Tuesday, May 22, 2007

Kötülerin Daima İzi Kalır.....

Kötülerin daima izi kalır bu 2 türlü işler birincisi size yapılan (ki genelde izi kalan şey)ikincisi ise bizim başkalarına yaptığımız kötülükler(ki genelde hatırlamadığımız şeydir)kimse ben bi başkasına bile bile kötülük yapmam demesin çünkü bu bir yalan hepimiz biliyoruz bunu peki neden kötülükleri hatırlıyoruz mesela en son yaptığımız iyiliği hatırlamamız gerçekten bu kadar zor mu?sonuçta kötülüklerle dolu bir dünya da aslında iyilikleri hatırlamakdaha kolay olmaz mı?Ama olmuyo işte dediğim gibi kötülerin daima izi kalır.Küçükken bizlereher zaman iyilerin kazanıcağını devamlı sölediler masalların hikayelerin sonlarında hep iyilerkazanırdı, prensler düşmanı öldürür prensesle evlernir, ya da saçına tırmanır sarışın bı kızınkuleye tırmanması ve bu esnada ejdarhalayla savaşması gerekirken, pamuk prenses uyanır,cadı patlar yok olur,külkedisi prensle evlenir filan filan.Şu günlerde ise geçnlerimiz yani bizim öğrendiğimiz birşey daha var bunun yanında tamam gene iyiler kazanıyor ama kötülerede bişi olmuyo hatta böle bi deyim gibi bişi de var(hastalanırsızın öksürüyosunuzdur burnunuz akıyodur ateş desenalmış başını gitmiş babanızdan şöle bi tepki "hiç yalan yapma kötüye bişi olmaz") peki neden kötüyebirşey olmuyo artık eskisi kadar iyilik kalmadı çünkü eskiden iyiliğin gücüydü kötülüğü bastıran belkide yok eden şeydi ama kalmadı artık çünkü artık masalların gerçek olmuyacağını anlıyabilicek kadar büyüdük küçükken en sevdiklerimden bi tanesi de şu küçük hep mutlu olan kızdır adını hiçbir zaman düzgün yazamadığım POLYANNA kız hep mutlu ya insan bi üzülür bi kırılır ama yok ve aslındaişin ilginç tarafı burda başlıyo bu dünya tamamen eşitlikler üzerine kurulmuştur yani bi taraf ağırgeldiği zaman diğer tarafın mecburen hafiflemesi lazım.Söylemeye çalışıtığım şey eğer hiç mutsuz olmazve devamlı gülümserseniz bu sıkıcı bir hal almaya başlar ve bıkma başlar bu kızda yok böle bişi 7 24 mutlu hatun neyse konudan sapmamak için bu kadar örnek yeter şimdilik. Kötülerin daima izi kalır çünkü artık dünya daha kolay biyer haline kaldı eskiden insanlar bu kadardayanakısız değillerdi ve bu kadar çabuk pes etmiyolardı ve savaşıyorlardı çünkü sebepleri vardı artıkinsalar sebepleri olmadığını düşünüyo herkes için konuşmuyorum ama çevrenize baktığınızda büyün birçoğunluğumuz böle değil miyiz?Gördüğümüz ilk acıda çökmüyo muyuz?Neden kendimize sormuyoruz ki hiçBEN BU KADAR GÜÇSÜZ DEĞİLİM diye BEN BU KADAR ÇABUK YIKILMAM demek bu kadar zor mu gerçekten?Bence değilçünkü herşeyden önce yılmamayı öğrenmeliyiz eğer savaşabilirsek savaştımta olmadı derken içimizde acabasorusu kalmıyacaktır eğer kalırsa işte en acı vericek şey bu olur heleki savaştığınız şey sizin içinsizden daha önemliyse ki genelde KÖTÜLERİN DAİMA İZİ KALIR derken sizden daha öncemli olan kişi aslındaburdaki kötüdür çünkü sizin için sizden daha önemsiz bir kişi size bişi yaptığında msj attığınızda cevapvermezse içinize koymaz ama sizden daha önemli bir kişi bunu yaparsa paniğe kapılabilirsiniz bi msj daha atarsınız gene cevap yok...beklersiniz aradan yarım saat bi saat geçer.Aslında pek önemli bi işide yokturo kişinin sadece telefonu sessizde olabilir ya da banyoda olabilir ama bunu siz bilemezsiniz ve telaşlanırsınızacaba bişi mi oldu?Belkide konturu yok diye düşünebilirsiniz ve arasınız gene cevap yok biraz kızmış bi msjatarsınız sizden 10 kat daha büyük bir kızgınlıkla geri döner.Sizin amacınız aslında onu kızdırmak ya da sinirlendirmek değildir çünkü ona önem veriyosunuz ona değer veriyosunuz ama o bunun farkında bile değilçünkü artık insalar birbirlerine değer vermiyorlar ve karşılarına değer veren biri çıktığında bunun farkındabile olamıyolar çünkü artık göremiyorlar aslında bütün suç farkedemeyenlerde demek yanlış olur çünküartık birisinden hoşlanmak veya ona bişiler sölemekte çok zor alay edilebilirsiniz bu o kadar da kötü bişi değilçünkü evet yaptım yapabileniniz var mı deme şansınız var ama en kötüsü karşıdan beklediğinizi görememeniz olucaktır.Bunun korkusuyla insanların bir çoğu artık sevgilerini bile açıklayamıyorlar hayallerinde yaşıyorlar belikde en güzeli öyledir.Ben malesef öyle değilim ama diyenlerde var genelde gariplerim en çok acıyıda onlar çeker zatensölerler sevgilerini açıklarlar bütün saflıklarıyla eğer birazcık olsun karşılık alabilirlerse mutluluklarını görebilmek için x ışınlarına ihtiyacınız olmaz ya da üzüntülerini aslında onlar genelde karmaşıklarıdır çünkü ne yapılması gerektiğini az bilen insanlardır onlar neyse.....üSonuç olarak Kötülerin daima izi kalır çünkü alay edildiğiniz zamanları unutmazsınız ya da karışıklısız kaldınızdahep aklınızda olur birde şu vardı diye karşılık vermiyen insanlar kötü insanlardır demiyorum çünkü bazen istemedenve bilmeden kötü olan siz olabiliyorsunuz nasıl mı? Karşınızdakinin her hareketini yanlış yorumluyarak her hareketinisizin için bişi sanıyorsunuz msjlar veriyor sanırsınız ama O'nun öle bir amacı yoktur aslında farkında bile olmuyabilirişte bu durumda kendiniz için siz kötü duruma düşersiniz ki bununda izi hep kalıcaktır unutmaması gerekilen bişi var bu yazıda o da YIKILMAMAK ve GÜÇLÜ OLMAK bunları bilin yeter her türlü kazanırsınız bırakıp gitmeniz gerekse bilebu iki öğe hep acınızı azaltıcaktır...
(unutulmaması gereken bir başka noktada kim sizden daha önemli buna iyice emin olmadan yola çıkmayın kaybolursanız yardım istiyecek kimseniz olmaz....)




Toprak Türk...

Saturday, May 19, 2007

On the road again...

ne zaman kendimi kötü hissetsem bulutsuz bir gök yüzünde bardaktan boşalırcasına yağan yamurlu bir günde boş bir yolunsağ kenarında yürürken ellerim ceplerimde üzerimde deri ceketim altıma yırtık kotumla hayal etmişimdir.Bu aralar baya bi yürümüş olmalıyım ki yorulduğumu hissetmeye başladım artık.Bu yolda yürürken genelde yanımdan arabalar geçer ve genellikle düşüceleri neden sırılsıklam birini temiz arabama alıyım ki olur.Ben de olsam belki aynısı düşünürdüm.Bazen bu yolda yürürken ayağım taşlara takılır ya da belediyenin açmış olduğu bir çukur vardır onu görmem bi şekilde düşerim.Yeniden kalkmam zaman alır düşüşler acı veriyor çünkü bazen elini uzatanlarda olurdu bu yolda ama ayakta durabildiğimi gördükten giderlerdi bazıları üstümdeki deri ceketimi beğenir karşılık beklerdi çok az kaldırıp sonrada iyi günler dedikten sonra gülümseyip gider.Bu aralar sadece menfaatçiler var bazılar laf bile atıyolar ya o nebze kötü bi durumdayım yani.Mikail saolsun bazen havaya parça parça olsada bulut koyarda delirmediğimi düşünürüm.Oysa bulutsuz bi havada bardaktan boşalırcasına yağmur yağan bir yolda yürümeyi düşünmek ne kadar mantıklıysa bende o kadar delirmemiştim işte.Dedim ya yoruldum artık diye bide işin kötü tarafı hava hiç aydınlık değil hep karanlık hele birde bazen dolunay çıkıyo.Işte o zaman ben işin içinden çıkamıyorum o zaman yol bölünmeye başlıyor dolunay geçene kadar sadece duruyorum olduğum yerde çünkü biliyorum adım atsam çehenneme kadar düşmemi sağlıyacak dolunay.Nerden mi biliyorum? Sormayın...Neyse Dolunay çıktığında ben duruyorum olduğum yerde dolunayda saolsun direk beni gösteriyo herkese geçen geçmiyen herkese bütün ışığını gözlerime yansıtıyor ki dengem bozulsun bozulsun ki adım atiim...dolunay etkisini bir kaç gün sonra kaybettiği için anca adım atabiliyorum tutulmuş bacaklarımla.Tabi dolunay geçene kadar beni o yolda görmüyen börtü böcek kalmıyor.Heleki kurtlar bi anda çıkıveriyolar yola kımıldayamıyorum.Genelde köpeklere karşı korkum olmamasına rağmen dolunayın itleri oldukları için ayrı bi antipatim var onlara.Gelip kokluyolar hırlıyolar sadece duruyorum. Dolunaydan sonra kurtları da yenip tutulmuş ayaklarımla yürümeye devam ettim...Derken derken konuşmaya başladım kendi kendime belki de hani hep derler ya yerin kulağı vardır diye onunla konuşmaya başladım ne kadar cevap alamasamda yinede bişeyler sölüyebiliyordum ona benve aldığım cevapları veren genelde akıllı kalan tarafım olduğu için aldığım kararlarda kendimi sorgulamıyordum bir daha.Kulaklarımda rüzgarın fısıltılarını hissedebildiğimi hatırlıyorum.Bana birşeyler söylemeye çalışan o rüzgar, omzuma sırtıma üzülme diye yawaş yawaş vuran yağmurla beraber artık karakterlerini bile hissedebiliyordum.Anlayamadığım şeylerde vardı aslında ama bana dostluklarından bahsetmişlerdi.Rüzgar az da olsa takılıyordu yağmura ben genelde eserimde yağmur pek benimle takılmaz diye filan gülüştük geçtik.Dedim kisen genelde esersin o arada bir yağar ben hep varım ben napıcam peki?ikiside artık bi olgunluk olduğunun farkındalardı ki ben biraz daha hızımı arttırıp ellerimi ceplerime sokmadan önce ceketimin fermuarını biraz yukarı çektim içim ıslanmaya başlamıştıda.Yürümeye devam ederken bişey dikkatimi çekti daha önce buralarda hiç görmediğim birşey bir durak ve içinde birisi ellerini avuçlarına almış kıvırcık saçları yağmurdan garip bir hal almış üzerinde mor bir hırkası vardı durağa gidene kadar kısık gözlerle baktım ona minik ağzıyla üflediği titrek parmaklarının arasından çıkan buharı izlemesi bile ne kadar keyifliydi.Mutlu hissetmiştim kendimi aslında beni tanıyanlar daha kolay anlarlar ben böyle şeylerden etkilenen biri değildim o ana kadar.Ama o farklıydı işte herkes herkese benzerdi bu kimseye benzemiyordu.Bana bile...Sessizce yaklaştım yanına otobüs geçmiyeceğini biliyorduk ikimizde o duraktan o gece zaten otobüs geçmesi için artık saat baya bir geç olmuştu gidiceğimiz yerler uzak ve yorgunduk ikimizde.Döndüm baktım ona o da bana bakıyordu ve aynı zamanda ellerini ısıtmaya çalışıyordu.Elimi uzattım ben Toprak...Bana saati sordu ben benim zaman dilimimde mi yoksa normal saat diliminde mi diye sorduğumda etkilenmiş görünüyodu normal olsun dedi kendinden beklenmedik bi şekilde saat gecenin ikisiydi hmm dedi teşekkür ederim.Benim ellerimsıcaktı ee o kadar cebimde duruyodu biraz ısınsınlar di mi?Konuşmaya başladık adını sordum söledi.Eminim çoğu insan sölemiştir ona ben sölemedim çok güzel gözleri vardı.Benim en çok etkilendiğim gülüşü olmuştu ve her an her şeyi yapabilicekmiş gibi durması.Konuşurken devamlı bana gülümsüyordu.Ya ben komiktim ya o çok nazikti ya da taktığı maske onu öle gösteriyodu ya da her ne ise beni şaşırtmazdı zaten ne olduğunu ileriki zamanlarda görücektik beraberce.Yaklaşık diyemiyeceğim çünkü ne kendi ne de gerçek zaman dilimiyle kaç saat yürüdüğümüzü tutamıcak kadar mutluydum çünkü yürürken koluma girmişti hiç birşey sölemeden hemde baktım ona ve gülümsedim küçüklüğüm gelmişti yeniden aklıma heycanlamıştım da doğrusu yürümeye devam ettik arada konuşuyorduk sadece ikimizde birbirimizi hiç tanımadan sadece yolda birbirimize destek olmuş bir çift görünümü vermiştik.Özgür olduğumu hissetmiştim yeniden yolda yürürken bi köpek çıktı karşımıza yeniden sevimli bişiydi ama çok havlıyordu ısırcak gibi değil ama sevin beni gibisinden baya bi sevdik onu peşimizden geldi ama bi yere kadar devamlı sevilmezdi kibi ağacın yanında bıraktık onu bırakmadan önce bu kız o köpeği severken benim hiç sevmediğim bir kelime kullanmıştı.(aşkım) ben sevmem ama onun o hafif kısık olan sesiyle duyunca neden o kadar etkileyici gelmişti ki?O kadar yağan yağmur ve esen rüzgar tühlerimi ürpetmemişti de soğuktan bi kelimeyle bunu nasıl başarabilmişti?işte o an korkmuştum aslında " yoksa " demiştim kendi kendime derken yürümeye devam ettik başını döndüğünü söledi birazcık taşıdım sonrasında tamam dedi yürüyebilirim biraz daha taşıdım tamam tamam gerçekten teşekkür ederim dedi ve yürümeye başladık yeniden.Elimi omzuna atmadan önce üşüdüğünü söledi ve sokuldu biraz bi elini göğsüme koydu vicudunu vicuduma biraz daha yaklaştırdı elimi omzuna attım ve yürümeye devam ettik saçları ne kadar kötü koksada yağmurdan ve kirli havadan dolayı , teninin kokusunu unutabiliceğime inanmıyorum.Göz göze geldik burnundan öptüm minnacık bişidi zaten bide hızması vardı.Sonra öptü beni hava uzun zamandan sonrailk defa aydınlanıyordu ki öptükten sonra yolunu değiştirdi ve gitti bakışları artık eskisi gibi değildi.Gitmesini engellemeye çalıştım ama yapıcak gücüm yoktu.Aslında gücüm vardı ama o benden daha güçlüydü.Inanmazdım benden daha güçlü olabiliceğine ama öleydi ve gitti içimde gittikçe katılaşan bir mor bulut bırakarak bir elinde bavulu diğerinde ise üzerinden hala kanları damlıyan kalbimle...

Friday, May 18, 2007

Yineden...

Kendimi herzaman başkalarından ayırsam bile benimde herkese benzediğim yönlerimvardır ne yazık ki çünkü bende yaşıyorum bi şekilde bi dünya denen mekandave bunun bana getirdikleriyle götürdükleri çok farklı şeyler benim kendimegöre diğerlerinden ayıran tek farkım denebilicek kadar baskın olanı ben bütünbu kaos içerisindeyken çarklarımın dışına çıkıp olanlara tepeden bakıp geriçarklarımın arasına gelebiliyorum ve bu sayede hangi çarkın ne tarafa dönmesigerektiğine karar verebiliyorum bazen ters düşsede benim görüşlerime yapabilitemvar yani :) uzun zamandır bir çalışma içerisindeyim ve bu yakında olucak olansınavımla ilgili son zamanlarda fazla ders çalışamıyordum yinede çalışmaya çalışıpbi şekilde döndürüyodum çarklarımı belki geçmişten kalan deneyimlerimle yapıyordum bunu ama oluyordu işte yaklaşık altı ay önce geldin sen bu kaoslarla lanetlenmişboktan hayatıma.Benim hayatım biraz odama benzer kimse birşey anlamaz yani herşeyheryerdedir istediğin zaman istediğini yapabilirsin en sevdiğim özelliğide o zatenistediğin zaman çıkıp gidebilirim odam dağınık olsa bile bilirim ki geri geldiğimdedeğişen tek ben olmuş olucam ve geçmişimi sorguluyabilicem bunu yaparken çok eğleniyordumama işler biraz karıştı sonra geldin işte sen ve ben hayatıma baktım biraz biraz da odamayerlerdeki çorapları banyoya götürmeyeli uzun zaman olmuş iç çamaşırlarımdan temiz olanlarıbaya bir azalmış onları yıkadım sonra onları koymak için yer bulamadım çünkü herşey çok kirliydielektirik süpürgesini aldım (elektirik süpürgesi ne saçma bir isim olduğunuda şimdi farkettim yanielektiriğimi süpürüyo ki öle demişler neyse ) etraftaki tozları süpürmeye başladım aslındaaltta tahta zemin varmış kirden gözükmüyen.Bütün bunları ben neden mi yaptım? Olurda bakarsıngörme yetin devreye girerde beni görürsen o kadar da dağınık görme diye belkide beğenilmeyi isteme duygusu kaplamıştı içimi anlayamadığım bir şekilde etkilenmiştim işte sende devamlıbir yanına gelme isteği yanında olma bişiler söliyip (ama bunları doğalmış gibi gösterimaslında çoğu doğaldı ama yinede vardı içlerinde doğal olmuyanlarda ) senin gülümsemeni görmekbenim tatilim gibi geliyordu bana.Sanki hergün yeniden ölüp hergün yeniden doğmaya başlamıştımgülüşün arada kalıyordu kaçırmamak içinde hızlı koşmam gerekiyordu neyse bahsetmeye çalıştığımşey kaos işte bütün bunların arasında birde ders çalışmak gerekiyomuş yapmıyor değilim ama zorlanıyorumve bişi itiraf etmek istiyorum senin gelmen bu durumu pek kolaylaştırmadı kötü yönde değil benim iyi notlarımı görünce mutlu olabiliceğin düşüncesi beni derslere daha bi istekli yapmayabaşlamıştı artık bazı şeylere daha az zaman tanıyıp bir test daha çözüyorum.Gecenin uykusu kaçmışo saatinde kalkıp acaba bu kelimenin anlamı neydi diye bakıyorum olurda belki sorarsın diye.Sonraları artmalar oldu hayatımda hatta o kadar hızlı yaşıyordum ki sonradan fark ettim sanki artıkgülümsüyebiliyodum sana o kadar yakışıyordu ki gülümsemek çok özenmiştim acaba bende yapabilir miyim?sanki oluyor gibiydi yinede sana daha çok yakışıyor çünkü doğal gülümsüyorsun öle işte...

Olan oldu ya geldin hayatıma sıkı sıkı tuttun ellerimden sanki sakın kayıp gitme hayatımdan der gibiydinbilmiyorum nolur olur ya da olmaz sonunda nerelerde belkide belabel belki ayrı oluruz ki bunu hiç istemem.Yani sonuç olarak hayatıma girdiğin için teşekkür ederim herşey için teşekkür ederim çünkü bana yeniden kaybedicek birşeyimde olabiliceğini hatırlattığın için teşekkür ederim bana beni hatırlattığın için teşekkürederim bana sahip olduğum yetenekleri hatırlattığın için teşekkür ederim bana yeniden beni hatırlattığın içinteşekkür ederim son olarak hayatın hala yaşamaya değer olduğunu hatırlattığın için teşekkür ederim son olarakhayatta hala mucizelerinde gerçek olabiliceğini hatırlattığın için minnettarım sana şimdi pamuk pamuk uyuyorsundevam et çünkü sen uyuduğunda ben huzurlu hissediyorum bunu sen bilmiyorsun ama ben seni seyrederken bunu farkettimne zaman seyrettiğimi tahmin edebiliyorsundur.....

Wednesday, May 16, 2007

uzun zamandan sonra.....

Gerçekten uzun zaman olmuştu aslında, hem yeni bişeylere başlamaya hemde yeni yazı yazmaya bişiyler başlama derken ne bi ilişki ne başka bişi sadece artık özgür olduğumu hissediyorum ki bu benim içim güzel birşey.Hepimizin anıları ve yaşadıkları vardır hepsi birer hayat tecrübesi hepsi hatıralarda kalan yeni bişiler, bazen eskilerle karışır yastığına başını koyduğunda için ne kadar acısada kesinlikle bi anıdan diğerine atlarsın ya hani işte onlardan benim artık içim acımıyo artık gülümüsüyebiliyorum ya da öle yapabiliyomuş gibi hissediyorum iki durumdada farketmez aslında.Artık benim gibi o da herkes gibi oldu.Bi anda olmasada oldu işte artık maziye karıştı sevda yeminim.Yağmur hepimizin üstüne yağar kimimizi ıslatır kimimizi ıslatmaz ben de artık ıslananlardan olduğumu sırılsıklam ıslandığımda anladım hemde dolunaylı bir gecede çok garipti.Yolda tek başıma yürüyordum ya eve gidiyordum ya da evden gidiyordum dolunay vardı kalamadım evde ev bile boğdu beni ellerim ceplerimde altımda yırtık kotum üstümde deri ceketim biraz fermuarınıda çekmişim üşüyodum galiba mikailden biraz yağmur istemiştim kendisi biraz dengesizdirde fazladan vermiş yağmuru galiba iliklerime kadar üşüdüğümü hatırlıyorum aklımda tek bir düşünce acaba nasıl varıcam bu işin sonuna.Sonuç olarak ben Toprak'ım ve bunu korumaz zorundayım diye düşünüyordum derken aklıma arkadaşlarım geldi.Eğer arkadaşlarım beni sadece ben gülümserken seviceklerse neden arkadaştılar ki? Bi an düşündüm galiba aralarında beni gülümsemesemde sevicekler vardı.Bu yüzümde uzun zamandan sonra ilk gülümsemeyi yarattı ve gerçektide yürürken dolunay çarptı gözüme baya canım acıdı ama aldırış etmeden yürümeye devam ettim.Yanımdan geçen arabaların üzerime fırlattıkları korna ve yağmur sularına aldırış etmiyordum ne de olsa üstümden bulutlar geçmişti benim ve gök yüzü bi kez daha benim için ağlıyordu ama bu defa nedenini bende bilmiyordum bazen insan ağlamakta ister ya ben ağlıyamam işte kendime göre saygısızlıktır çünkü bu neyse yürümeye devam ettim yolda birisine rasladım bana bişiler söledi kulaklığımı çıkarttığımda şehre yeni geldiğini ve aç olduğunu söledi o gün dolmuşa binmiştim cebimde üç milyon sekizyüz bin vardı hepsini verdim çok şaşırdı teşekkür edicekti kelime bulamadı ben kulaklığımı taktım ıslanmaya devam ettim duyduğum tek şey şarkı arasında kalıcak yerim olup olmadığını sordu hafifçe dönüp gülümsedim başımı öne doğru salladım ve devam ettim yürümeme acaba gerçekten iyi şeyler yapınca iyi şeyler mi olurdu? Mikail yağmurun yeterli olduğunu düşünmüş olucakki yawaşlamaya başlamıştı yağmur artık benim adımlarımda gök yüzü yavaş yavaş yerini pürüzsüzlüğe bırakmıştı ve dolunay gene çıkmıştı karşıma.Uzun zamandan sonra yeniden yürümenin verdiği hazla devam ediyordum yavaş yavaş dişlerim sivrileşip omuzlarımdan kanatlarımı hissetmeye başlamıştım garip bişiler oluyordu yeninden mideme sanki bişi çıkıyordu artık bedenimden sanki yürüken bi dala takılmışta beni gitmemem için geriye doğru çekiyordu, umursamadım yürümeye devam ettim geliceği düşünüyordum bunu genelde yapmam arada bir yapıyorum galiba ama büyük çoğunlukla günümü yaşarım ertesi gün farklı bir gündür.Bir gündür yürümüştüm (kendi zaman dilimimle birkaç gün) ayaklarım yorulduklarını sölüyordu yağmur dinmişti artık Mikailini kafa güzel ver ordan bi rüzgar tam olsun dedim kulaklarımdaki uğultusunu sevdiğim gibi ıslak pantolonuma değen bacaklarımının soğukluğundan da bi o kadar nefret ediyordum ama toprak kokusunu uzum zamandır alamamış olmanın verdiği yük kalkmıştı artık içimden burnumda buram buram tüten o kokuyu uzun zamandır arıyodum ki parfümü yapılsa ilk alıcak benimdir herhalde.Nedendir bilemem artık kendimi göründüğümden fazlası gibi hissediyordum sanki bi çocuk şiiri gibiydim , sanki artık dolunay bendim, sanki artık geri dönmüştüm tüm gücümle hemde hani kavga anında karşı taraf sizden daha güçlüdürde size doğru yürür ya korkar ama belli etmezsiniz tam o anda arkadaşlarınız kavga yerine silahlarla gelir sizin içinizi bi tanrı duygusu kaplar benim içimdede öle bi duygu vardı eve geri dönerken saat normal zamanda göre 3.17 idi gecenin o saatinde ayakta ve sokakta kalan birkaç kişiden biriydim ve korkmuyordum artık karanlıktan eve gittim kilitlediğim kapımı açtım içeride beni karşılıyan var olmayan ama olduklarına inandığım kötü varlıklar karşıladı.Beni gördüklerinde değişimin farkındaydılar hemen gibip büyüklerine haber saldı bir kaç tanesi ve gece bekçileri geldi savaştık artık güçlü oldğumu biliyorlardı çünkü özgürdüm artık hemde hiç olmadığım kadar özgür bunu bi bakıma artık ekonomik özgürlüğünü kazanmış yirmibir yaşındaki bir çocuk gibi düşündüğünüz zaman anlayabilirsiniz masaya oturduk onlarla anlaşmalar yapıldı ben uyuyorum anlaşmama onlar da köpeklerini göndermiyorlar evime aksi taktirde iki tarafta çok büyük kayıplar vericek bu durum kimsenin çıkarına değil.Anlaşmadan sonra yatağıma yattım aklıma anılarımı, hatılaralarımı getirmeye çalıştım olmadı.Geceyi düşündüm sadece yürüdüm tek başıma ve uyudum o anda huzurluydum çünkü....

Saturday, May 5, 2007

şiir işte...

Ayrılık Sevdaya Dahil

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum
Heryerinde vucudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim dusuyorum
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gulumser
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
Hic bir ani tek basina yasayamazlar
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus butun sahili
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil
Cunku ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor ustumuze
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik coktu denize
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek askimiz

Atilla ILHAN'DAN