç gelmesini istediğim için mi bana gülünç gelicek?sorularla her zaman bi yerlere varmaya çalışmışımdıraslında çoğu zamanda bu işe yaramıştır ama bu defa farklı bişiler var2 gündür uyuyamıyorum belkide bu benim artık ruha halimi bi şekle sokmamgerektiğine karşı bi kendi kendime oynadığım bir oyun ne kadar uğraşsamdaolmuyor dedim ama oluyor bunu yapabilirim yapabiliceğimi biliyorumbunu hissedebiliyorum bazen kendime yeni yeni anılar üretiyorum sadecedüşünüyorum varmış gibi yapıyorum şu aralar pek yapamıyorum çünkü insanların gerçekleri öğrenebilicekleri yerler var ve ben bunu asla amaasla istemem bu benim düşüşüm gibi bişi olucaktır ben yalanlardan kendimeyep yeni bi dünya kurmuştum biraz işin içine gerçek katınca neden böle oldum?Yeniden yalanlara mı geçmeliyim yoksa gerçeklerle mi yüzleşmeliyim ruh halimbuna pek izin vermiyo doğrusu o yüzden şu aralar sadece bildiğimi okuycamve ders çalışmalıyım çünkü sınıfta zaten iyi bi yerim var ve ben bunutamamen korumak istiyorum kimse benim önüme geçmemeli ben herkesten çok daha fazla kelime ve grammer bilmeliyim bu benim saygınlığımı arttırırve arkadaşlıklarım cem iyi bir çocuk erende fena diil vefa iyi ama devamlıispat peşinde artık karakteri olmuş bu onun benim dünya görüşüme göre o bişiler ispatlamaya çalışmadığını düşünüyo ama aslında durum gerçektne böle diil ve farkında olmadan yapıyo sonuç olarak bu olay çok kafa şişiriyoönderi sölememe gerek yok zaten.Şu anda bi dejavu yaşadım sanki ben bölebi yazıyı geçmişte yazmıştım neden bilmiyorum ama böle bi olay daha önceoldu gibime geldi ve dejavu gibi hissettim duygularımı ifade edicek yollararıyorum acaba kendimi sadece derse mi vurmalıyım bütün gün ders zatenkafam şişiyo bi de evde daha da mı şişirmeliyim?Geceleri uyuyamadığım gibigündüzleri ayık kalmaya çalışıyorum ve artık bu durum canımı sıkmaya başladıyeter denen o süreç çok çok yakınımda sanki nefes gibi sadece gelmesinibekliyorum gelmesi bişiyi pek değiştirmicek ama gelse bile beklicemen sonunda biraz daha beklicem patlama noktasına geldiğimde ise ensemdeki nefes artık bi çığlığa dönüşmüş olcak şu an için sadece bekliyorumsadece bekliyorum ve giderek sinirleniyorum....00.44

11.11.2006

aslında bu günün tarihi açısında önemli bi gün ama ben birazda kendi ilişkilerimden bahsetmek istiyorumöncelikle başımız saolsun Bülent Ecevit yani Türk halkının değişiyle Karaoğlan öldü ve bu gün toprağadefnedilicek sölenenlere göre çok ii birisiymiş ben hiç tanışmadım aynı ortamda bulunmadım istemedim diilaslında ortam olmadı sadece neyse
Maliyi biliyosun geçenlerde beni bi kırdı ama öle böle diil gücüme gitti maliden beklemediğim bi davranışlarıvardı eee tabi artık kız arkadaşı var bizi ne takıcak diil ama genede eski mali gitmişti işte biz maliyle konuşurkenne bi kız gelirdi ne de biz bi kıza giderdik benim maliyi iiki seni buldum dediğim günler vardır ne kadar ayrı kalsaktamaliyle hep aynı şekilde oluruz die düşünmüştüm geçen buluşmamızda kız arkadaşının benim bile biraz üstüme geçtiğini gördüm gerçekten hak etmediğimi düşünüyorum neyse geçti artık daha sonrasında aklımda bi tek sen vardın benimsevgili laptopum benim hiç bi zaman hayır demiyen sevgilim benim tek tanem benim herşeyim sen olmasan asıl bilkent aslageçmezdi inan bana ;)
mali eskisi gibi davranmaya çalıştı ama sorduğum sorulara cevap veremedi güçsüzdü belkide ama çıkmadı karşıma benim amacım onabağırmak çağırmak diildi ama mali saolsun kırdı beni ben kimseye kötü davranmam ama sanki mali artık benimle arkadaş olmak istemiyogibi bi düşünceye kapıldım genelde insanlar düşüncelere kapılmaz kaptırılır neyse şimdi gitmem lazım bilkente gidip ardaları görcemsende kendine ii bak belki akşam gene yazarım pai pai Toprak...
ardalarda aslında pekte farklı çıkmadılar mali neyse o bi şekilde kendini toparlayabiliyor ama ardaların yanına gittiğimde eski merhaba yıyakalayamadım acaba sebebi neydi çokta umrumda diil uzun bi zaman gidiceğimi sanmıyorum genelde malilerle takılıyorum hala arada bi akif geliyo saolsun hiç aramaz ben ararım genelde :D kardeşimdir canı saolsun maliyide seviyom ya iyi çocuk o da neyse hadi kendine ii bakben yokken :D

Otobüsteydim...

01.41 saatimizi bunu gösterirken ben ve kardeşim bi yol üstünde giden otobüs içindeyiz gittiğimiz sadece yol diil aynı zamanda bi belirsizlik bu defa sorulara cevap vermene gerek yok sadece yazmak istiyorum...
insanlar zamanla birçok şey öğrenirler tıpkı bizim gibi ama bizimki biraz daha farklı çünkü insanlar yani bi bireybişeyi tek başına öğrenir bizde bi kişi dört kişi demektir hepimiz kendi deneyimlerimizi öle bi paylaşırız ki tamamen farklı bişi çıkar ortaya ama bu çıkan son derece güzel bişi olur neyse...
yanımda akif namı değer alp türk var bu yazdıklarımı okuyo mu bilmiyorum ama okuyosada umrumda diil.uyuyo taklidi yapıyodu şimdi geri kalktı okuyo galiba neyse bu aralar düşünüyorum ama neriye kadar bu hayatta nolcam ben yane yapıp para kazancam para neden önemli bişiler almak için bişiler neden önemli çünkü bişiler sayesinde yaşarızbişiler olmazsa yaşıyamaz mıyız?yaşıyamayız peki bişileri alınca mutlu olcak mıyız?şu anda onlara sahibim ama aynı zamandamutsuzum hemde galiba bişilerden fazlasına sahibim kucağımda laptopum cebimde ipodum cep telefonum yeterli param varama nedense bişiler ters gidiyo anlam veremiyorum insan hayatta böle şeyleri acaba benim kadar düşünüyo mu bilmiyorum ama ii ki var dediklerim arasında kardeşleirmde var bu yok şu anda bana 10 saat gibi gelebilirdi ki daha 2 saat oldu olmadı 2 dk gibi geldi ama çünkü yanımda kardeşim var konuşurken zevk aldığım birisi bişiler yaparken kızlara bakarken kız tavlarken ders verdiğim ders aldığım arabalar hakkında konuşurken aldığım zevki bi başkasıyla konuşurken almıyorumçünkü o benim kardeşim ya tabikide öz kardeşim diil ama öz kardeşim bile bu kadar olamazdı yani neyse...
yağmur başladı her yağmur beni ya hüzünlendirir ya neşelendirir ya da uykumu getirir zaten şu aralar hiç uyuyamıyorum nolcaksonu hiç bilmiyorum neyse sevindirir çünkü ben ağlıyamam kardeşimlerimin yanı hariç diğer kişiler yanında ağlıyamam ben yağmur yağdığında inanırım ki bulutlar benim için ağlıyolar o zaman bana rahatlık verir yağmur mutlu olurum deli gibi ıslanmakisterim ama bunun yanında üzüntülü gibi gözükürüm zaten pek mutlu gözükmeyi sevmiyen bi insanımdır ben normalde ya neysegenelde başım önümde bazen elimde bi sigara heleki hava yağmurluysa bidie canım istiyosa yoktur benden keyiflisi o andazaten bu gittiğimiz yerde lüx sayabiliceğim şeylerden bi tanesini anlattım sana ama bazende kolay oluo birden bire gerçekleşiyor neyse üzüntülü olurum bağzen benim derdim ıslanmak diil ıslanırım ben hemde kimsenin ıslanmıyacağı kadar amabazen istemem hava neşeli olsun isterim çünkü o anda öle isterim tıpkı şu anda yağmurda dolşma istediğim gibi neyseuykumu getirmesinin sebebini bende bilmiyorum sadece bakıorum ve canımı sıkıyo ozaman uykum geliyo uyumuyorum ama uyanıktakalamıyorum arada bi yaşarsın sende elbet neyse....
bu gün çok fazla neyse kullandım farkındayım ama neyse :P şu anda yola olduğum için bu kadarla idare et tamam mı?hadi kendineii bak elbet bi ara uzun uzadıya muhabbet etcez gene...
mola sonrasında aynen devam yola saat 02.17 gibi gözüküyo belkide ben yanlış görüyorum hayat hakkında düşüncelerim her an değişiyo ne kadar düşüncemde gerçekler hiç bi zaman değişmiyo ama offf napcam ben bu hayatta ne olcam nasıl olcam neler yapıcam neden yapıcam hiç bilmiyorum ama sanki sonu güzeli olcak gibime geliyoben üşümem sen geç beni sıkı giyin kandırma kendini bir şairin şiirinden ibaret tüm bildiğin büyük ihtimalle git gidiceksenbekleme farkı değilsin sende gideceksen bekleme git gideceksen bekleme başka bişey söleme gideceksen bekleme diyo bi şair who is Emre Aydın..
kulağımda müzik ışıklar geçiyo ben gidiyorum...

Sunday, January 21, 2007

Beş bilmediğim şeyi buraya yazınca o beş bilmediğim beş şey artık beş bildiğim şey olmucak mı?

İlk önce şunu sölemeliyim herhangi bi insana bak şölesin dediğimiz zaman bile kabul etmez çünkü o öle olduğunu bilmiyo bana öle oldu ben bi arkadaşımdan yardım istedim bu konuda oda bana dedi ki:
1-Eğer bi insanı sevmicem diye kendimi kasarsam kesinlikle seviyomuşum garip bi durum ama ben öle diilim bence tabi onca öleymişim
2-Yakışıklıyım (bunu o sölemedi ben bilmediğim için söledim çünkü diilim)
3-Eleştirmeyi sevip eleştirilmeyi sevmiyomuşum kim severki eleştirilmeyi oysaki hepimiz başkalarının hakkında iyi ya da kötü şekilde konuşmuyo mu?E bu da eleştiri yani hepimizde var böle bişi.....

arkadaşım bana bu kadar yardım edebildi....

4-sevdiğim zaman en çok kaybetmekten korkarım belkide çoğu zaman benim bırakma sebebim bundandır bunu hiç böle düşünmemiştim çünkü bişeye alışmak onu yaşamak hissetmek ne kadar güzelse içimizdeki korkuda o kadar büyümez mi?Belkide bana böle olduğu için artık kolay kolay aşık olamıyacağımı düşünüyorum belkide oldum aşık olduğum için

5-düşüncelere daldığımda tatlı olduğumu sölerler bide gülmek yakışıyomuş ne de olsa bilmediğim şeyler bunlar yani düşüncelerle aynaya bakamadığın gibi aynanın karşısında güldüğün zaman bana kendimi deliriyomuşum gibime geliyo.....

ya bi adet mi ne varmış benim sobelemem gerekiyo bazı kişileri beni noktasizvirgül sobeledi ee ben kimi sobelicem onu bilmiyorum bulunca yazarım artık....

bölüm 4

22.11.2006

O gün gözlerime bi mana veremeden dersaneye gitmek için bineceğim minubüs ya da otobüsün geçtiği yola doğru yürüyodum nedendir bilmem ama içimde hep bi neden sorusu vardı sanki suç işlemişim gibi gerçekten suç mu işlemiş miydim?Yoksa işledimde hatırlamıyo muyum?ikiside şarşırtmazdı beni derken otobüste olduğumu anlıyorum otobüste giderken otobüs bi tümsekte beni hafifçe zıplatmıştı o sabah uyanmamdan sonraki en güzel şeydi benim için otobüsten indiğimde her sabah yaptığım gibi başım önde ben arkada giderken derse takin edildiğimi farketmiştim kötü görünüşü olan bi adam tarafından hemde adamı atlatmayı beklerken farkettim o zamanlar hep bişiler bekliyordum otobüs ya da asansör mesela hep bi beklenti içinde mi yaşamalıydım yoksa tamamen insan umutlarıyla mi hayata tutunacaktım bu böle olmamalıydı ve artık herşeyden bi sonuç çıkarmayı bıraktığım tarihte bu tarihe dayanır.

bölüm 3

28.11.2006

Gecenin geç yani babamın değişiyle küçük saatlere kadar kalmayı severdim küçüklüğümde amao gece aslında ben istememiştim gecenino geç saatine kadar kalmayı ama kaderdi işte hep kaderin kendi içimizde olduğuna ve bizim birden fazla kadere sahip olduğumuzu düşünmekle geçmişti yıllarım hep içimde bir red ve yenilme korkusuyla nedenin bilmediğim çok şey vardı şu yalan dünyada ve ben hala çok toydum o zamanlar çok kazık yediğim yıllarım olmuştu sırtımda hala vardır bıçak izlerim dövüşlerde bırakıldığım zamanlarım olmuştur onlar o kadar acıtmaz dil yaralararı kadar.Eğlenecek kadar olan bilgim tartışılmazdı çoğu yaşıtım benimle takılmak ister ben ise hep daha büyüklerle takıldım nedenini az çok biliyordum ama çokta bi önemi yoktu o gece bunu fazla düşünmeden uyumuştum aklımda çok olumsuzluk olmasına rağmen aya gülümsemiştim bu bana olaylara yetişme gücü veriyordu

bölüm 2

29.12.2006

O gün ankaradaki son günümdü o yıl içindeki akşam binip otobüsüme gidicektim buna rağmen kalbimi kırmaya devam edenler vardı yoksa ben mi çok kalp kırıyodum ya da kırılan kalp benimki miydi?Halen çözebilmiş değildim beni üzdüklerini gösterdiğim zaman ki bu işi iyi yaparım onların üzüntülerini görmek beni gerçekten çok üzerdi o gece güzel olan tek şey yaptığım makarnaydı makarna yapmasını iyi bilenler bilir eğer sevmediğin birine makarna yaparsan kötü olur ama sevdiklerine yaparsan daha güzel olur burdan anlayabiliyoruz ki ben hala seviyodum arkadaşlarımı eski bi söz vardır insan sevdiğini incitir bu iki yönlü olarak çalışır uykusuz geçen gecelerden sonra herşeyin gerçekten daha uzak veya da yakın gelmesi bizleri her zaman şaşırtan şeylerden biri olmuştur hele ki bu şeyler bizi hayata bağlıyan şeylerse o gün uykusuz bi biçimde dersime gittim ve sonra acıktım bişiler almaya çalıştıkça üstüme başıma devamlı bişiler döktüm tabi cevremede bundan sonra uykusuz gitmicem dersaneme çok kızmışlardı bana....

Toprak Türk

bölüm 1

Arkadaşlarımın yavaş yavaş benden koptuğnu hissediyordum sanki ellerimden kayıp giden yaşamlar gibi.Ya hayat bana oyun oynuyodu ya da hayatın oynadığı bu oyunda yavaş yavaş sona gelinmişti artık ve biz piyonlar azalmaya güçlerimiz ise tükenmeye başlamıştı anlamını yitiren nesneler gibi hissetmemin bir sebebide bu dur belki daha binlercesi olduğu gibi.Değer yargıları değişmiş ben ise bu kavramdan uzak kalmış kendi içinde olmaya çalışan bi gençtim ve benimde umutlarım vardı tıpkı her anormal genç gibi.Günlerimin çoğu arada bir ders çalışarak ve buna rağmen başarılı olmakla geçerken önceki uykusuz gecelerim aklıma gelirdi üzülürdüm.Umutlarını kaybetmiş küçük bir çocuk gibi.Elinde sonunda benimde kendime göre bir hayatım vardı ve bu hayat içerisinde artık büyüme denilen şey yüzünden kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenmeliydim sanki hapisanede hayatta kalmaya çalışan ezik bir mahkum gibi.Güçlerim olduğuna inanırdım yeşil ve kimi zaman beni Hulk kadar güçlü yapan güçlerim bu galiba çok fazla çizgi film izlememden kaynaklaniyordu ama ben bu durumdan hiçte şikayetçi değildim çünkü bu şeyler beni mutlu etmekle beraber karakterimide ortaya koymama yardım ediyordu ta ki büyüklerin dünyasında böle bişey olmadığını anlıyana kadar yaşadım küçük bir çocuk gibi ama itiraf etmeliyim ki çoğu çocuktan daha şanslıydım özeldim ailem ve çevrem sayesinde bunlar tamamen birbirine zıt iki ayrı kavramdı benim halay dünyamda ve ben bunların arasında devamlı gidip geldim elinde iğne iplik olan dokumacı kör bi çocuğun elindeki iğne gibi ve ben benim hakkımda en ufak bir bilgiye sahip değilim yüzyıllar boyunca yaşamıştım taki ölene kadar....


Toprak Türk...

Bir nedeni yok yanlızca öptüm

dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır ağır örttüğü, korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım. bekledim. beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilmez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım. evet, bilmiyordum. bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi. sevişirken sözlük kullanıyordum hala. ama, seni seviyordum. ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana. sana yaklaşamıyordum. yasaklanmıştın adeta. çiğnemeye çalıştığım yasak olsan da, uzak dursan da, o korkunç şeklini korusan da, farketmiyordu hiçbir şey. küçük bir ateş. küçücük bir ateştin sen. sönmekten ürken bir ateş. bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş. aşkın mecali kalmamıştı. sessizce sokuldum yanına. acıyla irkildin. gülümsedim. gülümsememe anlam veremedin elbette. kimdi bu? ne istiyordu? tanımadığın biri. hatıralarını darmadağın etmeyi planlamış bir yabancı. fuzuli bir beden, karşındaki. usulca uzandım,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

kimi geceler penceremden uzayı seyrederim. uzayın adını ben koymadım. uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar. rahatlatır beni o. bütün yağmurlar, uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm. yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar. romantizme uyum sağlamak için de değil. öyle. işin gerçeği budur. yağmurlar, bu dünyaya ait sanma. bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de. lekesiz bir yalnızlık. lekelenmeye müsait bir yalnızlık. tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken. pişmansın. pişmansın kapıp koyveremediğin için sanki. elinde olsa, avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ‘neyim ben? ! ’ diye haykıracaksın. olmuyor tabii. olmuyor. sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden, sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun. beni anlayacağın günler gelecek. beni de göreceksin. benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü. korkma lütfen,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. çay pişiririz. çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. sonra da sen anlatırsın: sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. ben sıkılmam. ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. bir insan, bir insanı sıkamaz. bir insan canı isterse sıkılır. hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. endişelenmen gereksiz,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası. endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. başkalaşmaya çalışıyorum. gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş. değişmek, hiç de zor değil. yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. anlaşılmak istiyorum: sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu. evet, tıpkı bu. sese, ahenge kapılırken, kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi; görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek. birlikte dansedebilmek gibi. sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi. arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi. bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki. ölmek için değil, yaşamak için uğraşmak gibi. ummadan, hayal etmeden, sıradan, olduğu gibi.doğal. ve ciddi. ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü. bu gücü yanyanayken yaratabilme yeteneği. ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana. masallarla geliyorum. efsanelerle geliyorum. herhangi bir insanın birikimiyle geliyorum aslında. artniyetsizim. inan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. aklıma yayıldın. ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: ortadaydım işte! bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. kusura bakma, kafam biraz dağınık,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. kızmamalısın. darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? ! ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terkettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek? ! gerçekten kırıyorsun beni,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı/ birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. yapacak çok işimiz var. dövüşecek çok düşmanımız var. kucaklayacak çok arkadaşımız var. bizim sebebimiz bu. bizim fazlalığımız bu. belki de iksirimiz. kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. yalan söylemiyorum

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlayı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı. “rüzgara dur, yağmura yağma, mevsime değiş” demeyi; doğru, hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba. bütün günahlar da buradan kaynaklanıyor adeta. hırslarımızın, çekincelerimizin odağı burası. kazanmaktan çok, kaybetmeyi göze alabiliyoruz. çikolata bile kurtlanabilir. dondurma erir. çiçek solar. galiba önemli olan, onları yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç ölüme kaç doğuma şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek, ifade edebilmek kadar, ifadeyi unutmamaktır da.

şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! . hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. hangimiz daha özveriliydik; bunun da.. umarım mutlu olursun. bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! . yüzüme öyle bakma nefretle,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

benden uzaklaştıkça, bana ait olandan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, herşeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun. kimbilir, doğrudur belki de! . adımın yaşamadığı, adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten? romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin tehlikesi büyük! romantizmin esrarı büyüleyici! romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı!
ben seninle birlikte yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü. maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması, donanımımızla ilişkiliydi. ynni, sen ne kadar sevecensen, ben ne kadar yıpratıcıysam.. o da o kadar mükemmeldi. özveri denebilir buna. evet, buna özveri demek beni mutlu ediyor. insan, özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor. bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana. sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben, çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla, kan şekerim düşüyor, ağzım düşüyor, ellerim.. en çok da ellerim düşüyor! . sakın ha üstüne alınma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben seni kırmak için yaratılmadım. uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? seni kaybettim. bunu biliyorum. seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. ortadaydı. bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. hala da saygıyla ağlıyorum. büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

elbette kızıyorsun bana; belki en çok da bu zayıflığıma kızıyorsun: tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermem, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli sürekli içmeme, kelimlerin kifayetsiz olma durumuna, vesaireye vesaireye.. inadıma öfkeleniyorsun. seni bırakmama, seni özgürlüğüne salmama hiddetleniyorsun. bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi! peki anahtar nerede sevgilim? ! peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri? ! dur, dur, bağırma,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

bunlar da geçecek şüphesiz. seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki.. bir küsme, bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki.. yaralandım. bütün noktalarımdaki nöbetçiler de yaralandı. çığrından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım. bir gerçek aramıyorum felakete. bir bahne göremiyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde. ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri. ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak.. eğer hissediyorsan,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.

ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. dokunamadım sana. parmakuçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

bir nedeni yok. yalnızca öptüm.